İbrahim Kahveci
İktisat sınıfına ilk dersimize girdiğimizde bize “arz” ve “talep” çerçevesinde iktisada giriş dersi anlatılmıştı. Bir malın fiyatı, piyasaya sürülen -arz edilen- miktar ile o malı almaya çalışanların -talep edilen- oluşturduğu dengede oluşur denilmişti.
Yakın tarihte iki siyasi gücün piyasa gücünden kendini daha üstün gördüğünü hatırlatmıştım. 1993 yılında ekonomi profesörü sayın Tansu Çiller Başbakan olduğunda “Piyasanın dediği değil, benim dediğim” olur anlayışı ile düşük faizde siyasi irade gösterdi.
Bir çok kamu ihalesi yüksek faiz kabul edilmediğinden iptal edilirken, siyasi irade düşük faizi piyasaya kabul ettirmeye çalıştı.
Ve ardından gidecek yer bulamayan para birden dövize hücum ederek, bir gecede dolar aldı başını gitti. Düşük faiz iradesi koyarak siyasi gücü ile piyasası yeneceğini düşünen Çiller ve ekibi süper bonolar çıkartarak 3 aya yüzde 50 net faiz vermek zorunda kaldı.
Benzer bir mücadeleyi 2000 yılında Rahmetli Bülent Ecevit denedi. Arkasına IMF’yi alarak piyasaya meydan okudu. Düşük faizi siyasi baskı ile kurabileceğini hesaplayan Ecevit Hükümeti, gerekli reformları da yapmadığından gecelik 3500 faiz oranları ile piyasayı yıktı geçti.
Bu konuyu 14 Ekim günü “Bu oyun Çiller ve Ecevit’in sonu olmuştu” başlıklı yazımda size anlatmıştım.
Şimdi gelelim yeni gelişmeler eşliğinde faiz meselesine.
Biliyorsunuz veya tekrar etmem gerekir ki ben faizin oranı ile çok ilgilenmiyorum. Benim için faiz de iki temel nokta vardır:
1- Ekonomide faizin ağırlığı: Ben ekonomide mümkün olduğu kadar faiz üzerinden piyasanın oluşmasını tasvip etmiyorum. Alternatif fonlama piyasaları, alternatif kaynak piyasaları gelişmelidir. Mesela neden sermaye piyasalarımız 14 yıldır hızla gerilerken-faiz piyasası Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıp büyüyor. Faiz piyasasının büyüklüğü yüzde 10-15 aralığından bugün yüzde 76,6’yı geçmiştir. Ben önce faiz piyasasının bu kadar hızlı büyümesinin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Neden bu kadar faizci olduk?
2- Faizin oranına değil faiz makasına bakmamız gerekiyor: Bir ekonomide mevduata para yatırırken alınan faiz ile kredi kullanırken verilen faiz farkı, faiz oranlarından çok ama çok daha mühimdir.
Bugün ülkemizde bir soruyu kendimize sormamız gerekiyor. Yatırım-üretim ve kalkınma için ana belirleyici unsur faiz midir? Sayın Mehmet Şimşek hafta içi bu acı gerçeği anlayanlar için çok güzel ifade etti. Düşük faize rağmen yatırımlar artmıyor dedi.
Bu ifadeyi ister dünya açısından alın, ister Türkiye açısından alın durum aynıdır. Mesela 2004, 2005, 2006 yıllarında reel faiz bile yüzde 20’lerde dolaşırken yatırım oranı son 8 yıldan daha yüksekti.
Yatırım ve kalkınma için ana sorun faiz değildir. Bunu Ak Parti iktidarının ilk 6-7 yılı için çok rahat gördük. Niye o günlerde, başka neler yapılıyordu da yüzde 20 reel faizde bile yüzde 7-8 büyüme oranları ile yüzde 17-18 yatırım oranları gerçekleşiyordu diye sormuyoruz. Aslında bu kritik sorular sorulsa ekonomide sorun kalmayacak ya... Neyse.
Bugün yine 07 Kasım günü “Ekonomik çıkmaz” başlığında verdiğim konuya döneceğim. Çünkü piyasa faizi ile Merkez Bankası fonlama faizi farkı yüzde 38,08’e çıkmış durumda. Yani olay şu: Merkez Bankası bankalara gecelik/haftalık fonlama ile 100 milyar civarında para veriyor. Merkezin fonlama faizi 11 Kasım günü %7,80’de. Piyasada uzun vadeli tahvil faizinde ise oran %10,77. Kısaca piyasa merkezi dinlemiyor. Piyasada faiz hızla yükseliyor.
PARA ADRES SORMAZ Kİ!
Bugün piyasada bir çıkmaz yaşanıyor. Merkez Bankası faiz düşürüyor ama öncü görevini, piyasa inandırıcılığını yansıtamıyor. Çünkü piyasada faizler Merkez Bankasının istediği yönde gitmiyor. Merkez Bankası sitesinde mevduat faizleri 2016 için %8,98 - %10,90 - %10,97 ve yıllıkta %10,57 görülüyor. Ama hükümet hem “tüketimi artırmak için kredi faizlerini tek haneye düşürün” diyor; hem de “mevduat için yarış yapmayın” diyor. O zaman kaynak nerede? BDDK’nın verilerine göre Bankalar 1 trilyon 340 milyar mevduat toplamış durumda. Ama bu mevduatın sadece 818 milyar lirası TL cinsinden. Eylül 2016 itibari ile bankalarda 511 milyar lira yabancı para mevduatı bulunuyor. Yani dövizdeki her yükseliş bankaların yabancı para cinsinden kaynak maliyetini artırıyor.
İşin bir de yurt dışı ayağı var. ABD’de Trump sonrası sanılanın aksine dolar değer kaybetmedi. İlk gün yaşanan şokun ardından hem dolar değer kazandı, hem de faizler hızla yükseldi. 10 yıllık ABD tahvil faizi 1,85’den 3 günde 2,15’e çıktı. 30 yıllık faiz ise 2,60’dan 2,95’e çıktı. Benzer faiz yükselişleri diğer gelişmiş ülke tahvillerinde de yaşanıyor.
Şimdi soru şu: Dünyada faizler yükselmeye başlarken, bizim yabancı ülke paralarına ihtiyacımız bu kadar yüksekken, nasıl ucuz para bulup, kredi faizleri ile tüketimi canlandıracağız? 1993 ve 2000 yıllarından biliyoruz ki; faizleri enflasyon düşmeden baskılayınca para bir anda adres sormadan sıkıştığı alandan çıkabiliyor. Bir gecede döviz fiyatları alıp başını gidebiliyor. Şimdi piyasaya diyoruz ki; mevduata fazla faiz yok. Yine piyasaya diyoruz ki: MB dövizde oyuna gelmeyecek, piyasaya döviz satışı yok. Bence mesaj çok açık: Vatandaşlar 15 Temmuz sonrası TL’yi savunmak için ellerindeki 16,2 milyar doları bozdurdu. Ama Merkez Bankası tek dolar bozdurmayacak. Merkez’i kimse oyuna çekemez... Vatandaşlarla oynasın dursunlar. Ekonomi yönetiminin 15 Temmuz sonrası TL’yi savunan vatandaşlara mesajı hayli ilginç. Umarım mesaj anlaşılmaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025
10.06.2025
9.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025