Levent Gültekin
Yazı yazmaya seçimden sonra başlamayı düşünüyordum.
Fakat muhalefetin gözden kaçırdığı bir durum var. Buna dikkat çekme gereği duydum.
Daha önce, birçok programda ve sosyal medya hesaplarımdan dikkat çekmeye çalıştım ama sanırım tam anlaşılmadı.
O nedenle vurgulamaya çalıştığım durumun daha net anlaşılması için ayrıntılı yazayım.
Bu seçim her ne kadar cumhurbaşkanlığı seçimi gibi görülse de esasında cumhurbaşkanlığı seçimi değil.
Çünkü bir tarafta ‘tek adam rejimi’ tesis etmeye çalışan bir iktidar var, diğer tarafta ülkeyi yıkıma sürükleyecek tek adam rejiminin kurulmasını engellemeye çalışan muhalefet var.
Hal buyken muhalefetin özellikle de Meral Akşener’in “Ben cumhurbaşkanı olacağım” diyerek bu seçimi cumhurbaşkanlığı seçimine dönüştürmesi pek sağlıklı bir durum değil.
Bu yaklaşım hem iktidarın ekmeğine yağ sürüyor hem de demokrasi mücadelesinde onarılmaz bir yara açıyor.
Neden mi?
Anlatayım.
Cumhurbaşkanlığı seçimi demokratik bir eylemdir. Demokrasinin işlediği ülkelerde yapılır.
Yani adaylar toplumun önüne eşit şartlarda çıkar, yapacaklarını anlatır ve halkın iyi olanı seçmesini bekler.
Seçim sonucunun meşru olması için şartlar, imkanlar bütün adaylar için eşit olmalıdır.
Bağımsız medya olmalıdır. Bağımsız yargı olmalıdır. Parası, askeri, yargısı ve medyasıyla devlet imkanları bir partinin, adayın yararına kullanılmamalıdır.
Sandık güvenliğinin olmadığı, devlet imkanlarının bütünüyle bir partinin lehine kullanıldığı, muhalif adayların topluma ulaşacak medya imkanlarının olmadığı, bağımsız yargının olmadığı, iç savaş çığırtkanlığının yapıldığı, OHAL şartlarında bir seçim demokratik bir seçim olmaz, olamaz.
Böyle bir seçimin sonucu da meşru olmaz.
Düşünün ki seçim sonucunu duyuracak ne bir bağımsız medya organı var ne de ajans.
İktidar hangi bilgiyi, sonucu verecekse ona inanmaktan başka seçeneğimiz yok.
Tablo buyken demokratik bir seçim yapıyoruz, cumhurbaşkanı seçiyoruz havası vermek…
Bu minvalde edilen sözler, yaratılan hava, oluşturulan algı tüm bunların toplumun psikolojisinde yarattığı rahatlama… Bu yaklaşımın Türkiye’nin aleyhine olduğunu görmemiz gerek.
Üstelik bu yaklaşımın seçimlerden sonra muhalefeti söz söyleyemez hale getireceği de ortada.
Tamam kazanacağına inanmak, bu umudu paylaşmak elbette önemli.
Fakat küçük bir ihtimal de olsa kaybetmeyi ve sonrasını hesaba katarak bir yaklaşım geliştirmek gerekmez mi?
Şöyle düşünün: Zarların hileli olduğunu bildiğiniz bir oyuna “Bu şartlarda ben kazanırım” diyerek giriyorsunuz. Fakat sonunda kaybettiğinizde topluma ne diyeceksiniz? Ne diyeceğiz?
“Zarlar hileliydi o yüzden kaybettim” demek ne kadar etkili, inandırıcı, geçerli bir savunma olur?
Bunları düşünmemiz gerekmiyor mu?
Diğer taraftan hileli zarları kabul edip seçimi bir yarışa, bir cumhurbaşkanlığı seçimine dönüştürmek zarları hileli yapanın muhtemel kazanımını meşrulaştırıcı hale getirmez mi?
Peki ne öneriyorum?
Seçimlere girilmesin mi? Boykot mu edilsin?
Elbette hayır.
Dediğim şu: İktidar yıllardır adım adım uyguladığı politikalarla ülkeyi gasp etti. Demokratik seçim şartlarını yok etti.
Bu gaspını da sadece kendisine yarayacak bir baskın seçim kararıyla 24 Haziran’da topluma onaylatmak istiyor.
Biliyoruz ki onay alırsa kafasına koyduğu tek adam rejimini bütünüyle uygulamaya koyacak.
Bu rejim; kurumların olmadığı, bütün bir ülkenin kaderinin tek bir kişinin iki dudağının arasına teslim edildiği, bağımsız yargının, bağımsız medyanın, güçlü bir parlamentonun olmadığı tek adam rejimi olacağını artık herkes biliyor.
Böyle rejimlere teslim olmuş ülkelerin yaşadığı son ortada.
Dünyada tek adam rejimiyle yönetilen, refaha kavuşmuş, yaşanabilir tek bir ülke neredeyse yok.
Muhalefetin amacı da bu gidişatı durdurmak.
O nedenle mesele Tayyip Erdoğan’ın, veyahut diğer adayların cumhurbaşkanı olup olmama meselesi değil, ülkenin çöküşe sürüklenmesini önleme çabası olduğuna vurgu yapmak gerekiyor.
Yani ülke büyük bir sorunla karşı karşıyayken kimin vekil, kimin cumhurbaşkanı olduğu hangi partinin kazandığı, hangi partinin yükseldiği meselesi anlamını yitiriyor.
Normal bir seçim yapılabilirmiş, medyanın olmadığı halkın gerçekleri öğrenemediği bir ortamda cumhurbaşkanlığı seçimi yapılırmış havası yaymak pek doğru bir yaklaşım gibi gelmiyor bana.
O nedenle bunun bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil ülkenin kader seçimi, mücadelesi olduğu algısını toplumun zihnine nakşetmek gerekiyor.
Bu yaklaşımı zorunlu kılan iki neden var.
Birincisi: Erdoğan’ın bütün dünyaya sanki adil seçim şartları varmış gibi “bakın 5 adayla yarıştım ve ben kazandım” demesinin ve oradan bir meşruiyet almasının önüne geçilecek.
Çünkü bu seçimin demokratik bir meşruiyeti yok.
Zarları hileli yapan iktidar kazanırsa gaspı onaylatmış olacak.
Bütün engellemelere, baskılara, antidemokratik uygulamalara, hileli zarlara rağmen muhalefet kazanırsa bu gaspı önleyip, toplumun yeniden söz sahibi olmasının yolunu açacak.
İkinci nedeni ise 24 Haziran veyahut 8 Temmuz’da muhalefet kazanırsa tamam, ama olur da Erdoğan kazanırsa yaratacağı yenilmişlik duygusunu hesaba katmak gerekiyor.
Hileli zaferin yaratacağı psikolojik yıkımın demokrasi mücadelesine büyük zarar vereceğini şimdiden hesaba katmak ve buna göre tutum belirlemek gerekiyor.
Erdoğan kazansa da direnci diri tutmak, demokrasi mücadelesinden vazgeçmemek, bu mücadeleyi sürdürecek enerjiyi oluşturmak için bunun bir iktidar değil uzun süreli yaşam mücadelesi olduğuna şimdiden vurgu yapmak gerekiyor.
Tekrar edeyim: Bu bir demokrasi mücadelesidir, iktidar mücadelesi değil.
Huzurlu bir yaşam mücadelesidir, makam mücadelesi değil.
O nedenle sözler, eylemler, yaklaşımlar bu gerçeği topluma gösterecek içerikte olmalı.
Evet bu seçim çok önemli.
Ülkemizin kader seçimiz.
Geleceğimizin, yaşamımızın, çocuklarımızın kaderinin şekilleneceği önemli bir kilometre taşı.
O nedenle bu seçimde elbette elimizden geleni hatta daha fazlasını yapacağız, yapmalıyız.
Ama unutmamak gerekiyor ki her ne yapıyorsak toplumsal psikolojiyi yönetmek de gerekiyor.
Özetle: Bu seçimi cumhurbaşkanlığı seçimine dönüştürmek bu şartlar altında “İlla ben cumhurbaşkanı olacağım” gibi çocukça heveslere kapılmak durumun vahametini kavrayamamak, Tayyip Erdoğan’ın muhtemel zaferine meşruiyet kazandırmak demektir.
Bu seçimi bir cumhurbaşkanlığı seçimi görmek, göstermek farkında olmadan, toplumun bu antidemokratik ortamı kanıksamasına yol açar.
“Peki cumhurbaşkanlığı seçimi değilse o zaman sen ne diye aday olmaya yeltendin?” sorularınızı duyar gibiyim.
Tam da bunu söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimi olsaydı böyle bir şeye kalkışmazdım.
Partili adayların bile topluma ulaşma imkanı bulamadığı bir dönemde benimkisi de çocukça bir hevesle cumhurbaşkanlığına aday olmak değil bu mücadelede kendimce bir sorumluluk üstlenme çabasıydı.
Çünkü hepimizin ülkenin geleceği için sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023