Hüseyin GÜLERCE
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni anayasa ve başkanlık sistemi için dünkü Türkiye Anayasa Platformu toplantısında yürüyüşü başlattı. Milletimiz, vatanımız, devletimiz, geleceğimiz için hayırlı olsun.
Sayın Cumhurbaşkanı öncelikle “Türk Tipi Başkanlık” için ön yargılardan arınmış olarak objektif ve bilimsel bir tartışmanın yapılmasını arzu ediyor. Bir ortak akıl çağrısı yapıyor, feraset çırasının tutuşturulmasını istiyor.
Sayın Erdoğan, şu gerçeğin altını bir daha çiziyor: Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, geriye dönüşü olmayan bir yoldur. Milletin elindeki bu yetkiyi kimse geri alamaz. Kimse Meclis’e bundan böyle, “Cumhurbaşkanını halk değil, yine eskisi gibi Meclis seçsin” diye bir teklif dahi getiremez. Demek ki bir fiili durum var. Artık Cumhurbaşkanını halk seçecek. Böyle olunca da parlamenter sistemi iki başlılıktan kimse kurtaramaz. Seçilmiş Cumhurbaşkanı ile seçilmiş Başbakan arasında, hele farklı partilerden oldukları dönemlerinde, ülkeyi kilitleyen, kaos potansiyeli taşıyan bir durumla karşı karşıya kalacağız. Sayın Erdoğan’ın da söylediği gibi, “Ülkemizde bu sistemle seçilen hiçbir cumhurbaşkanının, siyasi gündemden tecrit edilmiş bir şekilde sadece sembolik konumda bulunması düşünülemez.” İki başlılığı ortadan kaldırmak ancak Başkanlık sistemi ile mümkündür.
Bir başka nokta dün Sayın Cumhurbaşkanı da değindi; Başkanlık sistemi talebi, Sayın Erdoğan’ın şahsı ile ilgili değildir. Meseleyi Sayın Erdoğan’ın şahsına indirgemek, doğrudan doğruya Başkanlık sistemine karşı olmaktır. Başkanlık sistemi muhalefet tarafından istenmiyor. Bunun birinci sebebi, muhalefet partilerinin Başkanlık seçimlerini kazanma imkânının neredeyse sıfır olmasıdır. Erdoğan’ın otoriterleşmeye gideceğini söylemek, samimiyet bakımından arızalıdır. Muhalefet, hiç Erdoğan’ın adını karıştırmadan halkı ikna edecek başka gerekçeler söylemelidir.
Evet, mesele Erdoğan’ın ismiyle ilgili değildir. Halkın desteğini kazanmış ve sağ-merkez sağ çizgisindeki liderler hep Başkanlık sistemini istediler. Rahmetli olmuş liderler; Türkeş, Özal, Erbakan ve Demirel, Türkiye’nin Başkanlık sistemi ile daha iyi yönetileceğini savundular. Özal’a da, Demirel’e de hep aynı eleştiri yöneltildi: “Kendi şahısları için Başkanlık sistemini istiyorlar.” Aynı terane bugün de Erdoğan için tekrarlanıyor...
Başkanlık sistemi konusunda halkın kafasını karıştırmak isteyenlerin “Erdoğan kendisi için istiyor” iddiaları yanında, bir propagandaları daha var: “Başkanlık sistemi ile eyalet sistemine geçilecek, bugün ‘öz yönetim’ diyen Kürt siyasi hareketi, bağımsız bir devlet kurmanın en büyük imkânına kavuşacak. Erdoğan, Türkiye’yi bölünmeye götürecek...”
Sayın Cumhurbaşkanı dün bu maksatlı propagandayı bir daha yalanladı: Tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet...
Ben de rahmetli Özal’ı tanıdığımdan beri Başkanlık sistemini savunuyorum. Bunun bugün için üç temel sebebi var: 1. Cumhurbaşkanını halkın seçiyor olması. Halkın elindeki yetki geri alınmayacağına göre, bundan geri dönüş olamayacağına göre yürütme erki, yeni anayasada buna göre yapılandırılmak zorundadır.
2. Türkiye koalisyonlarla yönetilmemelidir. Demokrasisi, sağlam uzlaşma zeminlerine sahip Batı ülkelerinde koalisyonlar geçerli olsa bile, bizde koalisyon dönemleri hep sıkıntılı olmuştur. Cuntacılar, vesayetçiler, bürokratik oligarşi, koalisyon dönemlerini hep kendileri için fırsat olarak görmüşlerdir. Koalisyon ortakları arısındaki çekişmeler, sivil iradeyi zayıflattıkça, vesayetin adamlarına, bürokratik oligarşiye gün doğmaktadır. Siyaset dışı aktörler hemen sahne almaktadır. İşte en son 7 Haziran seçimlerinde gördük. AK Parti’nin tek başına iktidar olma imkânı kaybolunca vesayetçi odaklar, Paralelciler nasıl da heyecanlandılar. Nasıl da CHP-HDP koalisyonu için ellerini ovuşturdular...
Başkanlık sistemi koalisyon dönemlerinin bitmesi demektir. Siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarın sağlanması demektir. İstikrar için, müreffeh, güçlü ve büyük Türkiye için Başkanlık Sistemi’ni istiyoruz. Haydi Bismillah...
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
18.04.2019
11.04.2019
4.02.2019
28.03.2019
14.03.2019
9.02.2019
9.02.2019
1.02.2019