İlhami IŞIK
‘’..Hani şu meşhur bardağın yarısını boş gördüğü yetmiyormuş gibi, diğer yarısının da tadı berbat bir şeyle dolu olduğundan neredeyse emin biri olarak’’… Afrin gerçeği üstüne bir şeyler yazmak için yanıp tutuşanlardan biri değilim. Aslına bakılırsa temelde iyimser ve her dem umutlu olmak için mutlaka nedeni olan biriyim. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, Afrin bardağı, yarısı boş diğer yarısı ise tadı berbat bir şeyle zaten en başından beri doluydu. Afrin gerçeğinde vardığımız konak, hiç sürpriz değil.
Adı ne olursa olsun ya da hangi süreçler içinde, hangi ittifakların bileşeni olursa olsun Suriye’de Rusya’nın her zaman tek amacı vardı; Esad rejimini egemen ve muzaffer kılmak. Rusya bütün ilgili devletlerle bu amaç ve strateji nedeniyle ilişkiler kurdu. Sırf bu yüzden İran’la bir Suriye ortaklığı kurdu. Sadece bu nedene bağlı olarak Türkiye ile ilişkilendi ve Astana süreçlerinde umduğu sonucu Türkiye’ye de kabul ettirebileceğini umdu.
Rusya’nın müstakbel Suriye için tasarladığı siyasi rejim de sadece iki güç var. Esad rejimi ve Kürtler. Kaldı ki, Kürtleri katarına almadan Esad rejimine dünyada meşruiyet bulamayacağını da çok iyi biliyor. Kürt sosuna bandırılmış bir Esad rejimi kısmen de olsa dünyanın olurunu alabilir gibi görünüyor. Başka da hiçbir şekilde Esad’ı dünyaya pazarlamanın yolu yok.
Eğer Rusya’nın bu siyaseti doğruysa, sahada atacağı her adım onun bu amacını gözetmek zorunda. Aslında Türkiye’ye Afrin operasyonu için yeşil ışık yaktığında sonucun bu olacağını biliyordu. Türkiye, Afrin kapısına dayanacak ve Afrin altın tepside Esad rejimine ikram edilecek. Bir taraftan Kürtler için kurtarıcı rolünü oynayacak öte taraftan da İdlip’i kuzeyden de kuşatmış olacak. Yani sizin anlayacağınız bir taşla iki kuş vurmuş olacak.
Bunun böyle olacağını haftalar öncesinden yazdım. Bütün işaret ve levhalar bu yolu gösteriyordu. Benim gördüğüm şeyi, devletin görmemiş olması mümkün mü? Hayır değil. Bence devlet de son tahlilde durumun sonuç olarak böyle biçim alacağını biliyordu.
Durum şu; İran, Rusya ve Esad rejiminin himayesini kabul etmiş bir Afrin’e ne pahasına olursa olsun girmek hiç akıl karı değil. Üstelik İdlip kuzeyden de kuşatılacağı için, Türkiye’nin yapabileceği pek bir şey kalmıyor. Astana sürecinde Türkiye İdlip’te oynayabileceği role dair olarak ciddi aktör statüsü kazanmıştı. Şimdi İdlip’in kuzeyden kuşatılması imkanı doğduğuna göre, Türkiye elindeki kozlarından birini de yitirmiş oluyor.
Bu koşullarda “Afrin’e gireceğiz” demek mümkün gibi durmuyor. Belki şöyle bir amaç ileri sürülebilir: Afrin’de PYD/YPG egemenliğinin sona ermesi esas sorundu. Şimdilik bu egemenliğe son verilmiş olması, bir bakıma amacımızın hasıl olduğu anlamına gelir. Nihayet bir terör örgütüyle mücadele etmek için Afrin kapılarına dayandık ve o terör örgütünün egemenliğine bir biçimde son verildi.
Doğrusu bu yaklaşımı anlamakla birlikte, yine de içime sinmeyen bir takım rahatsızlıklarım var. Herşeyden önce yakın tarihimize müracaat ettiğimde karşıma çıkan ilk gerçeklik şu oluyor. 1984 yılından başlayarak Abdullah Öçalan’nın yakalandığı 1998’e kadar PKK’ye ev sahipliği yapan kimdi? Suriye. Hafız Esad rejimi. O zaman Afrin’nin Esad rejimine geçmesi demek sınır güvenliğinin garantiye alındığı anlamına gelmez. Çünkü Esad rejiminin varlığı ‘’Beka’’ sorununun çözüm garantisi değil.
Membiç ve Afrin arasında sıkışıp kalacak olan Zeytin Dalı operasyonunun akibeti ne olacak? Bu konuyu da gelecek yazının problemi olarak kabul edin ve gelecek yazıyı bekleyin?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025