Levent Gültekin
Bir ülkenin, bir toplumun vicdanını, insanlığını yitirdiğinin, yani çürümeye yüz tuttuğunun birçok belirtisi vardır.
Elbette her toplumda iyilikler de olur kötülükler de. Yani birilerinin yaptığı kötülüklere, yanlışlara bakarak tüm toplum hakkında toptancı bir kanaate varmak doğru değil.
Fakat devletin, yani ülkeyi yönetenlerin ve toplumun, kötülükte ittifak ettiği dönemler, çürüme dönemleridir.
Mesela 14 yaşında evladını kaybetmiş bir annenin miting meydanında yuhalatılması ve toplumun buna yeterli tepkiyi vermemesi.
Ya da Soma’da yakınını kaybetmiş acılı bir vatandaşın bir siyasetçi tarafından tekme tokat dövülmesi ve toplumda bunun normal bir şeymiş gibi karşılanması.
Bunlara benzer daha birçok örnek verilebilir.
Son günlerde tüm bunlara bir yenisi eklendi: Bir TV kanalına bağlanıp “Bir şeyler yapın çocuklar ölmesin” diyen, kamuoyunda ‘Ayşe öğretmen’ olarak bilinen Ayşe Çelik’e hapis cezası verildi.
“Çocuklar ölmesin” diyen bir insana hapis cezası vermek…
Verilen bu cezayı toplumun normal bir şeymiş gibi karşılaması ve kayda değer bir tepkinin ortaya çıkmaması…
Bütün bunlar bir ülkenin, bir toplumun hassasiyetlerini, vicdanını, insanlığını kaybettiğinin, çürüdüğünün göstergesi değil de ne?
Ayşe öğretmen ne demiş? “Çocuklar ölmesin.”
“Ama Ayşe öğretmen PKK’lılar için ölmesin dedi” diyenlerin var olduğunu biliyorum
Konuşmasında PKK’lı ya da asker, polis diye bir ayrım yapmadan sadece “Çocuklar ölmesin” dediği halde, “Hayır, o, PKK’lıları kastetti” demek hastalıklı bir düşüncenin ürünüdür.
Ne yapacağız? “Çocukların ölmesi normal” mi diyeceğiz?
Bütün bu ölümlere, yıkımlara böyle mi bakacağız?
Her gün üç beş asker, polis, sivilin ölüm haberi geliyor.
Sadece geçen hafta 14 asker, polis şehit olmuş.
Bu ölümleri o kadar kanıksadık ki artık doğru düzgün haber bile olmuyor.
Tam 30 yıldır gariban, yoksul ailelerin çocukları birer birer ölüme gönderiliyor.
Diğer taraftan eğitim çökmüş, hukuk yerle yeksan olmuş, ekonomi can çekişiyor 40 milyona yakın insan yoksulluk sınırında yaşıyor.
Şehirler bir gecekondu çöplüğüne dönmüş.
Kabadayılık ülkenin tek geçer kültürü haline gelmiş.
Bilimde, sanatta, teknolojide dünyanın fersah fersah gerisinde kalmışız.
Bütün bunları dert etmeden, bir çıkış yolu aramdan yaşayıp gitmek çürüme değil de ne?
Eğer toplum olarak çürümemiş olsaydık her gün asker, polis, sivil üç beş insanın ölümünü bu kadar normal karşılar mıydık?
Eğer çürümemiş olsaydık sırf “Çocuklar ölmesin” dediği için doğumuna 20 gün kalmış hamile bir kadının hapse atılacak olmasına bu kadar sessiz kalabilir miydik?
Eğer çürümemiş olsaydık insanlara, sokakta çırılçıplak soyundurularak işkence yapılmasına ve işkence fotoğraflarının pervasızca yayınlanmasına bu kadar duyarsız olabilir miydik?
Eğer çürümemiş olsaydık çocuklarımızın geleceğini, yaşamını yok eden eğitim sistemindeki bu yıkım karşısında sessizliğimizi koruyabilir miydik?
Eğer çürümemiş olsaydık 40 milyonun yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede, saray şatafatına, ülke yöneticilerinin har vurup harman savurmasına karşı bu kadar seyirci kalabilir miydik?
Eğer çürümemiş olsaydık gazetecilerin, hamile kadınların, insan hakları savunucularının hapislerde çürütülmesini izler miydik?
Tüm bunlardan daha kötüsü ise ölümlerin, yıkımların ve bu sefil yaşamın, ülkede, toplumda giderek kanıksanıyor olması.
Çocukların ölmesinin normalmiş gibi görülüyor olması.
Yani yaşadığımız bu berbat hayatın kaderimiz olduğu, insan gibi bir yaşama kavuşmamızın hayal olduğu, iyi, huzurlu, kimsenin öldürülmediği, değerleri, hassasiyetleri olan bir ülke olmanın imkansız olduğu fikri giderek toplumda yer ediyor.
Öğrenilmiş çaresizlik bütün ülkeyi teslim alıyor.
“Hayır böyle bir yaşam olmaz, daha iyi bir yaşam var. Çocukların ölmediği, sorunların konuşarak çözüldüğü, herkesin özgür, eşit olduğu, hukukun herkesin hakkını teslim ettiği bir yaşam mümkün. Sorunlarımızı çözeriz, meselelere şöyle bakmalıyız” dediğimizde “Burası Norveç değil Türkiye, çok ütopik şeyler söylüyorsun” gibi akıl almaz tepkiler geliyor.
Buranın bir Ortadoğu ülkesi olduğu, Ortadoğu’da insana yakışır bir yaşam kurmanın, saygın, barış içinde yaşayan bir ülke olmanın imkansız olduğu fikri neredeyse bir kader olarak görülmeye başladı.
Siyasetçiler, kendileri çürüdüler şimdi toplumu, bütün ülkeyi çürütüyorlar.
Kendi yetersizliklerini, cehaletlerini, ideolojik kavgalarını, kişisel çıkar için yaptıkları akıl almaz işleri ve neticesinde hepimizi mahkum ettikleri sefil hayatı kaderimizmiş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Biz de toplum olarak ne yazık ki onların attığı bu zokayı yutuyoruz.
Hepimiz ‘Hayır ben değil ötekiler yuttu’ diye bakıyoruz.
Bütün suçu ‘öteki’nin üzerine atarak sorumluluktan kurtulduğumuzu sanıyoruz.
Futbol maçları, gece kulüpleri, eğlence mekanları, konser salonları, “Hayır ben değil ötekiler çürüdü ben olayın farkındayım” diyen insanlarla dolu.
Titanic filminde gemi batarken çalmaya devam eden o orkestra ekibi gibiyiz.
Mesele, farkında olmak ya da olmamak değil.
Esas olan şu: “Çocuklar ölmesin” diyen bir kadın hapse atılırken neredeyiz, ne yapıyoruz?
Yapılan bir araştırmaya göre toplumun yüzde 65’i gidişattan umutsuz.
Ama buna rağmen kimse bir şey yapmıyor ya da yapamıyor.
Kimisi korkuyor, kimisi ‘Elimdekini de kaybederim’ endişesiyle sessizliğe gömülüyor, kimisi de ‘Ben ne yapabilirim ki?’çaresizliğine teslim oluyor.
Korkunun teslim aldığı bütün toplumlar çürür.
Biz de bu korkulu çürümeyi yaşıyoruz.
Böyle sefil bir yaşama razı olamayız. Çünkü bu kader değil.
Kötülükleri kanıksamış, bozulmuş, onurunu yitirmiş toplumların varacağı yer bellidir. O da sefil bir hayatın içinde yok olup gitmektir.
Dünyada bizden daha iyi yaşam kuran, süren toplumlar, ülkeler var.
Bizden daha zeki, daha çalışkan değiller.
Biz de yapabiliriz.
Biz de burayı insana yakışır bir hayat sürülen bir ülke haline getirebiliriz.
Biz de değerleri olan, eşit özgür ülke olabiliriz.
Yazıyı okuduktan sonra eminim ki aklınıza ilk gelen soru ‘Ben ne yapabilirim ki?’ olacak.
İlk iş, olup biten korkunçlukları görmezden gelmeyin.
Ve ses verin. Susmaktan vazgeçin. Haykıramıyorsanız bile, homurdanın.
Unutmayın ki, makam mevki sahipleri de bu ülkenin insanları. Onlar da en az sizin kadar korkuyor.
Sadece, sizin daha çok korkmanızdan faydalanıyorlar.
Daha az korkun. İyi bir başlangıç için, şu yurdun selameti için, daha az korkun kardeşim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023