Kadri GÜRSEL
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu 24 Kasım’da yerli ve yabancı medyaya verdiği brifingde ‘bu kentin gelmiş geçmiş en başarılı, en demokrat belediye başkanı olmayı’ hayal ettiğini söylemişti. Hedefi, İstanbul’da dünyaya ilham veren, başarılı bir yerel demokrasi modeli oluşturmaktı. Kenti, sadece turist ve yatırım değil, dünyanın çok yetenekli insanlarını da çekecek bir cazibe merkezi haline getirmekti…
Bu, gerçekleşmesi için aylar değil yıllarca çalışılması gereken çok iddialı bir siyasi hedef.
İmamoğlu ise 23 Aralık’ta, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı koltuğunda henüz altıncı ayı geride bırakıyor.
İstanbul’un yeni büyükşehir belediye başkanı, görevdeki ilk altı ayında, siyasal İslamcı hareketin elinde çeyrek yüzyıl kalmış olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mevcut halini tecrübe etti ve diğer yandan, elini kolunu bağlayarak kendisine iş yaptırmamak için uğraşan Erdoğan iktidarının çıkardığı engelleri aşmaya çalıştı.
24 Kasım’daki brifinginde İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tüm maaş işlemlerini yürüttüğü kamu bankalarının bile 23 Haziran’dan sonra belediyenin günlük ihtiyaçlarını çözdükleri kredileri kendilerine kullandırmamaya başladıklarını belirtmişti. İmamoğlu’na göre kamu bankalarının kapısı İBB’ye kapatılmıştı.
Bu kısıtlayıcı durum karşısında İBB yurtdışından finansman arama yoluna gitti. Finansman yetersizliği nedeniyle yapımı durmuş olan sekiz metro hattının ikisinde inşaat faaliyeti Fransa ve Almanya’dan sağlanan krediler sayesinde yeniden başladı.
Erdoğan iktidarı, İmamoğlu’nu çalıştırmamak için türlü yollar denerken İstanbul halkını da sandıkta yaptığı tercih dolayısıyla hizmetten mahrum bırakarak cezalandırmaya yeltenmiş oluyor.
İktidar, İBB’ye uyguladığı çeşitli ambargolarla İmamoğlu için siyasetin ve hizmet üretiminin alanını azami ölçüde daraltmayı amaçlıyor…
Çünkü iktidar zorda. Yıllardır sorun çözemiyor, çözemedikçe de halk desteğini kaybediyor. Sorun çözme konusunda rekabet edemediği için muhalefetin kazandığı yerel yönetimlerin sorun çözmesini engellemek istiyor.
‘Kanal İstanbul‘un bir ay kadar önce yeniden gündeme sokulmasının nedeni de aynı: İktidar kaybetmekten korkuyor.
Kaybetme endişesinin neden olduğu ‘politik anksiyete‘ ya da ‘siyasi kaygı bozukluğu‘nun iktidara yaptırdığı yanlışlardan biridir, ‘Kanal İstanbul‘ gibi bir yanlışı yanlış zamanda yeniden konu etmek…
‘Kanal İstanbul‘, ilk kez 2011 Genel Seçimleri’nin öncesinde ‘Çılgın Proje‘ adı altında ortaya atılmış ve AKP seçim kampanyasının yardımcı gündem maddelerinden biri olmuştu. O zamanlar AKP anlatısının içinde bir ‘siyasi atıştırmalık‘ kabilinden servis edildiğinde, bazı seçmenin hoşuna gitmiş bir fikir olabilirdi. Ama bugün Kanal İstanbul’un, iktidarın hazırlandığını gördüğümüz erken seçimin çerezi değil, ana gündem maddelerinden biri olacağı anlaşılıyor. Çünkü iktidar, anlatısını ve gündemini tüketti. Elde kalan siyasi sermaye, çaresizce meyledilmiş dış kriz mühendislikleri, marazi milliyetçilik, şovenizm ve bir de ‘Kanal İstanbul‘dur.
İlaveten, termik santral yasası vetosunda okutulan ‘Erdoğan iyi, partisi kötü‘ hikayesi, ya da ‘kamu bankasının simitçi satın almasını engelleyen Erdoğan‘ mizanseniyle verilmek istenen, ‘Erdoğan iyi, yöneticiler kötü‘ mesajındaki gibi, Erdoğan’ı halkın öfke duyduğu bazı yanlışlardan ayrıştırma çabası var. Bütün kontrol Erdoğan’dayken sanki kötülükler ondan habersiz vuku bulmaktadır ve Erdoğan öğrenir öğrenmez bunların olmasını önlemektedir.
Mamafih 2020’de ‘Kanal İstanbul‘ erken seçim kotarmaya yardımcı olmayacak.
Çünkü bir kere memlekette ekonomik kriz ve durgunluk var; işsizlik ve hayat pahalılığı artarken ‘Kanal İstanbul‘dan ‘vaat‘ olmaz, çıkan hafriyatla karınlar doymaz.
İkincisi, ülke sorunlarının katlanarak büyüyüp karmaşıklaştığı bir ortamda ‘Kanal İstanbul‘a öncelik atfetmek, bunu yapana yarardan çok zarar verir. ‘Kanal İstanbul‘un ülkenin acil çözüm bekleyen herhangi bir sorununa çare olabileceğini düşünmek imkansız. İstanbul Boğazı’nın güvenliği buna dahil. Erdoğan ‘Kanal İstanbul’ iddiasını desteklemek için bundan 40 yıl önce vuku bulmuş İndependenta kazasını kullanıyor. Acaba seçmenin yüzde kaçı İndependenta’yı hatırlıyor ve o olaydan bu yana hafızalarda yer etmiş bir başka kaza yaşanmış mı?
İktidarın ‘Kanal İstanbul‘u desteklemek için ileri sürdüğü sözde tezler, bu felaket projesinin İstanbul’da yaşayanlara, kente, suya, denize, Marmara bölgesine, doğaya ve çevreye vereceği telafisi imkansız korkunç zararın kabullenilmesini mümkün kılamaz. ‘Kanal İstanbul‘ son derece gereksizdir, facia boyutunda milli kaynak israfıdır, İstanbul için hayati önemdeki doğal kaynakların ve çevrenin mahvıdır.
İşte tüm bu faktörler nedeniyledir ki kaybetmenin korku ve telaşı içinde şuursuzca davranan iktidar bir taraftan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu şehre hizmet edemez hale getirmek için gayrimeşru yollara tevessül ederken, diğer taraftan da İmamoğlu’nun şehre, Marmara halkına ve sahip olduğumuz tüm güzelliklere eşsiz büyüklükte bir hizmette bulunmasının önünü açmıştır.
Fırsat, İstanbul’u ve çevresini ‘Kanal İstanbul‘dan kurtarma eyleminin öncülüğünü yapma fırsatıdır.
İmamoğlu da bu fırsatı ustaca kullanacağı yönünde işaretler vermektedir.
“Kanal İstanbul nedir ne değildir, kamuoyuyla paylaşacak bir belediye başkanı var” demişti bir ay önce.
Sonra bu sözünün gereğini yerine getirmeye başladığını gördük.
Gözlemlediğim kadarıyla İmamoğlu, ‘Kanal İstanbul‘u dayatan iktidara karşı mücadelesini üç eylem ve söylem hattı üzerinden yürütüyor.
Birincisi, kendi ifadesiyle ‘Kanal İstanbul hattındaki tüm mülkiyetler‘le ilgili.
İmamoğlu 16 Aralıkta şunları söylemişti:
“Nasıl bir mülk hareketi oluşmuş? Samimi ve milli bir süreçten mi bahsediyoruz yoksa başka bilmediğimiz şeyler de var mı? Tüm hat. 135 milyon metrekare tarım alanından bahsediyoruz. Mülkiyet konusuyla da ilgileneceğiz ve esas niyeti de sorgulayacağız.”
İkincisi, ‘Kanal İstanbul‘un doğaya, suya, insana ve kente çıkaracağı maliyete dair.
İmamoğlu’nun 19 Aralık’ta Cumhuriyet’te yayımlanan söyleşisinden aktarıyorum:
“Bu proje İstanbul’un geleceğini gasp ediyor. Tümüyle doğasını değiştiriyor. Bence maneviyatını da yok ediyor. Yaratacağı inşaat travmasını üç yıl, dört yıl, beş yıl, tarif bile edemem. Ben zihnimde yaratacağı tahribatı, kirliliği tahmin bile edemiyorum. İstanbul’un buna ihtiyacı mı var Allah aşkına? Burası çöl mü, burası çöl de buraya bir kent mi kuruyorsunuz? Ya bunun her tarafı tarih, doğa her tarafı güzellik. Şu Küçükçekmece Gölü bile tek başına bir sit alanı. Siz gölü ortadan kaldırıyorsunuz.”
Üçüncüsü de iktidarın ‘Kanal İstanbul‘ projesinin şehir halkının karara katılımını tümüyle dışlayan, rızasını önemsemeyen, antidemokratik yönü hakkında. İmamoğlu’nun aynı söyleşideki ifadelerinden alıntılıyorum:
“Bu konuyla (Kanal İstanbul) ilgili o günden (2011) beri toplumu doyurucu, kamuoyuna açık hiçbir ortam yaratılmadı. Bu nedenle toplumun yüzde 85-86’sı böyle bir proje olduğunu biliyor ama bu projeye dair bir fikri yok. (…) Yani bir geçiş yapacaksınız kimin kararıyla, hangi vicdanla. Şehri bilgilendirmek zorundasınız. Bilgilendireceğiz ve buna halk karar verecek. Bu karar bence bir şehrin varlığıyla yokluğu arasında o ince çizgi kadar ciddi anlamda ele alınması gereken bir karardır.”
Ve İmamoğlu bir taahhütte bulunuyor:
“Sürekli takip edeceğiz. Sürekli bilgilendirme yapacağız, araştırma yapacağız. Yani biz sürece nefes bile aldırmayacağız. Herkesin ensesinde soluğumuzu hissettireceğiz. İstanbul’la ilgili her ortamda, her olayda gündemimizde Kanal İstanbul olacak. Bunun yanlış olduğunu topluma anlatacağız.”
İmamoğlu taahhüdüne sadık kalırsa, bekasının telaşına düşerek yanlış zamanda yanlış projeye umut bağlayan iktidar, muhtemel bir siyasi rakibine doğru bir iş yapma fırsatını böylece kendi eliyle sunduğunu zaman içinde idrak edecektir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020