Markar ESAYAN
Yayın müdürümüz Ahmet Altan iki gün önce bir yazı yazdı. “Sen ki” başlığını taşıyan tarihî bir yazıydı bu. Üstelik bu enfes yazıyı baskıya yetiştirmek için çok kısa bir zamanda yazdığına bizzat şahidim.
“Sen ki” müthiş bir yazıydı...
Bu ülkenin kadim tarihi, insan zenginliği ve kendine güvenin kendini doğru tanımaktan geçtiği bundan daha edebî ve zekice belirtilemezdi. Ahmet Altan’ın insanı bir köşe yazısının sınırları içinde binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkaran bilgisi, tasvirlerindeki mahirlik ve sözlerindeki samimiyet tartışılmaz biçimde onu çok özel kılıyor. Gazetecilik ve yazarlıktan da önce, insan olmayı Hrant Dink ve Ahmet Altan’dan öğrenme şansına sahip olduğum için çok şanslı hissettiğimi bir kez daha söylememe müsaade edin.
Ahmet Altan, aslında “bizim gibileri” üzen Başbakan’ın AKPM’deki konuşmasına cevap veriyor gibiydi sanki. Bu benim düşüncem tabii. Erdoğan, AKPM kısaltmasının son harfini fark etmemiş de, sanki AKP grup toplantısında konuşur gibi seçmenine yönelik popülist bir konuşma yaptı. Ben Başbakan’ı sahici, dürüst bulan, onun bu ülke için bir şans olduğunu düşünenlerdenim. Ancak gerçekten o konuşmayı dinlerken çok sıkıldım, terledim, utandım. Davos’ta ne kadar coştuysam, burada o kadar yerin dibine girdim. Neden böyle yapıyor diye sordum kendime. Ne gerek var? Tamam, bu ülkede karşılığı olan bir kompleks damarında kendine bir karşılık bulur bu. Ama bu kibir, barındırdığı kompleks ile aslında bizi ne kadar da zayıf ve kırılgan gösteriyor, farkında mıyız? Avrupalılara nasıl göründüğümüzle ilgili bir endişeden değil bu sıkıntım. Yoksa Erdoğan’ın eleştirdiğim duygusuyla ortaklaşmış olurum. Bu, bizle, kendimizle ilgili bir şey. Kendinle verdiğin kavgaya bir nihayet verip, varlığından memnun olmak. Kendini tüm insanlarla eşit hissetmenin huzuruna erişmek...
Çünkü sen ki...
“Bu geçmişin çocuğusun. Ruhunda, bütün cihanın ruhunu taşıyorsun. Sesinde, bu seyyarenin sesi var. Homeros seni anlattı, Yunus seni söyledi. Şöyle bir başını kaldırıp baktığında binlerce yılı görüyorsun. Kökleri binlerce yıla uzanmış, her bir dalında başka bir dinin, başka bir mezhebin, başka bir kavmin çiçeklerinin açtığı büyük bir ağaç gibisin. Kimse sana yabancı değil. Sen kimseye yabancı değilsin. Kiliselerin çan sesleri de yankılandı bu topraklarda, müminleri her biri başka makamda Allah’ın huzuruna çağıran ezanlar da...
Kılıç şakırtılarını, top seslerini, en güzel şarkıları, en içten ayinleri bu topraklarda duydun. Nasrettin’le güldün, Şeyh Bedrettin’le ağladın. Zındık şeyhülislamlar, gizlice ibadet eden günahkârlar gördün. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü seven bir geçmişten geldin. Sen, bu tarihin çocuğusun. Meydan okumak yakışmaz sana. Sen, meydan okunacak olansın. Övünmek yakışmaz sana. Sen, övülecek olansın. Sen, ‘toprak vatanım, nev-i beşer milletim’ diyen şairin çocuğusun. Dünya senin vatanın, insanlar senin milletin. Dininle, dilinle, inancınla, tevekkülünle, bu dünyanın kulu ve efendisisin, ne başkasını kendinden, ne kendini başkasından ayırırsın. Sen ki bu geçmişin çocuğusun...
Hüzün kadar vakar yaraşır sana, tevekkül kadar tevazu yaraşır. Sen ki bu geçmişin çocuğusun, ne başını eğersin, ne başları eğdirirsin. Dünya vatanın senin, insanlar kardeşin. Çünkü sen bu geçmişin çocuğusun.“ (Ahmet Altan, Sen ki.)
Neden böyle hissetmiyoruz hâlâ? Neden içine saklandığımız kabukları bu kadar çok seviyoruz biz? Bize ait olan şeylere yabancılaşmış, sonra da onları tehdit bellemişiz. Ermeni, Rum, Hıristiyan, kilise, Kürt, Kürtçe, cemevi hâlâ yabancı ve tehdit bize. Osmanlı’nın yarı nüfusu Hıristiyan ve Musevi’ydi. Hıristiyanlık ve Musevilik Doğu’nun mirasıdır. Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesi Anadolu’dadır. Bu toprakların öz değeridir. Osmanlı padişahları kendilerini Roma ve Bizans’ın doğal bir devamı olarak görüyorlardı. Topraklarının büyük bölümü Avrupa’daydı. Musevileri İspanya engizisyonundan kurtaracak bir özgüvene sahipti Osmanlı.
Ama Erdoğan, o kadar tepki almış olmasına rağmen, hâlâ 40 bin Ermenistanlı gariban göçmene nasıl göz yumduklarını anlatabiliyor. Ahtamar’ın adını anmaktan imtina ederek, Van’daki kiliseyi “kendi cebimizden” onardık diyebiliyor. Siz kimsiniz, biz kimiz, o kilise nerenin zenginliği? Ermeni’yi hâlâ yabancı görmenin lapsusları. Azeri kardeşlerini, Ermenilere değişmeyeceğini söyleyebiliyor sonra. İlla ki değişmeniz mi gerekiyor? Ve kaderin cilvesine bakın ki, bunu Türkiye’ye “Fransız kalmakla” suçladığı ve 1915 felaketinden Müslüman komşuları sayesinde kurtulan Ermeni asıllı bir milletvekilinin sorusu üzerine yapıyor.
Bu ülkenin en büyük derdi, kemalistine de, solcusuna da, dindarına da, kentlisine de adeta yapışmış, sinmiş tepkisel milliyetçilik. Tamam, koca bir imparatorluk çöktü ve çok acı çektik. Batı bizi çok incitti, çok aşağıladı, ona özendik, onun gibi olmaya çalıştık. Çünkü bileğimizi büktü.
Ama artık yeter değil mi? Ne zaman bu aşağılık duygularından kurtulup kendi zenginliğimizi görmeye başlayacağız? Ne zaman bu ülkenin artık elimizden alınmayacağını, bu toprakların “bizim” olduğunu, bu ülkeye artık “yerleşebileceğimizi” sindireceğiz? Ne zaman hayaletlerle gölge boksu yapmaktan vazgeçip, gerçek dünyaya uyum göstereceğiz?
Biz ki...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































[email protected]
gazetelerin yalan yanlış manipülatif haber yapıp halkı kandırmalarına, gerçeklerin üstünü örtmelerine ne denecek peki?bu kokuşmuş basın sistemi içinde bunlar hep güme gidiyor. kaç kişinin hayatı bu gazeteciler yüzünden karardı? buna kim dur diyecek? ülkenin başına en pis işleri açan adama ve tayfasına teğet geçiliyor da doğru bildiğini yazmaya çalışan adam eleştiriliyor. yazarın başbakana yaranmaya çalıştığını söylediği kişi başbakanın zamanında zılgıtını yemiş bir gazetecidir.
AKGÖRÜŞ
Altan bey, Başbakan hükümetin başı ( milletin hizmetlisi ) Devletin temsilçisi ise gazeteciler kimi azarlıyor? Bu ne böyle?
saniye yapıcıer
doğru bakış açısı edinmemize katkınızdan dolayı minnettarım bir şeyin çok farkındayım; bi tarafta halk,karşı tarafta hükümetler..