Levent Gültekin
Muhafazakar, dindar, İslamcı… nasıl tanımlarsanız tanımlayın bu camiada Erdoğan’a yönelik eleştirilerin dozu giderek yükseliyor.
Yazarlar, gazeteciler ve kimi AK Partili eski siyasetçiler gelinen son durumun vahametine dikkat çekip uyarı üzerine uyarı yapıyor.
Erdoğan’a yöneltilen bu eleştiriler içerisinde en sarih, ne dediği tam olarak anlaşılan eleştiri ve önerileri ise eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu yaptı.
Ahmet Davutoğlu özetle ‘tek adam rejiminin yanlış olduğunu, izlenen politikaların ülkeyi büyük bir yıkıma sürüklediğini, MHP ile girilen ittifakın hem Türkiye’yi hem de AK Parti’yi zehirlediğini ve bir an önce hem tek adam rejiminden vazgeçilmesi gerektiğini hem de MHP ile ittifakın bitirilmesini’söylüyor.
Erdoğan’a yöneltilen eleştirilerin haklılık payı bir hayli yüksek.
Esasında muhalif kesimde birçok kimsenin yıllardır yazıp söylediği eleştirileri, gidişata dönük itirazları destekleyecek türden eleştiriler bunlar.
AK Parti içinden yükselen bu eleştirilere bakarak “Tamam sonunda gerçeği gördüler, bizim dediğimiz noktaya geldiler”demek bana pek gerçekçi ve sağlıklı gelmiyor.
Bu nedenle müsaade ederseniz, gidişatın vahametine dikkat çeken, Erdoğan’ı eleştiren eski yol arkadaşlarına bazı hatırlatmalar yapmak ve esas sorunun nereden kaynaklandığına dikkat çekmek istiyorum.
***
Sevgili eski AK Partili yazarlar, siyasetçiler, gazeteciler,
Bugün şikayet ettiğiniz tablo bir günde ortaya çıkmadı.
Erdoğan şahsında AK Parti, nihayetinde Türkiye, Gezi süreciyle bir yola girdi. Daha doğrusu karanlık, ucunda çıkışı olmayan bir tünele girdi.
Erdoğan Gezi’de ortaya konulan itirazlara verdiği tepkiyle ülkede nasıl bir yönetim anlayışı benimseyeceğini de göstermiş oldu.
O günlerde Erdoğan’ın bu tutumunu desteklediniz.
Erdoğan’ın Gezi protestolarını bastırmak için gösterdiği yaklaşımın demokrasiyi, çoğulculuğu, özgürlüğü tahrip eden ilk adımlardan biri olduğunu görmediniz.
Sonuçta Erdoğan, sizin de desteğinizle girdiği o tünelin atmosferine uygun politikalara ağırlık vermeye başladı.
Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişti.
Toplumu sindirmek, korkutmak, benimsediği yönetim anlayışını uygulayabilmek için medyayı dizayn etmesi gerekiyordu.
Bütün medya yeniden tanzim edildi. Gazeteler, TV’ler iktidarın lehine el değiştirildi.
Bütün bunlar yapılırken hiçbir tereddüt göstermeden desteklediniz.
Sizin yapmadığınız uyarıyı, itirazı toplum 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’ye yapmıştı.
Fakat Erdoğan sizin de desteğinizle girdiği o çıkılmaz tünelin atmosferi gereği seçim sonuçlarını tanımadı.
Demokrasiye büyük gölge düşürecek, toplum iradesini hiçe sayacak ilk adım 7 Haziran’da atıldı.
Hiçbirinizden demokratik terbiyeye sığmayan bu adıma açıktan güçlü bir itiraz gelmedi.
Hiçbiriniz “Ben yokum” deyip orayı terk edecek cesaret, sorumluluğu göstermediniz.
Hatta Erdoğan’ın seçimi tekrarlayıp yüzde 49 ile yeniden tek başına iktidarı almasını büyük bir heyecan ve zafer sarhoşluğuyla alkışladınız.
Alkışlamakla kalmayıp demokratik meşruiyetten yoksun bu seçimin sonucunda kazanılan iktidarın taraftarı, destekçisi hatta başbakanı oldunuz.
Dahası Erdoğan’ın bu gayri meşru manevrasını ‘siyasi dehalık’olarak yorumladınız ve Erdoğan’ın ‘Ben ne yapıyorsam doğrudur’ anlayışını iyice içselleştirmesine katkı sundunuz.
Bu da yetmedi.
Denge denetlemenin, kuvvetler ayrılığının olmadığı ‘tek adam rejimi’ getiren referanduma gidildi.
O süreçte de milyonlarca insan kendi imkanlarıyla kapı kapı dolaşıp ‘bu değişikliğin ülkeyi felakete sürükleyeceğini’ söyledi. Duymazdan, görmezden geldiniz.
Biliyorum kiminizin içine sinmese de yine de açıktan bir eleştiri yapmayıp kiminiz ‘dava’, kiminiz kişisel çıkar uğruna bütün bu yanlış gidişatın ortağı oldunuz.
Sonuçta sizin desteğinizle AK Parti ‘fabrika ayarları’ndan uzaklaştı, ülke de ‘tek adam rejimi’ne teslim oldu.
Dış politikada benimsenen hamasi söylem, Suriye meselesinde ülkeyi yıkıma sürükleyen yanlış politikalar, ‘üst akıl’saçmalığıyla dünyayla girilen kavgalar…
Bütün bu sürecin aktif taraftarı, destekleyici olup “Sen çok büyüksün”, “Sen siyasi dehasın”, “En iyisini sen bilirsin”, “Sen bu ülke, bu ümmet için gönderilmiş bir kurtarıcısın” gibi çocukça pohpohlamalarla realiteden kopardığınız, ‘Ne yaparsam doğrudur’ anlayışına teslim ettiğiniz insanı bir süre sonra “Ama bu kadar da olmaz ki” deyip bütün suçu onun üstüne atmak ne dürüstlüğe, ne insanlığa ne de ahlaka sığar.
Dahası Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmesi için yüzde 50 oya ihtiyacı var. Bunu da şimdiki şartlarda ancak MHP’yle ittifakla sağlayabiliyor.
Hem bu ihtiyacı doğuracak politikalara destek verip yani Erdoğan’ı çıkmaz bir tünele sokup hem de MHP ile ittifakından rahatsız olmak tam olarak ne dediğini, ne yaptığını bilmemektir.
***
Sevgili arkadaşlar,
Amacım eski günahlarınızı hatırlatıp sizi suçlamak değil.
Başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum
Bütün bu yanlışlara bile bile ortak olmanızın bir nedeni zihninizden bir türlü atamadığınız kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediği ‘dava’ dediğiniz şeydi.
Bütün bu kötülüklere, yanlışlara, yıkımlara, demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten, adaletten uzaklaşan politikalara, millet iradesini hiçe sayan yaklaşımlara, tek adam rejimi gibi çağdışı bir yönetim anlayışına destek vermenizin altında yatan şey hepimiz biliyoruz ki inandığınız o davanın zaferini görme arzusuydu.
Şimdi geldiğimiz noktada ülke adına hepimizi endişelendirecek bir sonuçla karşı karşıyayız.
Burada esasında iflas eden Erdoğan değil sizin ‘dava’ dediğiniz İslamcılıktır.
Vatandaşlık bağını değil, ümmet bağını esas alan anlayıştır.
İnanç özgürlüğüne dayalı laikliğin bu ülke için ne kadar elzem olduğunu göremeyip inancın siyasetin malzemesi yapılarak topluma, ülkeye din gömleğini giydirme çabasıdır.
Türkiye’nin değil ‘mahalle’nin kazanımını esas alan yaklaşımdır.
Din, ‘dava’ eksenli ‘biz ve onlar’ ayrımına dayalı siyasettir.
Hal böyleyken İslamcılığın iflasını Erdoğan’ın iflası gibi gösterip işin içinden çıkamazsınız.
Böyle yaparak kendinizi de ülkeyi de kandıramazsınız.
Kendinizi eleştirmeden, hayat ve ahlak anlayışınıza, demokrasi kültürünüze, özgürlük, eşitlik gibi değerlere yaklaşımınıza dönük ciddi bir özeleştiri yapmadan, ‘dava’ dediğiniz şeyi masaya yatırmadan bütün suçu Erdoğan’ın üzerine atarak bu girdaptan çıkamayız.
En zayıf anında Erdoğan’ı eleştirmek yiğitlik, aydınlık, bilgelik değildir.
Yiğitlik insanın yaptığı hatalardan ders çıkarıp cesaretle kendini eleştirmesidir.
Aydın sorumluluğu suçu başkasına atarak işin içinden çıkmayı değil gelinen süreçte kendi yanlışının farkına varıp büyük bir cesaretle bunu dile getirmeyi ve toplumun da bundan ders almasını sağlamayı gerektirir.
Ülkesini seven, düşünen siyasetçi olmak yıllarca ortak olduğu politikaların neden olduğu tahribatın bütün suçunu bu politikalara verdiği zihinsel, düşüncel katkıları görmezden gelerek başkasının üzerine yıkmak değildir.
Bütün bunları yazmamın nedeni tahmin edersiniz ki Ahmet Davutoğlu’nun yayınladığı eleştiri metni.
Fakat Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı uzunca eleştiri metninde bu minvalde tek bir satır göremiyoruz. Niçin?
Ümmetçilik anlayışıyla Suriye politikasına şekil veren, demokrasi katledilirken sesini çıkarmayan, rejim değiştirilirken açıktan en küçük bir itirazda bulunmayan, hukukun, özgürlüklerin, demokrasinin katledilme süreçlerinde aktif rol alan siyasetçinin “Bütün suçlu Erdoğan” demesi hem ahlaki değil hem de ne yazık ki kişisel siyasi hesap amacı taşıyan bir yaklaşım.
Bu ülkeyi seviyorsanız, bu ülkeyi gerçekten dert ediniyorsanız, ülkenin gidişatından endişe duyuyorsanız yıllardır adım adım ülkeyi felakete sürükleyen bu dava aşkınızı, mahalle refleksinizi masaya yatırmanız gerekiyor.
Dahası sadece dava aşkı da değil kişisel çıkar, makam, mevki, üç kuruşluk kazanım için sizi, ülkeyi yıkıma sürükleyen bu politikaların parçası yapan ahlak anlayışınızı da masaya yatırmanız gerekiyor.
Bunu yapmadan Erdoğan’dan ayrılabilirsiniz, yeni partiler kurabilirsiniz hatta toplumun bir kesimini de buna inandırabilirsiniz ama ülkeyi girdiği bu açmazdan çıkaramazsınız.
“Sistem değişsin sen cumhurbaşkanı ol, halkımız beni çok seviyor ben de partinin başına geçeyim” olarak özetlenecek bir açıklama ülke sevgisi değil, kişisel çıkar peşinde koşmak olarak yorumlanacaktır.
Derdiniz gerçekten ülkeyse Erdoğan’ı bırakıp kendinizle, yaşam felsefenizle, ahlak anlayışınızla demokrasi kültürünüzle nihayetinde o dava dediğiniz şeyle yüzleşmeniz ve hesaplaşmanız gerekiyor.
Gerisi kayıkçı kavgasından başka bir sonuç doğurmayacaktır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023