Markar ESAYAN

Tarihsel Kapan ve Erdoğan…
30.03.2014
2270

 Bugün seçim günü…

Zor bir askerlik yaptım. Sivas Temeltepe'nin karşısındaki Havantepe'de geçirdiğim o zor günleri hiç unutamam. İnsanlığımı orada bırakmadan dönmek için dakika saydım aylar boyunca. Rahmetli babam ölmek üzereydi, tek erkek evlat olarak askere gitmek zorunda kalmıştım. Geride, yatalak babam, elimden geldiği kadar muhafazaya aldığım bacılarım ve anacığım kalmıştı. Her gün onları düşünmekten dengem bozulabilirdi. 'Allah'tan' askerlik şartları o kadar olumsuzdu ki, can derdine düşmüş, ailem için sağlıklı kalmaya odaklanmıştım. Pek olmadı. Bel fıtığı oldum, 22 tansiyonla hastaneye kaldırıldım ve beyin kanamasının eşiğinden döndüm, daha bir sürü şey daha. İki büklüm halde, tansiyonum 16'da son gününe kadar 'vatan borcumu' ödedim ve döndüm.

Bunda bir özellik yok. Bu ülkenin evlatlarının çoğu bu şekilde askerlik yapmıştır. Hele şehit olan, dağda ölen gençlerimizin yanında bu satırları yazmak ayıp bile sayılabilir. Lakin ben kendi yaşadıklarımı biliyordum ve hem kendim, hem de İstanbul'daki ailemin durumu nedeniyle dakikaları sayıyordum. 'Şafak saymanın' ne demek olduğunu anlamıştım. Eve döndükten bir hafta sonra babam vefat etti. Bir haftalık iznimi kullanmamış, erken terhis olmuştum. Yani sivil ilk günümde babam ölmüştü. Çünkü Allah'a her gün, babam ölürken yanında olmak için dua etmiştim.

Ama inanın 17 Aralık'tan beri askerdekinden çok daha fazla sabırsızlık çekerek 30 Mart için gün saydım. 2002'den beri AK Parti'ye oy veriyorum ve bunu her zaman açıkladım. Köşe yazarlarının midesinden konuşmasından hiç hazzetmem. Tarafsızlık adına tarafsızlığın yitirildiğine inanırım. Bu daha çok kişinin kendisini daha çok önemsediğini hatırlatır bana. İnsan olmak siyasi olmak, kararlar almak demektir. Kararlar alarak hayatımızı anlamlı hale getiririz. Bundan kimse münezzeh değil. Karar almıyorsanız, sizin adınıza başkaları karar alıyor demektir. Başkalarının vesayetinde yaşamak yerine, kendi hatalarımı yapmayı tercih ederim. Güdülmek kadar aşağılayıcı bir şey yoktur.

30 Mart için gün saymam, işte hiçbir dönemde bu kadar aşağılanmadığımı, güdülerim üzerinde hiçbir zaman bu kadar pespayece operasyon yapılmadığımı hissetmem nedeniyleydi. İtibar cellatlığı, karakter suikastlığı ile akıllarını kullanmaktan aciz olduklarını düşündükleri 'bizleri' güdüleyebileceklerini düşündüler. Buna çok sinirlendim. Ben varlıklı sayılabilecek bir ailede beyaz mahallede doğdum ve büyüdüm. Ama babam da, anam da, geldikleri yeri bilen iki yetimdi. İkisi de iyi günlerde de, kötü günlerde de değişmeyen insanlar olarak bize örnek oldular. Babam parayla oyuncak gibi oynar, servetini hayır işlerinde kullanırdı. Bize bıraktığı servetten çok daha fazlasını Müslüman, Hıristiyan, Ermeni, Türk, Kürt ayırmadan yoksullara, evlenmek isteyenlere, okumak isteyenlere harcadı. Ama bizlere çok daha büyük bir servet bıraktılar. İnsan olmanın temel kurallarını ve onların ne kadar önemli olduğunu…

O nedenle, şu son üç buçuk ayda yaşadıklarım, gördüklerim beni çok mutsuz etti. Bugün sonuç ne olursa olsun, bu kepazeliklere paydaş olmadan seçim gününe varan Türkiye halkları ile gurur duyuyorum. Önemli olan bu seçimleri yapabilmekti, siyaset mühendisliklerine kanmamak, sokakları karıştırmamak, daha fazla masum ölümü yaşamamak, Çözüm Süreci'ni bu sırat köprüsünden geçirebilmek, komployu deşifre etmekti. Bu akşam sonuç ne olursa olsun bu oyun bertaraf edilmiştir. Benim için asıl ümit kaynağı, başarı budur.

Dünkü Yeni Şafak yorum sayfasında 'II. Bab-ı Ali Baskını olarak 17-25 Aralık Komplosu' başlıklı uzun bir makalem yayımlandı. İçine düştüğümüz bu krizi dönemsel değerlendirir ve kavramsal bir çerçeveye oturtmazsak, bize çarpanın ne olduğunu anlayamaz ve Yeni Türkiye'nin kuruluşunda zihniyet darlığına düşebiliriz. Erdoğan'ın neden hedef alındığını gündelik değerlendirmelerle geçiştirirsek, bu tarihi fırsatı optimal kullanamayız. O nedenle böyle bir seri yazmaya karar verdim.

Erdoğan, 'Batılılaşma' ve 'laiklik' kalkanı altında Osmanlı ve devamı Türkiye'nin sömürgeleştirilme çarkını geri döndüren bazı adımlar attı. Bu, ülkenin içine kıstırıldığı 250 yıllık Tarihsel Kapan'ı kırma hamlesi anlamına geliyordu.

Bu sürecin geniş, siyasi, sınıfsal hikâyesini o yazıdan okuyabilirsiniz.

Hâsılı, yıllardır bir simülasyonun içinde yaşatılıyoruz. Dolayısıyla tartışmalarımız ve düşünce üretme gücümüz '250 yıllık kaza'nın nedenlerini anlamaya, deşifre etmeye ve gerçek çözümlere yol açmıyor. Bu halka dayatılan oyunun bir parçası. Zaten ülkenin her şeyi gibi, düşünce üretme tekelini de ele geçirmişler. Simülasyonu bu tekel sağlıyor.

Yani daha çok çalışmak ve kendi üzerimizde özgürce düşünmek şart. Her şey zihniyet değişiminde yatıyor.

Seçim sonuçlarının böyle bir aydınlanma sürecini açmasını diliyor, hayırlısı olsun diyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar