Hasan Bülent KAHRAMAN
Hiç kadın konusuna devam etmek niyetim yoktu. Fakat bazı dostlarım pazartesi günkü yazımda vurguladığım kimi konulardaki görüşlerimi biraz daha genişletmemi istediler. Mecburum...
Birincisi, 'heteronormatif' dediğim, kurallarını/ normlarını erkeklerin koyduğu toplumdaki iktidar ilişkilerinin nasıl değiştirilebileceği üstüne. Diğeri, yazıda bahsettiğim 'yeni sözleşme', 'yeni demokrasi' kavramlarıyla ilgili.
İki konu da birbiriyle ilişkili. Hemen başlayayım.
Kadınlık konusu bu 'heteronormatif' dediğimiz toplum yapısı içinde bir iktidar meselesidir. Biraz daha geliştirirsek Hegel'den beri devam eden 'efendiköle' (master- slave) ilişkisinin bir başka planda kendisini göstermesidir.
Kadına özel olarak saygı duymamız, sevgi beslememiz bu iktidar -hegemonya ilişkisini değiştirmez. Toplumun belirleyici kuralları, koşulları her şeyi yukarıda belirleyen bir iktidar tarafından tayin edilmiştir.
Burada kritik olan unsur bu yapının konuştuğumuz dil başta olmak üzere bütün toplumsal kurumları ve araçları tayin etmesidir. Bunlar da beden, bellek, kimlik politikalarıdır.
Kadın, dünyaya geldikten sonra bu dilin ve bu politikaların içinden büyür, gelişir vebilinçlenir. Ama önceden kurulmuş, standart, tayin edici bir dille kendisini kavradığından,istemese dahi, o iktidar ilişiklerini içselleştirir. (Elbette erkekler de öyle.) Yani özgürlük alanı daha başlangıçtan sınırlanmıştır. Basit değil karmaşık, kapsamlı, çetrefil, dallı budaklı bir yapı ve ilişki ağıdır söz konusu olan.
Diyorum ki, özgürleşme ancak bu yapının çözülmesiyle mümkündür.
Feministler bu planda çok öncü, çok aydınlatıcı, çok yol gösterici adımlar attılar. Her şeyden önce kadının toplumsal bir özne olarak böylesi bir 'duvarla' (isterseniz 'cam tavan' da diyebilirsiniz) çevrelendiğini ve hareketsiz kaldığını saptadılar. Bu kısıtlamanın böylesi geniş bir ağı kapsadığını belirttiler.
Yeni demokrasi ancak bu yapının 'sökülmesiyle' ('deconstruction') mümkündür. Çünkü eğer dilden başlayarak erkek egemen yapının ötesine geçilebilirse önce bilinçte bir dönüşüm ve özgürleşim başlayacaktır. Bu yeni bir kimliğin inşası demektir. Bunu diğer alanlara yayılan çözülmeler izleyecektir.
Bu bir toplum sözleşmesidir; yeni bir toplum sözleşmesidir. Rousseau 'insanlar özgür doğar ama her yerde zincirlidir' diyordu Toplum Sözleşmesi'nin başında. Bu en çok kadınlar için geçerliyse, kadınların 'gizli tutsaklığı' söz konusuysa hangi demokrasiden, hangi toplum sözleşmesinden bahsedebiliriz? Bizatihi kurucu öznelerinin, özgürlük getirecek olan öznelerin tutsak olduğu bir dünyada kim kime özgürlük sağlayacak?
Oysa bahsettiğim koşullarda bir değişiklik gerçekleşirse toplumun kurulu yapısındaki dönüşüm bütün toplumun 'liberasyonu' anlamına gelecektir. Ne kadar özgürleştiğini sansa da kendi kendisini tutsak eden bir toplumda kimse özgür değildir.
Buradaki demokrasi üstelik hem makro seviyedeki büyük harfle yazılan Politikanın hem de küçük harfle yazılan mikro seviyedeki politikanın dönüşmesidir. Çünkü demokrasiancak iktidar dışı, sivil, ergin, kendi kendisini yöneten bir toplumda söz konusudur. Mikro demokrasinin yerleştiği yani en küçük toplumsal birimde ve ilişkide demokrasinin ve hak temeline oturmuş eşitlikçi bir ilişkinin kurulduğu toplumlarda büyük harfli Siyaset de içerdiği iktidar ilişkileriyle ve Demokrasiyle kurulabilir ancak.
Kadın hareketi toplumsal bir özgürleşme hareketidir. Tüm dünyaya gerekli olan 'kadındemokrasisi/ dişil demokrasidir.'
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024