Markar ESAYAN
Geçen hafta Aydınlanma ilerlemeciliğin din olgusuna bakış açılarından bahsetmiştim. Aydınlanma'nın parlak çocukları rasyonalizm, amprizm, mekanistik ve evrimci yaklaşıma göre, dinler aslında dünyayı ve sosyal yaşamı tanzim etme ihtiyacından doğan bir yönetim şemasıydı. Aydınlanma bu şemayı Allah merkezli değil, insan ve 'A'kıl merkezli olarak yeniden kurduğunda Allah inancı ve dinler ortadan kalkacaktı. Çünkü insanlar dinlerin sadece ve yalnız bir iktidar kullanma aracı olduğunu görecekler, 'dine de Allah'a da ihtiyaç yok' diyeceklerdi.
Bu kısıtlı yazı alanında çok büyük iddialara girişecek olmadığımı, din ve Allah olgusu üzerinde inançlıların değil, inançlı olmayanların yaklaşım biçimlerinden birkaçı üzerinde duracağımı ifade etmiştim.
Allah inancının da dinlerin de ortadan kalkmadığı gibi, yakın zamanda kalkmasına dair bir emare görünmediğini ifade etmiştim. Bu ilk tez çöktüğüne göre, dürüst ve ilkeli bir rasyonelin şu soruyu sorması gerekirdi: 'Eğer din ve iman bir türlü yok olmuyorsa, insanda bu varlıksal bir olgu mudur? Leszek Kolakowski'nin cümleleriyle 'Sair tatminlerle susmayan, ikame kabul etmeyen ve onlarda erimeyen dini ihtiyaç diye müstakil bir keyfiyet mevcut mudur?'
Eğer inanmanın varlıksal bir ihtiyaç olduğunu kabul edersek şu basit soruyu da sormamız gerekirdi: Bunun nedeni nedir?
Nietzsche ve Sartre, insanın aklıyla kendisini tüm gelenek ve normlardan soyutlayabileceğine, bir tür histeri krizi ile özgürleşebileceğine ve anlamını kendi başına yaratabileceğine inanıyorlardı. Bunu yapan insan o güne kadar kendisinin değil, din kurumu, gelenek ve ahlakın yarattığı değerleri, yeniden değerlemeye tabi tutacak ve tutsaklıktan kurtulacaktı.
Ama bu tez insana ruhsal yenileniş yolu açmadığı gibi, insanlığı daha derin bir karanlığa gömdü. Kolakowski şöyle tanımlıyor bu durumu: 'İnsan her tür anlamın bila kayd u şart yaratıcısı olduğuna iman etti mi, hiçbir şey yaratması icap etmediğine de iman etmiş olur. Ancak, bu tür bir inanıştan, ciddi ve samimi olması değil, kişiyi panik içinde, bir hiçlik ve anlamsızlıktan bir diğerine atması beklenir. Mana katında tamamen azade ve geleneğin her tür tazyikinden beri olmak, kişinin boşlukta olması ve basit anlamıyla çözülmeye uğraması demektir.'
Peki neden böyle insan? Kendisini (A)kıl ve bedene indirgediğinde neden ayakta kalamıyor? Sanki yaratılışının bir öğesiymiş gibi duran inanç dünya şartlarının zorluklarından kaynaklanıyor olabilir mi? Doğa karşısında dehşete düşülen o ilk günlerde anlaşılabilir bir arayış olurdu bu. Peki, birbirinden bağımsız şekilde tarih sahnesine çıkan otokton halkların istisnasız hepsinin de şu veya bu şekilde, ama mutlaka bir yaratıcı ve kutsala iman etmiş olmalarını, sadece aynı anda çok korkmuş olmalarına bağlayabilir miyiz?
Herhalde sonraki hayat için piramitler yaptıran, kendisiyle birlikte tüm mahiyetinin gömülmesini emreden, orada lazım olur diye hazineler depolayan firavunların, dini sadece bir iktidar tekniği olarak kabul ettiklerini iddia etmeyeceğiz. Sadece korkarak bir inanca sığınanların gittikçe hayvanlaşması beklenirdi ve din sadece bu dürtüden üremişse, korkuyu aşan insan hareketlerinin nedenini anlamak da güçleşirdi.
Hayvanlar da korkarlar ama bir Allah'a yönelemezler, kaçarlar ya da döğüşürler. Demek ki, Allah-İnsan ilişkisinin bir 'rasyonel' boyutu vardır ve belli ki bu rasyonellik modern bağlamda değildir. Belli ki insanlar (a)kıllarıyla muvazeneli bir şekilde, gerçeği Aydınlanma'nın büyük (A)klından daha kapsamlı kavramanın yollarına sahiptiler. Burada Kant'ın 'duyusal akıl' kavramı geliyor akla.
Hasılı, 'bir insan bir dava yaratıyor ve 'Allah bizimledir' diyorsa, herhalde Allah'ı tanıyor ve kabul ediyordur. Yani davası bir Allah yaratıyor değildir' diyor Kolakowski. Doğa karşısında korku, hayatın riskleri bir Allah fikrini ortaya çıkardıysa, yani dinler önce hayatta kalma, sonra da dünyada iktidar kurma tekniği ise, herhalde hayatını evrensel adalet veya başkaları için gözden çıkaran sayısız insan için geçerli değildir bu durum. 'Bir korkuyu yenmek için bir teknik geliştirdik, onu iktidar kullanma şemasına yükselttik, sonra o teknik adına en büyük korkumuza, ölüme korkusuzca gittik..', pek de 'mantıklı' durmuyor sanki.
Nietzsche ve Sartre, insanın metafizik boyutunu reddederek, onu kendisinde başlayıp kendisinde biten bir labirente indirgediklerinde, bunun başarılı olmasının en önemli gereğini yapma gücüne sahip değildiler: Ölüm gerçeğini alt etmek...
Ölüme çare bulmaları beklenemezdi, lakin ölüme dair «o gelir ve biz gideriz, konu kapanır» dışında hiçbir anlamlı açılım yap(a)madılar. Bu insanın tüm anlamını yitirmesine yol açtı ve modern insan çıpasız kaldı. İnsanın çıpasız neden ayakta kalamadığını hakkıyla incelemediler, gösterişli tezlerinin, o alana girerlerse çürüyeceğini fark ettiler. (A)klın cennet yerine soykırımları yarattığını görünce de ölümü yardıma çağırdılar. Bir nesil aydın, çareyi bir başka metafizik olgu olan ölüme koşmakta buldu, iki dünya savaş sırasında bir entelektüel kıyımı yaşandı. Nietzsche bu paradoksu daha erken fark ettiği için aklını devreden çıkardı ve delirmeyi seçti. Veya bünyesi varlığını tek başına sırtlamaya ancak o kadar dayanabildi...
Oysa delirme de, böyle bir dünya karşısında gerçekötesine bir başvuruydu.
Haftaya kutsal kavramına geçmeyi planlıyorum. Tabii ki sağ kalırsak. İyi pazarlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları


















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019