Kürşat BUMİN
“Ekonomi Bakanı” koltuğuna sahip Zeybekçi’nin işin normalinde “Ekonomide tek yetkili” olmasa da hiç değilse “Ekonomide ikinci yetkili” filan gibi bir sıfatla anılması gerekmez mi? Ama dikkat ediyorum, “ekonomi” faslı ciddi olarak açılınca, sanki o “Ekonomi Bakanı” değilmiş gibi davranılıyor.? Kamuoyu 2004’de Denizli Belediye Başkanı seçilen ve sonrasında siyasi hayatında hızla yükselerek “Ekonomi Bakanlığı” mührünü ele geçiren bu kişiyi illâki ekonomi dışı açıklamaları ile mi hatırlayacak?
“Cumhuriyet Davası”na ilişkin özel bir değerlendirme yapmayacağım çünkü her şey ortada. Konuya ilişkin değerlendirmeler içinden Tayfun Atay’ın “Destan gibi savunma!” (Cumhuriyet, 26 Temmuz 2017) başlıklı özel bir övgüyü hak eden yazısından birkaç satır aktararak bu faslı kapatacağım:
“Duruşmayı izledim, efkârım, hissiyatım, hassasiyetim tarifsiz ve gelgitli.
‘Trajedi’ desem ‘komedi’ eksik kalıyor!”
(…)
“Ne desem, neyle tanımlasam duruşmada ortaya çıkan tabloyu, olmuyor, yetmiyor.
‘İzansızlık’ desem, ‘vicdansızlık’ eksik kalıyor!”
“İşte böyle!
‘Cadıların davası’, daha doğrusu ‘Destanı’ başladı, devam ediyor!..”
x x x
26 Temmuz 2017 tarihli Hürriyet’te Uğur Gürses’in “ ‘Tek yetkili etkili mi?” başlıklı öğretici yazısını ben de okudum. Gürses, yazısına “Ekonomide tek yetkili” olacağı ‘basına fısıldanan’ Mehmet Şimşek’in kabinedeki yerini ve işlevini tartışıyor. Şimşek’in yetkisi “ekonomi koordinasyonu ve bankalar” olarak belirlenmiş. Yani sözün kısası Şimşek, “ekonomide tek yetkili” değil… Gürses’in yazısında bu minvalde başka yararlı bilgiler de var isteyen yazıya dönebilir.
26 Temmuz 2017 tarihli Hürriyet’in ekonomi sayfasında Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin açıklamalarına da yer verilmiş. Zeybekçi, Gümrük Birliği tartışmalarına ilişkin özellikle son günlerde özellikle probleme dönüşen Almanya-Türkiye ilişkilerine özellikle eğilmiş. Şöyle bir benzetme ile: “Gümrük Birliği sepetine bir tekme atayım diyenler varsa, dikkat edin sepetin içindeki yumurtaların çoğunluğu da size ait olabilir. Aklı olan insanlar o sepetin içindeki yumurtaları çoğaltır. İlla tekmeleyeceğim diyorsan, ‘İyi düşünün’ derim.”
“Ekonomi Bakanı”, yine son günlerin çok tartışılan bir diğer meselesi (hani şu 700 Alman şirketi hakkında Interpol’e ulaşan metin) hakkında da şöyle bir yorum getiriyor: “Bir işgüzarın işi (…) Çok alt seviyedeki bir adamın Interpol’e yazdığı bir yazı. Bununla ilgili sorumlu arkadaşlarımız bunun arkasını iyice deşelemeli.”(!)
Ne diyelim, “deşelemeli” tabii ki… “Çok alt seviyedeki bir adamın” yaptığı bu “işgüzarlık” neyin nesidir?
Tayfun Atay’ın yazının başında aktardığım şu değerlendirmesini bu konuya da taşımanın yeridir sanırım: “Trajedi’ desem ‘komedi’ eksik kalıyor!”
İsterseniz Zeybekçi’yi Uğur Gürses’in yazısı bağlamında da değerlendirelim: Öncekinde olduğu gibi bugünün kabinesinde de “Ekonomi Bakanı” koltuğuna sahip Zeybekçi’nin işin normalinde “Ekonomide tek yetkili” olmasa da hiç değilse “Ekonomide ikinci yetkili” filan gibi bir sıfatla anılması gerekmez mi? Ama dikkat ediyorum, “ekonomi” faslı ciddi olarak açılınca, sanki o “Ekonomi Bakanı” değilmiş gibi davranılıyor.? Kamuoyu 2004’de Denizli Belediye Başkanı seçilen ve sonrasında siyasi hayatında hızla yükselerek “Ekonomi Bakanlığı” mührünü ele geçiren bu kişiyi illâki ekonomi dışı açıklamaları ile mi hatırlayacak?
Pekiyi, kamuoyu Zeybekçi’yi hangi hangi “ekonomi dışı” açıklamalarıyla hatırlıyor?
Söz konusu açıklamaları araya girmeden doğrudan gazete haberlerinden vereyim:
“Nihat Zeybekci, HDP’lilerin tutuklanması hakkında, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti, lağımdan çıkan fare gibi ensesinden tuttuğu gibi mahkemeye götürdü. Bu ülkenin bağımsız mahkemeleri, hakimleri de gereğini yaptı’ dedi” (Habertürk)
“Bakan Nihat Zeybekci, Denizli’nin Çivril İlçesi’ndeki Cumhuriyet Parkı’nda ‘Demokrasi nöbetine’ katılırken darbecilerin 1.5- 2 metrekarelik yerde lağım fareleri gibi öleceklerini belirterek, ‘Bunlara öyle bir ceza vereceğiz ki, ‘Keşke geberip, gitseydik’ diyecekler. İnsan yüzü görmeyecek, insan sesi duymayacaklar. Bunların arkalarında ne var, kim tarafından beslendi, kim tarafından gönderildi ve kurgulandı, hepsini biliyoruz’diye konuştu.” (Hürriyet)
İşte böyleee…. Devletimizin aklını “lağım fareleri” ile bozmuş “Ekonomi Bakanı”nın bu açıklamaları umarım Almanya başta olmak üzere Batı ülkelerinin siyasi kadroları tarafından fark edilmemiştir. Aksi halde bu ve benzer açıklamaları yapabilen bir bakanın (konu “ekonomi” de olsa) muhatap alınabilmesi neredeyse imkânsızdır…
x x x
Ciddi konuları bırakıp biraz da “hafif”lere bakalım:
Farkında olmamanız imkansız; bugünlerde gazeteler, televizyon başta olmak üzere bütün ekranlar şu aralar (okuyunca insana tuhaf geliyor ama!) “Üniversite reklamları” ile dolu. Bana sorarsınız bu “reklam kampanyası” tek başına ülkedeki üniversite hayatı hakkında epeyce bilgi veriyor. Bu tam sayfa reklamlara ilaveten kimi köşe yazılarında da bu konuda yorumlar, bilgiler yer alıyor. Ben bunlardan birisi ile en çok satan gazetenin bir yazarının köşesinde karşılaştım. İş adamı kovalamakla meşhur bu köşe yazarı (röportaj kılığında!) bir özel üniversitenin yöneticisi ile konuşuyor. Yöneticinin şu açıklamasını -sizi bilmem ama – ben çok ilginç ve eğlendirici buldum doğrusu:
“Yeni kampüsle birlikte akıllı sınıf, online eğitim sistemini oturtmaya odaklandı:
– Diyelim ki öğrenci trafiğe takıldı, ilk derse yetişemedi. Cep telefonuyla sınıfa bağlanıp, dersi izleyebilecek.”
Aman Allah’ım bunu da mı görecektik?!
x x x
Yazıyı cumhurbaşkanının (yanılmıyorsam Muhtarlar Toplantısı’nda) yepyeni büyük bir tartışmaya neden olan şu açıklamasını ve bu açıklamanın ardından gelen bazı yorumlardan örnekler vererek noktalayalım:
Cumhurbaşkanı: “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik nedir?”
Gerçekten “gündemsizlik”ten sıkılmış bir ülkede hoş bir tartışma konusu. Tahmin ettiğiniz gibi bu “tez”in de taraftarları ve aleyhtarları hemen kaleme asıldılar. Bu yorumlar içinde benim dikkatimi önce Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun şu sözleri çekti:
“Sırıtan bir unvan. Bir anlamı yok. Amerika’da doktorayı aldığı zaman, profesör derler adama. Ben yardımcı doçent oldum ama 1980’den sonra geldi, 80 öncesinde yoktu. Beni vurdu, bekleme süreleri de eklendi. Yardımcı doçent oldum süresi kalktı, doçent oldum onun da süresi kalktı. Hep bana vurdu.”
Gördüğünüz gibi Prof. Kuzu meseleyi bir kez daha üniversite hayatında (yani akademik yolculuğunda) karşısına çıkan “duvarlar” meselesine bağlayıverdi…
Cumhurbaşkanının “yardımcı doçentlik” hakkındaki görüşünü paylaşan ikinci isim olarak Prof. Dr. Celal Şengör ile karşılaştık. “Bu lüzumsuz bir kadrodur” diyerek söze başlayan Şengör, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu YÖK’ün uydurduğu bir unvan. “Assistant professor” olarak Amerika’da karşılığı vardır. Bunun Avrupa sisteminde karşılığı, doktoralı asistandır. Bu lüzumsuz bir kadrodur. Doktorasını yapan yayınlarına güveniyorsa, belli bir asistanlık döneminden sonra doçentliğe müracaat eder. Yardımcı doçentlik uydurmadır, dediği doğrudur Tayyip Bey’in temelde, fakat bu Amerikan sisteminde vardır, Avrupa sisteminde yoktur. Fakat bana sorarsanız Avrupa sistemi daha doğrudur.”
Prof. Şengör’ün bu açıklamasında bana “Olmadı şimdi!” dedirten bölüm profesörün kurduğu şu cümledir: “Yardımcı doçentlik uydurmadır dediği doğrudur Tayyip Bey’in temelde, fakat bu Amerikan sisteminde vardır, Avrupa sisteminde yoktur”.
Aman nasıl olur! Yardımcı doçentlik kadrosunun muadili madem ki Amerikan sisteminde vardır, o zaman nasıl “uydurma” olabilir?
Konuyla ilgili olarak internet ortamında yürüyen bir tartışmada karşılaştığım şu yorumu doğrusu çok beğendim: “Bu sistem öyle ya da böyle tüm ülkelerde var. Hepsinde unvan aynı olmamakla birlikte genelde 3 derede bulunuyor. Professor – 1. derece (bizde Prof) Associate Professor 2. derece ( bizde Doçent) Assistant Professor 3. derece (bizde yardımcı doçent) Valla çok güzel gündem değiştiriyoruz maalesef : Tüm sorunlar bitti Akademik ünvanlar kaldı!”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018