İlhami IŞIK
Bütün çocuklar, başka bir deyimle bütün çocuklarımız, istisnasız hepsi, çocuk oldukları için çok saf, çok temiz, çok masum, çok savunmasız ve yine istisnasız hepsi tepeden tırnağa hayat doludurlar. Çocukluk denilen bu ömür evresi; hemen herkesin korunmaya, kollanmaya muhtaç bir pozisyonda olduğu bir dönemdir. Bir başkasının yardımı, katkısı olmaksızın çocukluğun erişkinliğe doğru evrilmesi neredeyse imkansızdır.
Çocukluğun ne olduğunu kime sorarsak soralım, aşağı yukarı alacağımız yanıtlar bundan ibaret olur. Peki ama nasıl oluyor da aynı şekilde tanımladığımız bir olguya karşı, neredeyse hepimiz çok farklı tutum ve davranışlar sergileyebiliyoruz? Kendi çocuğumuzla kurduğumuz sevgi ilişkisini neden başkasının çocuğuyla kurmakta zorlanırız? Kendi çocuğumuz bize çok sevimli, sempatik görünüyorken başkasının çocuğuyla basit bir empati ilişkisi kurmakta neden bu kadar sıkıntı yaşıyoruz?
Ortada yardıma muhtaç bu kadar çocuk varken, ortada bir monttan ve bir çift sağlam pabuçtan yoksun bu kadar çocuk varken, “çocuklarımıza karşı çok duyarlıyız”, “çocuklar bizim her şeyimiz” lafları, emin olun, başta bize sonra da hiç kimseye inandırıcı gelmiyor, gelemez. Çocuklara karşı duyarlı olmak demek; asgari ölçüde çocukların üstlerine başlarına karşı duyarlı olmak demektir. Yani, kışın soğukta giyecek montu olmayan bir çocuk için harekete geçmek demektir. Yani, karda kışta yırtık pırtık pabuçlarıyla okula giden çocuklara karşı sorumluluk hissedip, onlar için biraz mesai, biraz çaba, biraz üzüntü biriktirip eyleme geçmek demektir.
Başkalarının çocukları mutsuz, üzüntülü, kederli ve yoksulsa bizim çocuklarımız neşeli, mutlu, cıvıl cıvıl yaşayan çocuklar olamaz. Çünkü çocukluk bir bütündür, çocukların yarısı mutsuzken diğer yarısı asla mutlu olamaz.
Eğer çocukların mutluluğu bizim onlara karşı duyduğumuz sorumlulukla doğrudan orantılıysa, o zaman sadece kendi çocuğumuza karşı değil, bütün çocuklara karşı aynı şekilde sorumluyuz. Peki, gerçek, reel hayatta hepimiz bu sorumlulukla mı hareket ediyoruz? Kendi çocuklarımız için dileğimiz iyi hayatı, bütün diğer çocuklara aynı şekilde içtenlikle mi diliyoruz? Gelin bu durumu somut bir örnek ile test edelim:
Bir sabah evinizden erken çıkıyorsunuz, daha sokağınızın köşesinden sağa dönmeden karşı kaldırımda kepenkleri henüz açılmamış bir dükkanın dibinde, ayaklarını karnına doğru çekmiş, uyuklar vaziyette iki çocuk görüyorsunuz. Onlara bir kez daha dikkatle bakıyorsunuz, gözünüze çarpan ilk şey ayaklarındaki yırtık pabuçlar oluyor. İçiniz sızlıyor, tuhaf bir gerginlikle huzurunuzun kaçtığını hissediyorsunuz. Hiçbir şey yapmadan yolunuza devam ediyorsunuz. Ne de olsa sizi bekleyen bir işiniz, kazanmanız gereken ekmek paranız adeta aslanın ağzında, ne de olsa o sırada sizi bekliyor. Kısaca bu görüntü sizi rahatsız etmesine rağmen, hiçbir somut adım atmadan yolunuza devam ediyorsunuz.
Şimdi aynı sahneyi bir başka bakış açısıyla kurgulayıp, sizin için çok ciddi bir sorun haline getirelim.. Bu sahnede yapacağımız tek değişiklik; ayaklarını karnına doğru çekmiş olan o çocuklar, sizin öz be öz çocuklarınız olsun. Kendi çocuklarınızı o kepenklerin dibinde, ayakları karınlarına doğru çekilmiş, yırtık pabuçlarla gördüğünüzde yapacağınız ilk ve tek şey onlara bir kez içiniz sızlayarak bakmak mı olur? Yoksa çocuklarınız olduklarını anladığınız andan itibaren, yeri göğü inleten bir feryatla, çocuklarınıza doğru koşup, gözyaşları içinde çocuklarınıza sarılır, onları güvenli kucağınızda teskin etmeye mi çalışırsınız?
Söz konusu sizin öz çocuklarınız olunca elbette, başkasının çocuklarıymış gibi kayıtsız kalamazsınız. Kayıtsız kalamayacağınızı kendi deneyimlerimden biliyorum. Tabii ki kayıtsız kalmayın ama bir şey daha yapın. Başkalarının çocuklarına da kayıtsız kalmayın. Onlar daha çocuk. Bunun ötesi yok.
Ne demiş Büyük Şair Ahmet Arif;
“Üşüyorum kapatma gözlerini”.
Çocuklarımız için gözlerimiz hep açık kalsın.
Çocukları sevelim işte o zaman hiç üşümezler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025