Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Ülkeden gitmek isteyenlere
1.02.2018
1663

 “Pasaport geri gelince sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim. Bugün bile pasaportunu geri alan gazeteci sayısı bir elin parmakları kadar. Onların da çoğu ülkeden çıktı zaten. Yani bir anlamda devlet, pasaportu geri verince “defol git de seni öldürüp başımıza bela almayalım” demiş oluyor. Bilenler böyle söylüyor ya da.

Netice’de 2016 yıl sonuna kadar direnebildim. Koruma polislerimin aralarında “Cemaat biz polislere çok dert oldu. Şimdi bizler kocaları hapisteyken karılarının, kızlarının ihtiyaçlarını yerine getirelim” dediğini işittikten sonra, yani bir muhalif olarak, solcu bir Ermeni olarak DAİŞ kafasına ailemi emanet etmekten tamamen cayınca 12 Aralık’ta tekrar ülke dışına çıktım.

Salyangoz’un Londra ve Viyana turnesi vardı. Daha da geri dönemedim işte. Şimdi, davalarımı toplarsanız müebbet tutsaklık cepte çok şükür. Yani istesem de dönemiyorum...

Haftaya: Almanya’ya geliş, Can Dündar, Oturum izni, aile...”

12 Aralık 2016 haftası, Viyana ve Londra Salyangoz oyunları sonrası Berlin’e devam ettim. Can Abi (Dündar) “Özgürüz” adında bir haber portalı kurmak istiyordu. Ailece son kararı vermemizde onun da her türlü katkısı oldu sağolsun. Ve Berlin’e yerleşmiş oldum böylece. Eşim ve iki oğlumla birlikte...

Bir iş bularak geldiğim için bürokratik işlemlerin hallolması kolay oldu. Sonradan yakın dostum olacak cevval bir avukat sayesinde oturum ve çalışma izni alabildik. Bana Freelance vize verdiler. Gazeteci, yazar, stund-up falan gibi işlerle uğraşabiliyorum yani. Eşime kadrolu çalışma-şirket kurma gibi hakları olan bir vize verdiler. Çocuklar zaten ufaktır.

Sonradan ihbarlar, korumalar falan olunca bir nebze kolaylaştı evrak işleri.

Biz kolay aldık almasına vizeyi de sonradan her gün 4-5 kardeşimizin derdi ile dertlenmeye devam ettik ailecek. Hatta bir ara evimiz “terörist” dolduydu. Gerçi kendimizi bildik bileli evimizden “terörist” eksik olmadı hamdolsun.

Eşim “yeni gelenler” için bir kadın örgütlenmesinin kurulmasına öncülük bile etti bu kadarcık zamanda. Ben, koruma ordusuyla gezen, Mr. Hayko Bağdat havalarında ve fakat Almanların da kızacağı, ne kadar “dayanışma” işi varsa onlara koşuşturan bir “Don Kişot” modeline dönüştüm. Hala da o durumdayım. Buralara gelen kim varsa kardeşi bellesin beni. Kimlik sormak yok hem de bizlerde...

Ez cümle, şahit olduğum yüzlerce örnekten hareketle diyebilirim ki “Berlin çok bozuldu, buraya da gelmeyin”

Yani bizler gelir gelmez bozduk buraları, size yer kalmadı demek istiyorum. İlticalar daha çok reddediliyor, kaynaklar hala yetersiz, iş bulma, diploma denkleştirme falan hep ağır aksak. Fakat burada, Yunanistan’dan daha kalabalık ve haliyle daha örgütlüyüz.

Akademisyenlerin örgütlendiğini duymuşsunuzdur. Mustafa Altıoklar öncülüğünde bir sanatçı örgütlenmesi de var. Puduhepa Kadın Dayanışmasından yukarıda az bahsettiydim. Başka pek çok irili ufaklı hareketlilik var etrafta.

Yani illa gelecekseniz buraya (Almanya) gelin. Hem biz de buradayız. Başta hukuk, pek çok alanda buralı dostlarımız ile temas kurmuşuz. Buralılar çok cana yakın ve ilgili. Kıskançlık yapıp gıcıklık edenler de var ama ne yapalım geldik artık. Fena mı, pek çok alanda gerçek rakiplerle gerçek rekabet etme fırsatı doğar onlara da?

Bunu  dışında buralarda da kamp meselesi fecaat. Hayat çok ucuz değil. Kiralar tavan, mille bir oda kiralayabiliyor koca aile. İş bulmak daha da zorlaştı bizlerin talepleri de eklenince. Gece hayatı, kültür hayatı, projeler için kaynağa ulaşmak, dünyanın “sektör” merkezlerinden birisi olan Berlin için harika avantajlar.

Ama unutmayın, bizler 60 yıldır Almanlar için “kandırma ve çarpma” ihtimali olan insanlarız. Gerçek bir projeniz varsa peşine düşün. Ota boka proje diyenlerin çalışmadan yaşadığı Avrupa’yı daha görmedim ben. İşiniz tutmazsa evsiz, aç falan kalmıyorsunuz ama bir bira paranız olmuyor cebinizde. Mini işlerde çalışmak da ancak kira, yemek ihtiyacı falan kadar...

Avrupa’yı daha çok uzun anlatabilirim size. Haftada iki, üç uçağa biniyorum, her yere gidiyorum. Çok yer gördüm ve çok hikaye dinledim. Avrupa dışı için bile söyleyecek iki satır lafım var. Ama bilemiyorum ki ne işinize yarayacak bütün bu bilgiler?

Lazım mı gerçekten? Merak eden ya da bizatihi yaşayanlarınız vardır mutlaka. Ya da bir gün ihtiyaç duyabilirsiniz belki. Ama yine de içimi acıtıyor bunları yazmak. Son toplamda “hapis, sürgün, idam” idi Osmanlı’da sıralama. Sürgün bir ceza yani.

Evet, o üçlüden en avantajlısı sürgün. Zalime hesap soracağın güne kadar elin kolun bağlı kalmıyorsun çünkü. Sürgünden direniyorsun sen de. Elinden gelenin fazlasını yapıyorsun üstelik. Kendin bile şaşırıyorsun gücüne. Sürgünde kendini kaybedenler de var. Onlar da şaşırıyorlar bir insanın gücünü bu kadar yitirebilmesine.
Haller böyledir yani.
Devam et derseniz edeyim işte...
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar