İlhami IŞIK
Demokratik siyasal süreçlerde, demokrasinin temel prensiplerini temsil eden demokratik ana halkanın üç olmazsa olmaz koşulu var; 1- Önermek 2- İkna etmek 3- Rıza üretmek. Her toplumun kendi içinde farklı ekonomik ve siyasal dinamiklerden oluştuğu gerçeğini unutmadan, birlikte barış içinde yaşamanın temel kurallarını şekillendirmek ve muhtemel ortak geleceğin temellerini birlikte atmak için fikirlerin özgürce gelişmesine, özgürce gelişen fikirlerin seviyeli temasına ve son etapta da özgürce ve önceden saptanmış, üstünde mutabakata varılmış kurallar eşliğinde yarışmasına ihtiyaç vardır.
Demokrasi bu ihtiyaçtan doğar ve varlığıyla bu ihtiyacı sürekli besler. Bu bakımdan demokrasi kendi kurallarının dışında, kendi varlık nedenini belirleyecek başka da kuvvet ve güçleri kabul etmez. Çünkü demokrasi norm ve kural koyar ve bu norm ve kuralların başka baskın odaklar tarafından ihlal edilmesine rıza göstermez. Bu bakımdan demokrasiyi kıskanç bir kadına benzetmekte herhangi bir hata yoktur. Demokraside ortak rıza ile ortaya çıkan iktidar, başka iktidarların gölgesine bile tahammül göstermez.
Bugün referandum süreciyle Türkiye’nin önüne konulan fırsat tam anlamıyla budur. Yeni Türkiye için, yeni bir yönetim reformu öneriliyor. Yeni yönetim reformu için, halkın iknası hedefleniyor ve nihai karar için, halkın özgür iradesinden başka bir şey olmayan rızası talep ediliyor. Unutmayın; süreç cumhuriyet tarihi boyunca hep askeriyenin koşullandığı ortamlarda gerçekleşiyordu. Şimdi bu tarihsel fırsatı önümüze getiren güç, seçilmiş sivil siyasi bir güçtür.
Konumuzu daha net biçimde açıklığa kavuşturmak için sorgulamamızın niteliğini daha basitleştirmekte fayda var. Türkiye Cumhuriyeti parlamenter bir cumhuriyet olarak kuruldu. Amaç bir demokraside yaşamaktı. Demokrasiyi kendi ihtiyaçlarına paralel olarak, zaman içinde sürekli geliştirip, demokratik bir cumhuriyete ulaşmaktı. En azından başlangıç niyetinin bu olduğu biliniyor.
Peki aradan geçen 94 yıllık siyasal tecrübeden sonra, cumhuriyet istenilen şekilde evrimleşerek, istenilen demokrasi merhalesine ulaşabildi mi? Bu soruyu taraflı tarafsız kime sorarsanız sorun alacağınız yanıt kocaman bir “hayır” olur. En iyimser bireyler bile bir dizi eksiklikten açmazdan söz etmeden bu konuda anlaşılır üç cümle kuramazlar. Çünkü bütün cumhuriyet tarihi demokrasi üreten bir devlet tarihinden çok, vesayet üreten bir devlet tarihine doğru hızla evrildi.
Cumhuriyetin bir devlet biçimi olarak cazibesi ve ahlaki üstünlüğü vatandaşlarına daha çok siyasal özgürlük zeminleri oluşturma potansiyeliydi. Onu mutlakiyetçi yönetimlerden ayrıştıran ve kısa sürede genel kabul görmesini sağlayan yegane vasfı buydu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan başlayarak vatandaşını devlet yönetimine katmak yerine, vatandaşların büyük bölümünü siyasetin merkezinden kovdu.
İslamcıların ve Kürtlerin devlet ve siyaset merkezinden kovulması aynı zamanda vesayetin de temel dayanağı oldu. Vesayetçi zihniyet, bu iki güç tekrar siyasetin ve devletin merkezine geri dönemesin diye kendilerini meşru hale getirdiler. Bu bakımdan cumhuriyetin bekçiliği demek, cumhuriyeti islamcılar ve Kürtlerden korumak demekti.
Ama kader ağlarını başka türlü ördü ve 2002 yılından sonra hem İslamcılar, hem de Kürtler devletin merkezine doğru dev adımlarla yürümeye başladılar. 15 Temmuz darbesi dahil bu yürüyüş, her imkan, olanak ve fırsat kullanılarak durdurulmaya çalışıldı. Ama olmadı. Olamazdı. Çünkü bu durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu ülkenin sosyolojisinin en büyük iki dinamiğini dışarıda bırakarak ne siyaset yapılabilir ne de devlet yönetilebilir.
AK Parti hükümeti MHP'nin desteğiyle 16 Nisan’da toplum devlet ilişkisini normalleştirmek için ortaya sandık koyuyor. Sandık, demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Demokrasiyi, demokrasi dışı güçlerden arındırmanın yegane yolu sandık başına gidip, milli iradenin kaynağı olan temsili meşruiyeti özgür rıza ile üretmek olacaktır.
Devlet yönetimini demokratikleştirmek, devlet yönetimini seçilmişlerin meşruiyetiyle donatmak demektir. Vesayetin panzehiri, devlet yönetiminde seçilmişlerin meşruiyetini egemen kılmaktan geçiyor. Her iş ve işlemde, seçilmişlerin iradesi belirleyici olduğu zaman, vesayet odakları devlet içinde varlıklarını ne koruyabilir ne de geliştirebilir. Türkiye demokrasisinin en büyük sorunu, demokrasiyi vesayetten arındırmaktır. Bu durum kendi başına en büyük demokratik adımdır. Reformdur. Hatta devrim niteliğinde olağanüstü bir iş başarmaktır. (Devam edeceğim)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025