İlhami IŞIK
Antik Atina’da Socrates, öğrencilerine bazen bir ağacın gölgesinde, bazen bir duvarın dibinde, bazen de bir gölgelikde matematik, felsefe ve mantık dersleri verirmiş. Birgün henüz derse başlamadan önce bir öğrencisi el kadırmış ve ''Hocam '' demiş, '' Bugün derse başlamadan önce size bir soru sormak istiyorum, daha doğrusu anlatacağım bir konu hakkında sizin fikrinizi almak istiyorum..'' Socrates öğrencisinin arzusuna uymuş ve başıyla soru sormasını onaylamış.
''Hocam'' demiş öğrenci'' Benim çok sevdiğim bir arkadaşım vardı; canı çok sıkılıyordu. Ne yaparsa yapsın bir türlü can sıkıntısını gideremiyor, bu illetten kurtulamıyordu. Birgün sırf can sıkıntısına çare olsun diye, Atina limanından bir gemiye bindi; bütün Akdeniz’i üç ay boyunca gezdi ve geri döndü. Ama can sıkıntısı hala geçmiş değildi. Sizce bunun nedeni ne olabilir?''
Socrates bir an durduktan sonra : ''Senin arkadaşın kendini de beraberinde götürdü de ondan'' demiş.
Birikmiş olan sorunlarımızı çözmeden nereye gidersek gidelim o sorunları da beraberimizde ağır bir yük gibi taşırız. Tarih de insanlar gibidir. Vakti zamanında çözülmeyen her sorun bir miras olarak kendini geleceğe taşır. Üstelik tıpkı insanın hikayesinde olduğu gibi çözülmeyen her sorun, giderek ağırlaşır ve ağır bir yumak haline gelen her sorun şüphesiz, herkes için can sıkıcı hale gelir.
Doğal afetler hariç, aslında tarih yapıcıları bizzat insanların kendisidir. İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Bu bakımdan tarihin hem öznesi hem de nesnesi insanoğlunun kendisidir. Tarih içinde birbirini kuşatan ve koşullayan insanlar esasen o tarihsel akışın birinci derecede sorumlusudurlar.
Hepimiz tarihten devir aldığımız, bir tür tarihin mirası olan sorunların hepsinden sorumluyuz. Dolayısıyla tarih söz konusu olduğunda hiçkimse kolayca sorumluluklardan sıyrılıp, herşeyi ötekinin suçu ve günahı olarak ilan edemez. Bu durum en hafif deyimle ciddiyetle, tarihsel misyonla bağdaşmaz.
Tarih içinde herşey değişir. Herşey sonsuz biçimlere bürünür. Burada önemli olan, bütün biçimlerin gerçek ihtiyaçlara cevap olup olmadığıdır. Eğer bir biçim gerçek bir ihtiyaçtan doğuyorsa o ihtiyaç mutlak suretle kendine uygun en doğru biçimi bulur ve onunla uzlaşır.
Devletlerin tarihine daha yakından baktığımızda, devlet biçimlerinin toplumun ihtiyaçlarına göre son derece zengin çeşitlilik gösterdiklerini görürüz, sonsuz biçimler aldıklarına tanık oluruz. Feodalitenin derebeyliklerinden monarşiye, oradan parlamenter cumhuriyetlere ve demokratik cumhuriyetlerden başkanlık sistemlerine. Bu silsile keyfi bir silsile değildir. Bu durumu her seferinde toplumun ihtiyaçları koşullamıştır. Kimi dönemlerde şekillenen keyfi yönetimler bile, geçiçi olmalarına rağmen yine aynı ihtiyaçlar tarafından koşullanmışlardır.
1923 yılında kurulan cumhuriyet, kurulduğu günde, kurulduğu koşullarda ve kuruluş biçimine bağlı olarak, o gün kimi sosyolojik ve politik gerçekleri dışarda bıraktığı için, tarih içinde mutlaka birgün değişime uğrayacaktı. Cumhuriyetin idari ve siyasi yapıları toplumun gerçek temsil ve ihtiyaçları üstüne bina edilmediği için, eninde sonunda değişime uğrayacak ve yeni biçimler kazanacaktır.
Konumuzun bağlamında meseleye yaklaşırsak, sormamız gereken en esaslı soru şudur? 1923 yılında kurulan bu siyasal sistemin, bazı bakımlardan, özellikle de idari ve siyasi bakımdan kimi reformlara tabi tutulmasına ihtiyaç var mıdır yoksa yok mudur? Benim bu soruya verdiğim yanıt şudur; evet, ihtiyaç vardır ve bugün yapılan şey de bu ihtiyacın giderilmesinden başka birşey değildir. Pazartesi günü bu ihtiyacın neden gerekli ve kaçınılmaz olduğunu anlatmaya devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025