İlhami IŞIK
Sanıldığının aksine seçimlerden sonra, seçim sonuçlarına odaklanmış bir seçim analiz yazısı yazmak hem hiç kolay değil hem de birilerini öfkelendirmeden iki laf etmeyi başarmak da mümkün değil. Aslında bizim ülkelerde hiç kimse, kısmı eleştiri içeren seçim sonrası analiz yazılarından hoşlanmaz. Ve doğrusunu söylemek gerekirse bu tür de sıcağı sıcağına yazılan yazıların kendisi de bir tutam haksızlık içerir. Çünkü seçimlere katılan bütün aktörler, seçim süreci boyunca ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış ve insan üstü bir gayretle kendi seçim kampanyasının başarısı için ter dökmüştür. Tam da bu noktada seçimler bittikten sonra insanların duymak istedikleri şey kesinlikle eksik yaptıkları şeylerin dökümü değildir. Hiç kimse bu noktada eksik gedik hikayesi dinlemek istemez. Bu süreçte yapılacak en tarafsız en dengeli en nesnel ve en adil eleştiri bile, sabırla okunmaz ve hoş karşılanmaz.
Dolayısıyla bu yazımın da hoş karşılanmayacağını biliyorum ve buna rağmen yazmakta kararlıyım.
Önce büyük bir muhafazakar topluluk olduğumuzu bir kez daha hatırlatarak, görüşlerimi ifade etmeye çalışayım. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur; toplumun yüzde yüzünü oluşturan kesimler çevreler ve bireyler olarak, kendi değerlerimize sıkıca bağlıyız ve ondan kopuşu kesinlikle sadakatsizlik biçiminde değerlendiriyoruz. İnandığımız değerleri ötekinin yorumuna kapalı tutuyor ve değerlerimizi tartışmayı reddediyoruz.
Bu özelliklerimiz bakımından toplumsal yapıyı belirleyen sağ ve sol kavramlar işlevsizleşiyor; çünkü bu açıdan solcu olan da muhafazakardır, sağcı olan da.
Kabaca bir kategorik ayırım yapmam gerekirse, Türkiye toplumunun % 40‘ı dinine bağlı, dinini yaşamak isteyen ve dinin rehberliğini kabul eden bir muhafazakarlık geliştirmiş. Bu toplumun % 20’si Milliyetçiliği siyasetin çimentosu haline getirmiş ve milliyetçilik formunda bir muhafazakarlık üretmiş. Toplumun yüzde 25’ i eski cumhuriyetçi gelenekleri muhafaza eden ceberut bir muhafazakarlık geliştirmiş. Toplumun % 15'ini temsil eden Kürtler de, katı, dogmatik ve dokriner bir muhafazakarlığın bekçiliğini yapıyor.
Maalesef durum bu; Böyle bir durum içinde birbirine dokunabilmek, birbirine karşı etik yaklaşımlar sergileyip ötekinin haklarını da gözetmek mümkün olmuyor. Siyaseten ötekine dokunmadan sandıkta onun rızasını almak mümkün olmadığına göre, Türkiye’de yılda kırk seçim yapılsa bile sonuç beş aşağı beş yukarı aynı şekilde tecelli edecektir.
Bu sosyolojik tablonun bize söylediği şudur; seçim dönemlerinde sandıktan çıkan kimi sonuçların aslında öyle sanıldığı gibi ahım şahım siyasi sonuçları yoktur. Dolayısıyla iktidar ve yürütme kapasitesini değiştirmeyen gel- gitler, siyasal taleplerin farklılaştığını anlatmaz; konjonktürel olarak, kısmi temsil sorunlarının yer değiştirdiğini anlatır.
Yeni rejimin bir bakıma oylandığı 24 Haziran seçimlerinde temel olarak AK Parti istediğini almıştır. Seçmen, yeni rejimin yürütme erkini sayın Erdoğan’a teslim etmiştir. Bunu anlamı şudur; Devletin aklını ve yol haritasını güvendiği insana teslim etmiştir. Çünkü yeni rejimde halkın hayatını birinci derecede etkileyecek kararların hepsi Cumhurbaşkanlığı uktesindedir.
Siyasetin mecliste şekillenmesi konusunda ise, seçmen, adeta her partinin işini biraz daha zora sokarak onları birbirine karşı daha mecbur hale getirmiştir. Halk seçim öncesi alınan ittifak siyasetinin gereğini eksiksiz yerine getirerek, herkesi ittifaklara adeta mahkum etmiştir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan %52'ye % 30 oran tartışma kabul etmeyen bir üstünlüktür. Bir yanıyla kesin bir zafer diğer yanıyla kesin bir yenilgiyi anlatır. %20’lik bir fark dünyanın her yerinde bir zafer ve başarıdır.
Aslında aynı oran parlamento seçimlerinde de ortaya çıkmıştır.% 42 ye karşı %22 ‘lik oran iktidar ve muhalefet cephelerini politik bakımdan ciddi biçimde sınıflandırır!.
Bu oranları geçmiş seçimlerin sonuçları ile mukayese etmek ve buradan kimi sonuçlar devşirmeye çalışmak kendi başına yararsız bir çabadır. Bu çabanın çok doğru bir merkezde yapılabilmesi için politik taleplerin tek tek ortaya listelenmesi ve bu listeye göre, bu tasnifin yapılması lazım gelir.
Bu seçimlerin tek politik talebi vardı o da yeni rejimdi. Halk sandıkta yeni rejimi olumlayarak, yeni rejimin yürütmesini sayın Erdoğan’a tevzi etti. Sonuç budur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025