İlhami IŞIK
Ameliyat masasındaki bir hastanın daha çabuk iyileşmesi için, hangi ilaç verilirse hasta kendini daha çabuk toparlar diye tartışan doktorların bu tavrı, hastalıktan yanadırlar diye; sizce suçlanabilirler mi? Bir hastalığa ilişkin fikir beyan etmek, hiçbirimizi hastalığın sempatizanı yapmaz. Sırf hastalığı tartışıyoruz diye, mikrop ile işbirliği içinde diye hiç kimse yaftalanamaz. ABD’nin Suriye’de izlediği siyaseti analiz etmek, ABD hayranlığı falan değildir. ABD’nin Suriye’de YPG/PYD güçleri ile ilişkisini anlamaya çalışmak, bizi PKK yandaşı yapmaz.
Önce bütün dünyanın bildiği apaçık iki olgunun altını kalın, kalın çizelim, sonra da bu iki olgunun neden bugünlerde tepe taklak olduğunu, neden işlevsizleştiğini, neden ayakları üstüne durması gerekiyorken baş aşağı durduğunu izah etmeye çalışalım.
Bütün dünya biliyor ki; ABD ve Türkiye, NATO üyesi iki müttefik ülke. Yine bütün dünya biliyor ki; ABD ve Türkiye özel ikili anlaşmalar dolayısıyla askeri stratejik bir işbirliği hukuku içinde. Bu açık ve çok iyi bilinen iki olguya rağmen bugün Orta Doğu’da Türkiye ve ABD, neden aynı siyasi denklem içinde değil?
Biraz geriye doğru gidip kronolojik olarak bazı olay ve olguları hatırlamakta fayda var. Aslında Türkiye, büyük bir isabetle, bugün içinde olduğumuz yeni Orta Doğu konjonktürünün şekillendiğini gördü. Ve bu konjonktüre İmralı görüşmeleri adıyla bilenen hamle ile çok iyi ve çok yaratıcı bir çözüm üretti. İmralı görüşmeleri ya da daha yaygın adıyla bilinen “çözüm süreci”, bir anda Türkiye’yi en etkin bölgesel güç konumuna yükseltti. Ama maalesef bu büyük adımı atıp bir hamle daha öne çıkan Türkiye, bu hamlesinin sonuçlarını çok iyi kestiremedi.
Ama Türkiye’nin attığı zarı çok iyi görenler vardı. Bunların en başında da Rusya ve İran hemen harekete geçip, Suriye iç savaşında daha stratejik konumlar edindiler. Rusya, fiilen savaşa ortak oldu. İran ise, Esad rejimini Hizbullah ile takviye etti. Rusya ve İran’nın bu enerjik atakları Rejim karşıtı muhalefeti karpuz gibi ikiye böldü. Ve ortaya DAEŞ adıyla bilenen tarihin en kanlı, en barbar örgütü çıktı. DAEŞ’in kendini İslam Devleti olarak deklare etmesi, esas itibarıyla Türkiye’yi bu yeni konjonktür içinde etkisizleştirmekten başka da bir amaca sahip değildi. DAEŞ’in evvel emirde Kürdistan Bölgesel Yönetimine saldırması ve sonradan Kobanê ye yönelmesi, Türkiye’nin etki alanını sınırladı.
Türkiye bütün bu olup bitenleri doğru okuyamadı. Türkiye’nin zaafiyeti bununla da sınırlı kalmadı. Çözüm sürecinin Ortadoğu’daki etkisi iyice kavranmadığı için, kısa bir süre sonra sanki bu sorun salt Türkiye’nin iç meselesiymiş gibi bir algı herşeye egemen oldu. Ve ne yazık ki bu muazzam imkan ve fırsat iç politikanın kimi ihtiyaçlarına heba edildi.
Aslında daha 2009 yılında ilan edilen çözüm sürecine İran enerjik biçimde muhalefet ediyordu. Nitekim Oslo görüşmelerini fiilen ve resmen bitirme hamlesi İran’dan geldi. 2011 yılında bir gecede Kuzey Suriye’nin içinde Afrin olmak üzere önemlice bir bölümünü PYD/YPG güçlerine bırakan İran aklı, açıkça PKK’nin önüne yeni bir vizyon ve imkan koyuyordu. Suriye’de bir gecede, hiç çaba harcamadan alan hakimiyetine kavuşan PKK, alan hakimiyeti adını verdiği yeni savaş stratejisiyle Şemdinli’yi kurtarılmış bölge yapmak için saldırılarını yoğunlaştırdı.
2013’de çözüm süreci ilan edilince İran ve Rusya ciddi bir panik yaşadılar. Bu süreçleri iyi bilenlerin bildiği bir başka gerçek ise, ABD’nin çözüm sürecinde aktif, hatta garantör olarak yer almak istediğidir. Türkiye buna izin vermedi. Türkiye, salt kendi gücüyle ‘’yerli ve milli’’ bir çözüme ulaşabileceğine samimiyetle inanıyordu.
İran, Kandil üzerinden bir taraftan PKK’yi silahlandırıp ona cesaret verirken, öte taraftan da sahada özellikle YPG’nin askeri bir güce dönmesi için her türlü yardımı yapmaya devam ediyordu. Sonuç olarak bütün bu hamlelerin PKK’yi çift başlılığa götüreceği öngörülmedi. Bu hamleler bir taraftan Abdullah Öçalan’nın otoritesini zayıflattı ve seçenek olarak Kandili ön plana çıkardı.
2014 yılı bu gelişmelerin final yılı oldu. Önce Türkiye, Musul başkonsolosluğu basılarak rehin alındı. Bu eylem konsolos ve çalışanlarının rehin alınması olayı değildi, bizzat Türkiye’nin rehin alınmasıydı. Nitekim, DAEŞ, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne saldırırken, Türkiye eli kolu bağlı kalmak zorunda kaldı. Bu Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında özellikle de halk nezdinde ciddi bir güvensizliğe yol açtı. Ardından gelen Kobanê saldırısı herşeyin üstüne tuz ve biber ekti.
ABD’nin resmen PYD/YPG ile ilişkilenmesi Kobanê hadisesi sonrasıdır. Ve kim ne derse desin bu ilişkilenme Türkiye’nin bıraktığı büyük boşluk nedeniyle mümkün olmuştur. Hatırlayın; 2013’de Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilişkileri 50 yıllık petrol anlaşmasıyla sonuçlanmıştı. Aynı dönemlerde Türkiye ısrarla Salih Müslim’i Ankara’da ağırlayarak, PYD’yi ikna etme çabası güdüyordu.
Salih Müslim’nin her Ankara görüşmesi sonrası soluğu Moskova’da alması çok manidardır. Kısa bir süre sonra PYD’nin Moskova’da temsilcilik açmasını başka türlü nasıl izah edebiliriz?
Türkiye çözüm sürecinin kontrolünü kaybettikçe, ABD Kürt coğrafyasında daha etkin hale geldi. İran, Türkiye’nin önünü kesen hamleler yaptıkça ABD’nin önünü kesmeye çalışan hamleler yapmaya başladı. (Devam edeceğim)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025