Kurtuluş TAYİZ
Devletle PKK/İmralı arasında süren görüşme ve müzakereler yerini iç savaşı andıran büyük bir şiddet kampanyasına bıraktı. Neredeyse her gün onlarca genç toprağa düşüyor. Şimdi “Nasıl oldu da müzakere sürecinden iç savaş noktasına geldik” sorusu akılları kurcalıyor.
Taraflar arasındaki görüşmelerin kesintiye uğraması öngörülebilir gelişme olarak kabul edilebilir. Hatta “müzakerelerden iç savaşa” sürüklenmek bile o kadar ihtimal dışı değil. Burada 30 yıl savaşan iki taraftan ve 40 bin insanın hayatına mal olan bir sorundan bahsediyoruz; yani ilk önce bu sorunun çözümünün kolay olmadığını kabul etmek gerekiyor.
Ancak görüşmeleri kesintiye uğratan taraf ve nedenler ortaya çıkarılmadan tekrar müzakerelere geçilmesi zordur.
Kürt siyasetinin referans aldığı, BDP’lilerin her fırsatta örnek verdiği Güney Afrika’daki barış görüşmeleri de bizdeki gibi benzer sorunlarla karşı karşıya kaldı. Mandela da bugün Öcalan’ın yaptığı gibi görüşmelerden çekilmişti.
Ancak Mandela’nın çekilmesine devlet kaynaklı şiddet neden oldu. Barış görüşmelerinden rahatsız olan devlet içindeki sağcı kanat ile ordu ve istihbarat içindeki uzantıları müzakereler sürerken siyahîlerin yaşadığı bölgelere saldırılar düzenleyip, sabotajlar gerçekleştirdi. Mandela, bu saldırıların sorumluları bulunana kadar görüşmelere dönmeyeceğini açıkladı. Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone’un adıyla anılan bir komisyon sabotajlarda polisin sorumluluğunu tesbit ettikten sonra De Klerk, 23 rütbeli polisi görevden aldı ve müzakereler yeniden başlayabildi.
Abdullah Öcalan’ın “aradan çekilmesi”ne neden olan ise devlet kaynaklı şiddet değildi; kabul edelim ki Öcalan, Silvan’dan sonra aradan çekildi. Hem de AKP kadar Kandil’i de eleştirerek.
Silvan öncesinde askerî operasyonların durduğunu elbette kimse inkâr edemez, ayrıca, eylemsizlik halinde duran gerillalara yönelik saldırılarda PKK pek çok kayıp verdi.
Ancak şiddetin startını veren taraf PKK’dır. Bu bilinçli, planlı bir karardır ve başlangıç tarihi de 14 Temmuz’dur. Kürt siyasetçileri –belki de biraz saflıklarından ötürü– örgütün silahlı saldırı kararının olmadığını öne sürseler de Kandil’deki PKK liderlerinden Cemil Bayık, şiddet kampanyasının Silvan ile birlikte başladığını ilan etti ve gerekçesini ise “AKP’nin Öcalan’ın hazırladığı protokolleri kabul etmemesi”ne bağladı.
Barışı istemeyen tarafın AKP olduğunu söyleyip işin içinden çıkmak bence çok kolaycı bir yol. Üstelik çok alkış da getiriyor. Ama bu görüş gerçekleri sadece gözden kaçırmaya yarıyor.
Silvan’dan önce herhangi zamanda, devletin bir gerilla grubunu imha etmesi üzerine Öcalan sorumluların açığa çıkarılmasını isteyerek görüşmelerden çekilse, PKK bu kayıplar nedeniyle masadan kalktığını açıklasa daha dürüstçe olurdu. Ve o zaman barış istemeyen tarafın AKP olduğunu iç rahatlığıyla savunabilirdik.
Barış görüşmeleri sürerken camiye giden imamı öldüren, ev arayan iki askeri sokak ortasında infaz eden, tamirciye giden polisleri vuran, halı sahada futbol oynayan ve onu izleyen karı kocayı yaylım ateşine tutan, altı genç kadına 114 kurşun sıkan, Ankara’nın göbeğinde sivilleri havaya uçuran PKK/ TAK/ KCK değil mi?
“Barışı hükümet istemiyor” demek çok kolay.
Güney Afrika örneğinden bahsedilecekse burada görüşmelerden aslında çekilecek taraf hükümet olmalıydı ve Öcalan’a, bu ölümlerin sorumluları açığa çıkarılıp hesap sorulmayana kadar müzakerelere başlamayacağını bildirmeliydi.
Güney Afrika örneğinde olduğu gibi “Goldstone raporu”, Öcalan’a sunulmalı ve Öcalan Kandil’deki ölümlerden sorumlu rütbeli komutanlarının bir kısmını en azından görevinden almalıydı.
Ezberleri bir tarafa bırakıp gerçekleri görmek zorundayız.
Aslında beklenen sabotaj eylemlerini Apertheid rejiminde olduğu gibi sağcıların, bunların ordu ve polis içindeki uzantılarının gerçekleştirmesiydi. Ama bizde işler tersine dönmüş durumda; görüşmeleri sabote eden taraf devlet değil, PKK; Türk tarafına neredeyse fırsat bile tanımadan PKK, sivil, asker, polise yönelik topyekûn saldırıyor. Bu saldırılar “müzakereler bitti” diye başlamadı; PKK müzakereler sürerken de Mardin’de, Hakkâri’de suikastlar yapıyordu. Yol kesip asker, polis, sivil kaçırıyordu. Dağda pusu atıp toplu katliam gerçekleştiriyordu.
Bu saldırılar barışı zorlamadı mı? Müzakereleri sekteye uğratmadı mı?
Hükümeti suçlayalım, eleştirelim; bunun bir zararı yok diye düşünüyorum, barışa katkı sunar.
Ama öyle “güçlü olan hükümettir, barışı ancak ondan talep etmek gerekiyor” numaralarına da hiç gerek yok.
Barış isteniyorsa gerçekten, eleştiri okları mevcut durumda hükümet kadar, hatta daha da çok PKK’ya yöneltilmek zorunda.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019