Hasan Bülent KAHRAMAN
1989'da bir devrim yaşandı.
Dünya ulus devlet denen ve merkezi otoriteyi alabildiğine kullanmayı öngören, modernleştirici, bunu sağlamak için bürokrasiyle işbirliği yapan, gerektiğinde ordu kullanan ve demokrasiyi göz ardı eden, tamamen milliyetçi bir zeminde yükselmiş modelleri yavaş yavaş mahkûm etmeye başladı.
Bunu sağlayan önemli teknolojik gelişmeler vardı. Elektronik ve iletişim alanında ortaya çıkan yenilikler o ulus devletlerin ve izledikleri modernliğin en önemli parametresi olan zaman-mekân ilişkisini hallaç pamuğu gibi atıyordu. İnsanlar artık akışkanlık kazanmış, coğrafyalar arasında hareket eder hale gelmişti. Söz konusu hareket ve akışkanlık (buna "harkışkanlık" diye bir karşılık da önermiştim o yıllarda) fark, tanıma, kimlik politikalarını iyice yüze çıkarmıştı.
Böylece tek etnisiteli, bir dilli, alabildiğine homojen olsun diye farklılıkları yok sayan, onları kurucu öğenin kimliğini benimsemeye zorlayan anlayış tarihin damına atılmıştı. Ama kâğıt üstünde. Ulus devlet kavramının bittiğine asla inanmadım. İşin içinde zehirli bir zihniyet olduğu kadar müthiş bir iktidar vardı. Vazgeçilmesi zordu. O nedenle yumuşak ulus devlet sonrası dönem diye nitelendirdiğim bir zamana geçildi, ama kısmen, ama zorla.
Türkiye ulus devletini geç kurdu. Çok geç kurdu. İmparatorluğun kurucu unsuru 20. yüzyılın ilk on yılına gelene kadar bir etnisite olarak görülmüyordu. Namık Kemal'in bu konuda İngiltere'de karşılaştığı olay açıklayıcıdır. Milliyeti sorulan Kemal önce Osmanlı, sonra İslam neden sonra ısrar üzerine hatırlayarak Türk olduğunu söyler.
1912 dönüm noktasıdır. Balkan Harbi çıkmıştır. İki yıl içinde işbaşına gene Osmanlıcılık yapmak üzere gelen İ-T bütün Balkan unsurlarının milliyetçilik temelinde ayrılıp gittiğini görmüştür. Geriye kendi ulus devletini kurmaktan başka çare kalmamıştır. 1. Cihan Harbi'ne bu "ittihad"ı sağlamak için girdi, bilerek girdi, bilinçle girdi.
Olmadı. Kaybederek çıktı. Eldeki de yitince geriye Anadolu coğrafyasında eski hayali diriltmek kaldı. Atatürk ve Cumhuriyet budur. Ulus devleti inşa hareketidir. Bu devlet milletini de yaratacaktır. O nedenle bir ulusun nasıl olacağı, nelerden meydana geleceği tarif edildi. Ne yazık ki, kısa bir süre sonra da Avrupa ırkçı-faşist rejimlerin tesirine girdi ve bu zihniyet Türkiye'ye aksetti.
İşin kökeninde daima bir ulusal burjuvazi kurmak tutkusu mevcuttu. Ermeni katliamı büyük ölçüde etnik temizlik ve o arada da sermayeye el değiştirtme girişimidir. Bu anlayış hiç eksilmedi. Hiç yok olmadı. Çünkü son dönem devlet geleneği Balkan komitacılığı anlayışına yaslanmıştı. İstenmeyen unsurların şiddet kullanarak ortadan kaldırılmasıdır komitacılık. Bu Osmanlı geleneğinde de vardı, rütbe verip asiyi memur yapmak Osmanlının en önemli mekanizmalarından biriydi.
Gazeteciler bu yoldan öldürüldü. Varlık Vergisi bu anlayışla çıkarıldı. Dersim, Koçgiri budur. Kürt hadisesi aynı kökten türer. Bütün bunlara rağmen, kabul edelim, ortada bir başarı öyküsü var. Katılırız katılmayız, yanlışını yalanını tartışırız ama kurucu insanların zihniyeti bu kadardı ve ortaya her şeye rağmen ortak değerler etrafında birleşmiş bir ulus devlet çıkarıldı.
Bu gerçek önemlidir. Ama bu gerçek şimdi aynı anlayışın savunulmasını gerektirmiyor. Oysa Türkiye o Çiller'li, Yılmaz'lı yıllarda hâlâ aynı anlayışa dayanarak hareket ediyordu. Çarkın'lar, Şahin'ler, Ağar'lar, Eken'ler, daha kimler kimler aynı yolun yolcusuydu.
Bugün Türkiye bir dönemeç alıyor. Yapması gereken şey geçmişiyle barışmak. Kırıp dökerek, kafa tutarak, öfkelenerek değil yolunu yöntemini bularak Türkiye kurucu dönemin bu karanlık olaylarını aydınlatmak, mağdurunu tatmin etmek zorunda.
Korkmasın çok daha güçlü ve gerçek bir ulus devlet ondan sonra kurulur ve bu devlet ulusun kurduğu devlet olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024