Markar ESAYAN
Aslında bakmayınız, bu iş bu kadar uzamayacaktı.
Gezi krizi gökten düşen bir fırsat olmuş, Emek Sineması protestoları veya 1 Mayıs kutlamalarında aranıp da adresinde bulunamayan kaosa sonunda ulaşılmıştı. Normal şartlar altında 80 ilde birden ortaya çıkan bu kalkıştırılmanın sıradan bir hükümeti düşürmesi beklenirdi. Gittikçe ulusalcılaşan sol cenah 1960 ve 1971'de olduğu gibi 'yeter ki devrim eksilmesin penceremden' diyerek örgütlülüklerini bu işte yine kiraya verdiler. Eski merkez medya ile, gençleri, Kürtleri ve Alevileri sokağa sürmek için gazladılar. Öyle ki, seçimlerle bileğini bükemedikleri Erdoğan hal edilsin.
Ama olmadı... Erdoğan yalnız kalsa da direndi. Hiç şansı yok dendiği anda, ateş çemberinin içinden geçiverdi. Gezi gibi bir krizden bir siyasinin sağsalim çıkması karşısında, muarızlarının da çileden çıkmasını anlamak gerekiyor. Bu nedenle aksaçlı kaç tane yazar ve aydınımız infilak etti. Bizler de saflığımıza yanarak gördük ki, ister sağda, ister solda, ister demokrat görünümlü, isterse liberal, sosyalist sayılsın, hepsi birer Ertuğrul Özkök klonuymuş. Kurulan simülasyonun ana mantığı 'illaki egemenlik bizde olsun' imiş. Siyaseti de medyayı da kontrol ettiklerinden bu çok menülü simülasyonu gerçek zannetmişiz.
Lakin...
17-25 Aralık darbesinden kurtulmak gerçekten ama gerçekten imkânsızdı. Gezi'den sonra dershane krizini çıkaran paralel yapı, seneler boyu ilmek ilmek ördüğü network'ü, sadece bürokraside değil, kendi dışındaki medya ve inisiyatif alanlarındaki örgütlülüğünü de bir anda Erdoğan'ın üzerine boca etmişti. Sızdırılan tapeler, şantajlar, biriktirilmiş ses ve görüntü kayıtları, kapalı kapılar arkasında kurulmuş ittifaklar, MİT TIR'larının durdurulmasından, Dışişleri'nin sağır odasının dinlenmesine kadar o kadar çok kamikaze dalışı yapılmıştı ki, 30 Mart öncesi bundan daha iyi bir strateji kurulamazdı. Gezi ve dershane krizlerinde yıprandığı düşünülen Erdoğan'ın, ABD ve AB'nin desteğini kaybettiği varsayımıyla artık daha fazla dayanmasının mümkün olmadığı düşünüldü. Ya gidecek, ya da Vesayet 2.0 ile uzlaşarak hiç olmazsa kendisini ve ailesini kurtaracaktı.
Dünkü adaylık konuşmasında Erdoğan'ın eşi Emine Hanım ve ailesine 'hakkınızı helal edin' demesi bu manada çok değerli. Çoğunun sindiği ve gizlendiği, çoğunun ise 'Bu kadar acı çekmeye ne gerek var uzlaşalım gitsin' diye düşündüğü, kazanmanın kaybetmekten çok daha küçük bir şansa sahip olduğu anlarda kurban vermek çok zor bir karardır. Çünkü sadece cesaret göstermek ve samimi olmak başarılı olmaya yetmez. Gücünüzü doğru hesaplamanız, muarızlarınızdan akıl olarak birkaç adım ötede olmanız, oyunu önde kurmanız gerekir.
27 Nisan muhtırasından ve 367 rezaletinden sonra gelen büyük bir başarı olarak 22 Temmuz 2007 seçimleri öne çıksa da, 30 Mart Yerel Seçimleri bir darbenin sandık yoluyla savuşturulduğu yegane seçimdir ve bu ülke demokrasisi için büyük bir kazanım olmuştur. 27 Nisan ve 367 meselesi, hükümete cumhurbaşkanı seçtirmemek için yapılan müdahalelerdi. Ancak Gezi ve 17-25 Aralık krizleri, doğrudan Erdoğan'ı hal etmeye yönelik çok güçlü teşebbüslerdi. Ve hem 30 Mart, hem de dünkü adaylık açıklamasıyla, bu cumhuriyet tarihinin en pespaye darbesi sandıkta tecelli eden halkın iradesi ile püskürtüldü.
Bunu ilk kez yaşıyorduk.
Vesayetin son kalesi Çankaya'nın halkın iradesine geçecek olması Erdoğan'ın dediği gibi, karanlık bir dönemin kapanması anlamına geliyor.
Erdoğan dünkü konuşmasında Ali Fuat Başgil'in 1961'de cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduktan sonra başına neler geldiğini anlattı. Gerçekten de Başgil 24 Ekim 1961 gecesi Başbakanlıkta Milli Birlik Komitesi üyelerince ölümle tehdit edilmişti. Bunun üzerine Başgil adaylıktan ve Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden çekildi ve yurt dışına gitti.
Erdoğan da aslında 'Muhtar bile olamaz' denen hapislik günlerinden beri tehdit altında siyaset yapmıştır. Bu tehdit yüzünden ortam gerilmesin diye 2007'de cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmişti. Daha sonrasında ise, yoluna devam ettikçe, vesayete direndikçe, ehlileşmeden özgün siyasetine devam ettikçe ve tabii ki Çankaya yolu önünde açılınca tehditler daha da arttı. Suikast planlarının, linç girişimlerinin hedefi oldu. Genel merkezdeki çalışma katı DHKP-C tarafından RPG ile vuruldu, köşelerden her gün bazen aba altından, bazen de açıkça sopa gösterildi. 30 Mart zaferinden sonra ise, Çankaya'ya adaylığını koyması halinde 2015 baharında ayaklanma çıkacağı ile tehdit edildi.
Tarih CHP zihniyeti açısından da tekerrür ediyordu. Tıpkı bugünün çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun gösterilmesi gibi, DP iktidarının geldiğini gören İsmet İnönü Müderris İbrahim Edhem Efendi'nin İlahiyat Profesörü oğlu Şemsettin Günaltay'ı 1949'da CHP'nin başına geçirilmişti. Maksat 'dindar ve cahil' halkı kandırıp reform sürecini önlemekti.
Olmadı. Erdoğan Başgil gibi vazgeçmedi, Demirel gibi şapkasını alıp gitmedi, halk da 1950 yılında olduğu gibi 30 Mart'ta kendisini hor görenleri değil, saygı duyanları seçti.
Tarih CHP ve tüm vesayetçiler için tekerrür ederken, halkın iradesini cesurca temsil edenler ve millet için tekerrür etmiyor.
Evet, karanlık bir dönem kapanıyor. Hayırlısı olsun.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019