İlhami IŞIK
İnsanların belli durumlara tepki gösterme alışkanlıklarındaki tarzla ilgili kimi kurallar üstüne düşünürken; sosyolojik gerçeğimizin her seferde şaşmaz biçimde kendi varlık nedenini ortaya koyduğunu ve kendisine bir tür “ters takla” attırmak isteyen yöntemleri elinin tersi ile ittiğini görüyoruz. Kısa vadeli başarıların, uzun erimli kurumsallaşmaya dönüşmemesinin nedeni de budur. Çünkü sosyolojik gerçeğimizin ana karakteri, “Müslüman çoğunluğun” demokratlaşma talebidir. Muhafazakâr, mütedeyyin, sağ, milliyetçi, liberal demokrat kesimlerden oluşan bu çoğunluk, genel siyasi çatıyı partilerin birleşme ya da ittifakı olarak değil, bizzatihi demokratik hayatın kurumsallaştırılması olarak görüyor ve öyle algılıyor.
Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi bu gerçeği ıskaladıkları için tarih sahnesinde onlara tanınan büyük şansı kullanamadan silinip gittiler. Bu üç parti de demokrasiyi kurumsallaştırma yerine ittifak arayışı içine girerek iktidar olma ömürlerini uzatmayı denediler. Aşı tutmadı; çünkü aşı hem gerçekçi değildi, hem de hileliydi. Bu amacı gerçekleştirebilmek için iki yöntem uygulanıyordu. Birincisi, iktidarı paylaşma, milletvekilliği ve devlet kadrolarında kontenjan ayrılması. İkincisi, ittifak içinde yer alan partilerin ideolojik, politik söyleminin iktidar söylemi olarak kullanılması.
Sağ-sol, muhafazakâr-mütedeyyin-
Demokrasiyi kurumsallaştırmak yerine, iktidar erkini elinde tutma telaşı olarak ifade edebileceğimiz her koalisyon matematiği, toplumun sosyolojisi tarafından eritilir. Çünkü, toplumun tek beklentisi kurumsallaştırılmış bir demokraside siyaset yapma imkanıdır. Değerli olan budur.
Siyasetin, çatışma ve kutuplaşmadan medet umduğu zaman dilimleri, aynı zamanda ve aynı anlamda siyasetin, demokrasiye ve hukuka yabancılaştığı siyasi süreçleri anlatır. Çünkü demokrasi ve hukuk, herkesin ve her kesimin ortak paydasını ortak hayata dönüştürme eğilimi gösterirken, çatışma ve kutuplaşma ortak hayatın şah damarını keserek, ortak yaşam hayalini bölerek, onu siyaseten etkisizleştirir. Demokrasi ve hukuk özgür irade için ve özgür iradeyi temsilen ortak kurumlar yaratırken, çatışma ve kutuplaşma, bir tür “uzmanlık alanı” edasıyla toplumu bölerek, onu uzlaşmaz kompartmanlara ayırır.
Bölünme ya da ortak yaşam hayali, bir döngü olarak, aslında Türkiye siyasi tarihini özetleyen iki kıymetli kavramdır. Hatta denilebilir ki, Türkiye siyasi hayatı, bir fay hattı gibi hep bu kulvarda varlık aramış ve sonuç itibarıyla ne tam bir demokrasiye geçiş yapabilmiştir, ne de kelimenin tam anlamıyla hukukun üstünlüğüne fırsat tanımıştır. Aslında demokrasi ve hukuk arayışımızın ana hikayesi de bundan ibarettir. Her dönemde demokrasi talebine ve hukukun vazgeçilmezliğine vurgu yapılmasının bir nedeni de budur.
AK Parti siyaset sahnesine çıktığı 2002 yılında, toplumun ezici çoğunluğuna demokrasi vaat ediyordu. Demokrasiyi kurumsallaştırmak için, askeri vesayetin oligarşik egemenliğini kırmak gerekiyordu ve AK Parti bütün gücüyle bu iktidar ve demokrasi gaspına son vermek için, demokratik değerleri bir bayrak gibi sallıyordu. Bu çok doğru bir siyasi hattı. Hepimiz bu mücadele pratiğinden etkilendik. Hepimiz kendi gücümüz oranında herhangi bir davet beklemeden bu mücadeleye katıldık, katkı sağladık. Çünkü Türkiye 70 yıllık askeri vesayetin prangalarından kurtuluyor olacaktı. Askerin gölgesi ve iktidarı olmaksınız gerçek bir demokrasi yeniden inşa edilecekti. Büyük Müslüman çoğunluk özlediği demokratik devlet düzenine kavuşacak ve siyaset bütünüyle demokratik değerler etrafında yeniden gerçek işlevine kavuşacaktı. Umutlar büyüdükçe büyümüştü. Çözüm iradesi ise kararlıca süreçlere müdahale ediyordu.
Evrensel değerlerde bir ‘’Müslüman demokrasi modelini’’ dünyaya armağan etmek için kollar sıvanmış ve bu süreç 2015 yılına kadar da başarıyla yönetilmişti. Kişisel olarak da benim açımdan da her şey ilke bakımından sorunsuz ilerliyordu.
AK Parti bir taraftan Müslüman çoğunluğa uygun bir demokratikleşme modelini hayata geçirirken, öte taraftan da ilk kez olarak Kürt sorunu ile yüzleşme ve bu soruna devlet katında çözüm bulma arayışını önüne koyuyordu. Bunlar cumhuriyet tarihinde bugüne değin görülmemiş büyüklükte, büyük reform hamleleriydi. Hiçbir cumhuriyet hükümetinin, cesaret edemediği şeyi, AK Parti devlet siyaseti haline getiriyordu.
2015 yılında bu süreç durdu. Ya da zorunlu nedenlerden ötürü durduruldu. Ama nedeni ne olursa olsun 2015 yılından sonra siyaset ve demokratikleşme süreçleri de rayından çıktı. Savruldu. Ne 7 Haziran seçimleri deva olabildi, ne 1 Kasım seçimleri. 16 Nisan’da yapılan referandum ise bir bütün olarak siyasetin rehin alınmasına vesile oldu. (Devam edeceğim...)
Güçlü ve tek başına iktidar döneminin sonuna gelindiğini gösteren en büyük gösterge her zaman ittifak arayışı olmuştur. Bu kara bulutların beraberinde yağmuru getirdiği kadar hakiki bir göstergedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025