Levent Gültekin
Türkiye’nin ekonomi eski bakanlarından Zafer Çağlayan ve bir grup eski bakanın adı büyük bir rüşvet olayına karışmıştı.
Normal bir hukuk devletinde onca belgenin, ses kaydının ortalığa saçılmasıyla yolsuzluk yaptığı, rüşvet aldığı görülen insanlar yargı önünde hesap verir, eğer suçlu bulunurlarsa cezalarını çekerler.
Fakat iktidar, Meclis’te yaptığı ayak oyunlarıyla bu insanları yargıdan kaçırdı. Kendi arkadaşlarını kurtarmak için hukuku askıya aldı.
İktidar şöyle düşünüyordu: Güç bende, hukuku hiçe sayma pahasına da olsa bu yargılanmayı engelleyebilirim.
Ve öyle de yaptı. Böylece sorunu çözdüğünü düşünüyordu.
Fakat öyle olmadı. İşler daha da sarpa sarmaya başladı.
Yolsuzluk yapanın, rüşvet alanın cezasız kalmasını elbette kabul edemeyiz. Bu insanlar elbette yargılanmalıydı, yargılanmalılar.
Fakat ABD’nin devreye girmesi Türkiye’nin ekonomi bakanı ve en büyük devlet bankası yöneticisi hakkında tutuklama kararı vermesi çok başka bir şey.
Orada yargılanan artık Zafer Çağlayan değil, Türkiye.
Çünkü Türkiye’nin bir bakanının hakkında başka bir ülkede tutuklama kararı verilmesi demek Türkiye’nin bir hukuku yok demek, Türkiye devleti suç işliyor demek, kendi sorunlarını çözemiyor demek; Türkiye normal bir ülke, normal bir devlet değil demek.
Türkiye giderek dünyadan dışlanıyor, yalnızlaşıyor. Bu gidişatı hızlandıracak adımlara, gelişmelere umut bağlamak, buradan ‘İktidarın sonu geliyor’ düşüncesiyle kurtuluş umudu beslemek…
İktidarın yanlışları yüzünden Türkiye dünyada yalnızlaştığında, dışlandığında, ‘haydut devlet’ muamelesi gördüğünde bundan sadece iktidar, değil hepimiz zarar görürüz.
‘Haydut devlet’ muamelesi görmekten utanç duymalıyız.
ABD’nin bu adımını bir kurtuluş olarak göremeyiz. Çünkü hukuk ithal edilmez.
İktidara öfkemiz yüzünden ülkemizi gözden çıkaramayız.
Çünkü Türkiye kaybederken hiçbirimiz kazanamayız. Türkiye’yi yıkıma sürükleyecek gelişmelerden hepimiz etkileniriz.
Kendi sorunumuzu çözemediğimiz için başkalarının devreye girmesinden medet umamayız. Dışarıdan gelecek, hepimizi etkileyecek bir cezaya bel bağlayamayız.
Zafer Çağlayan ve Halk Bankası’nın eski genel müdürü Süleyman Aslan hakkında ABD’de mahkemenin tutuklama kararı vermesine kimi muhaliflerin yaklaşımını gerçekten anlamıyorum.
Mesele artık Zafer Çağlayan ya da iktidar değil, mesele Türkiye.
Anlıyor muyuz?
İktidarın yanlışlarından, hatalarından dolayı Türkiye dünyada akıl almaz bir noktaya sürükleniyor.
Bakanları, banka yöneticileri hakkında tutuklama kararı çıkarılıyor.
İktidar hukuku yok ederek, kritik yanlışlar yaparak Türkiye’ye zarar verdi. Tamam! Ama bu zararı kendi içimizde tamir etmenin yolunu bulmalıyız.
Bizi daha da büyük bir yıkıma götürecek, dışarıdan gelen müdahalelere bel bağlayamayız.
Şöyle düşünün: Biz bir aileyiz. Aile fertlerinden biri hata yapıyor. Kendi içimizde o hatayı telafi edemediğimiz için dışarıdan biri o kişiyi bahane ederek bütün aileyi töhmet altında bırakan müdahalede bulunuyor.
Buna “Evet, iyi oldu” diyebilir miyiz?
Kaldı ki ABD, Zafer Çağlayan ve diğerleri için rüşvet iddiaları yüzünden dava açmış değil.
İran’a ambargo uygulandığı dönemde Türkiye, Irak ve Suriye’den sonra yeni bir komşu ülkeyle ekonomik durgunluğu kaldıramayacağını söylemişti.
İran’a ambargo koyan BM de Türkiye’nin bu durumunu dikkate alarak ‘özel şartlar’ çerçevesinde Türkiye’ye bazı kolaylıklar sağladı.
Görünen o ki iktidar, bu ‘özel şartlar’ı özensiz, dikkatsiz bir şekilde kullandı. Yani kendince Türkiye’nin ekonomisinin daha fazla zarar görmemesi için ambargo altındaki İran ile ekonomik alanda bazı işlere kalkıştı.
Şimdi ABD “Sen, bizim finans sistemimizi hukuka aykırı bir şekilde kullanarak ambargoyu deldin” diyerek Türkiye’ye bir ceza vermeye çalışıyor.
Tekrar edeyim: Görünürde yargılanan eski ekonomi bakanı ve bir devlet bankası müdürü ama ceza verilecek olan, suçlanan Türkiye. Yani hepimiz.
İktidarın yaptığı yanlışın bedelini hepimiz ödemek durumunda kalıyoruz.
Türkiye’ye bir ceza kesilmeye çalışılıyor. Muhtemel ki o cezadan dolayı Türkiye’ye bir ambargo uygulama hesapları var.
Bizi bu duruma düşürdüğü için içeride iktidara kızabiliriz. Eleştirebiliriz. Yerden yere vurabiliriz. Fakat dışarıdan gelen bu tür müdahalelerden ancak endişe duyarız. Böyle bir duruma düştüğümüz için üzülürüz. Sevinmek de neyin nesi?
İktidarla Türkiye’yi birbirinden ayırmamız gerekiyor.
İktidara rağmen Türkiye’ye sahip çıkmamız gerekiyor. Bizi daha büyük bir yıkıma sürükleyecek gelişmelerden ülkemizi korumanın yollarını bulmalıyız.
Böyle yaptığımızda iktidarın değil Türkiye’nin yanında durmuş oluyoruz.
Çünkü Erdoğan ya da Zafer Çağlayan, Türkiye demek değil.
Türkiye hepimizin.
Türkiye’nin başına bir iş geldiğinde sadece iktidar değil hepimiz bir bedel öderiz.
Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olanlardan hiç mi ders alınmıyor?
Gerçekten hayretler içindeyim.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023