İlker DEMİR
Ağıralioğlu Habertürk’teki söyleşide ana tema olarak “HDP, PKK ile arasına mesafe koysun görsünler nasıl asil üye gibi davranılacağını” dedi.
Klasik teraneydi; sürekli Kürdlere barışçı yolu terkedin diyorlar, Kürdler inadına barış diyor, ama kendileri devletin şiddeti ile aralarına mesafe koymak ne kelime, neden az şiddet uyguluyorsun diye tek adamlı Cumhur rejimini eleştiriyorlar.
Yani zaten tescilliler de söyleşide de şiddete karşı görüntüsü sahte, atış talimi, neresinden tutsan elde kalıyor.
Ama söyleşide öyle bir açıklama yaptı ki tam bir "Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler." hali, söz Çingenelerden dışarı, "mert Çingenenin yiğitlik, kahramanlık, bilgelik olsun diye övünerek anlattığı fiil, hırsızlıktır." mealine uygundu.
Yavuz Ağıralioğlu, "Demirtaş demeyi seviyorum aslında. Ama onlara Selahattin, Sırrı, Hasip, Fatma, Emine ismini çok görüyorum. Yüz binlerce Emine, Hasip, Selahattin var, Türklüğün, Müslümanlığın isimleridir. Biri peygamber kızıdır, biri şöhretli kumandan, topraklardaki aidiyet, kültür dünyamızın isimleridir. O yüzden annelerinizin babalarınızın kulaklarınıza okuduğu bu isimlerin mânâsına sadakat gösterin, milletin beraberliğine yürüyün ya da yaptığınız şenaate uygun isimler alın kendinize." dedi.
Belki devletten, Devletçilerden alkış/aferin alırdı, inandığıydı, içtendi, belki MHP’ye de bir bilge golü atardı, az biraz da ağır abiliği tescillenirdi, ama olmadı, eline yüzüne bulaştırdı, Şecaat arz ederken devlet/camiasının yüreğinden geçeni etrafa saçtı.
Kürdler serbest kürsü olsa herhalde değmez der, ayıplama sırasına bile girmezdi ama bu sözlerden sonra ne soru soranların ne de hak hukuk diyenlerden karşı bir utanç tepkisi geldi.
Parlamento gruplarından da ”bu, özgürlük karşıtı, duruşları, ifadeleri, kültürleri tekleştirme, hakları yok sayma tutumu, tehlikeli, hele fikrini beğenmediğini ötekileştirme ağır ihlal” diyen çıkmadı.
Asırlık kapitalist cumhuriyet, 80 yıllık çok partili yaşam olan bir ülkede insan az buçuk bir tepki, hani “Sayın sözcü, isimleri, nasıl düşünecekleri, kendinizi tutmasanız pişirecekleri yemeğe bile karar vermek istiyorsunuz, bu kadar tayin edici, bu kadar muktedir olma hakkını kendinizde nasıl görüyorsunuz?” gibi bir söz fısıltıyla da olsa umuldu, ama nafile, tık yoktu.
Gazeteciler devlete ram oldu, milyonlarca halkın temsilcilerini ayrı düşünüş ve ifade haklarını kullandıkları için iğrenç, fitne denmesine, hele karşı cevap hakkı yokken ağzını hiçbiri açmadı.
Ama burası Türkiye, ne devlet, hak koruyucu, ne burjuva, burjuva demokrat, ne gazeteci haberciydi, haklarıyla yaşamak alev alev yanan bir ateş çemberinden geçmek gibi riskli, korku dik durana zulmün yan etkisiydi; sonuç, değerler altta kaldı.
Gazetecilik de demokrasi de söylenemeyenlerin/söylenenlerin karşısında arsız kaldı.
Ama bu sözler, kişilikli, haklarıyla insan olanları ağır bir hak ihlali kabus gibi sardı.
E ne yapmalı Yavuz Ağıralioğlu’na?
Hiç, ondan çok, onların ıslahı uzmanların, hukukun ve zamanın işi.
O bir sözcü..
Barış masası devrildiğinden beri bu sözler, hakaretler vakayı adiye, gizli değil, göz önünde, devlet politikasının geçtiği yerlerde edilen hakaretlerden kolonya, siperlik ve maskesiz geçilemiyor.
Daha dün Ağırali’nin önceki abisi, böcek gibi itlafa davet etti.
Evvelsi gün abisine yaslanan bir içhuzur kabadayısı “oh ohh!”lu hakaret etti.
İç çelişmeli büyükleri, dünyanın hukukçularının hilafına, dünyanın gözlerinin içine baka baka hukuken masumiyeti belgeli insana, Demirtaş’a, “terörist” dedi.
Bütün bunlara rağmen helal olsun HDP ve 6 milyonu aşkın oy veren emekçi Kürd halkının sabrına, bir an bile şiddete prim vermedi saçtan tırnağına kadar kadar dost bir halk oldu, barıştan milim ayrılmadı.
Böylesi durumda insan mecburen düşünüyor, acaba demokratik düşünenlerin sabrı mı bunların derdi?
Halkın sabrı bitmez, çünkü şiddetle iktidar olan şiddetle kalıyor, bu net olarak ortada.
Başka bir netlik de bu tutum devlete egemen olanların ortak kararı.
Ağıralioğlu da itlaf eden de “oh ohh”, terörist diyenler de birer devlet sözcüsü.
Aynı dil, aynı üslup aynı nitelik aynı nakarat.
Ama işin kötüsü, İyi Parti için de müttefiki CHP için de bu sözler yeni değildi, zira onlar hep birlikte bir mirasın ardılları ve sözlerin tarihi Türkiye'deki ırkçılık kadar eskiydi.
Mesela fikir babaları namlı ırkçı H. Nihal Atsız ne dedi oğluna?
“Ey oğul, tarihi düşmanlarımız, eski, yeni düşmanlarımız var.” dedi saydı.
Sonra içerdeki düşmanları saydı: “ermeniler, kürtler, çerkezler, abazalar, boşnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gürcüler, çeçenler..”.
Yani bunların ağzından düşmanlık hiç eksik olmadı.
Devlet yetişme tarzı böyle, düşmansız hele de iç düşmansız yapamazlar.
Onlardaki bu kof kibrin dayanağına bakın: “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır.”
Bu sözü 1930’da Cumhuriyetin adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt mu söyledi, kim söyledi önemsiz, çünkü talim terbiye hep bu ana temaydı.
Ama karamsarlığın lüzumu yok, vaka umutsuz değil.
Çünkü asimilasyon olağan sayılacak kadar zihinleri habis milliyetçilikle zehirlemesine ve devletin tüm imkanlarına rağmen devletçilerin ve ırkçıların oy oranları belli, halk içinde geçici bir kubarma olurdu, oldu bitti, ırkçılık tutmadı.
Tüm partilerdeki halk onuruyla, haklarıyla insan gibi yaşamaya, vadesiyle ölmeye hasret.
E, o zaman, ey halk ve halkın politikacıları, sadece söylemlerinizi değil, her şeyinizi çekin artık şu sermaye rejiminden, tamamen halkın minderinde durun.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.10.2025
17.09.2025
28.08.2025
10.08.2025
28.07.2025
17.07.2025
6.07.2025
23.06.2025
6.06.2025
16.05.2025