Markar ESAYAN
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi bahar dönemi oturumları için Strasburg’dayız. Salı günü Başbakan Ahmet Davutoğlu “özel misafir” olarak AKPM’de bir konuşma yaptı. HDP’li Ertuğrul Kürkçü’nün önyargılı/provokatif sorusu ve Başbakan Davutoğlu’nun cevabı medyada oldukça yankı buldu.
Maalesef 18 kişilik AKPM Türkiye delegasyonunda bulunan iki HDP’li üye, Ertuğrul Kürkçü ve Filiz Kerestecioğlu, tıpkı TBMM’de olduğu gibi, yurtiçi ve dışındaki tüm platformlara kendi ideolojik köhneliklerini, “tatmin edilmemiş devrim hevesleri”nden kaynaklanan tavırlarını taşıyorlar. AKPM’de ise özel bir cevvallik sergiliyorlar.
Mesela Kürkçü AKPM’deki bir başka konuşmasında “radikalizmin/radikalliğin” kategorik olarak reddedilmemesi gerektiğini ifade etti ve tepki de aldı. Ona göre Fransız Devrimi ve tüm laik devrimler radikalliklerden doğardı. Yani demokrasi veya başka evrensel bir amaç için radikallik gerekliydi; hatta her şeyi başlatan ana reaksiyondu.
Radikallik, ama hangi radikallik? Kimlerin radikalliği?
Tabii ki Kürkçü gibilerinin düşünce/yaşam biçimi ve ideolojilerine mensup olanların yapacakları türden devrimlerin başvurduğu şiddetten bahsediyoruz. Böyleleri, dünyaya barış ve özgürlük getirmesi yolunda göze alınması gereken bir bedelden sıkça dem vururlar.
“Yumurtaları kırmadan omlet yapılamaz” sözünü de çok severler bu yüzden.
Tabii ki böyle büyük amaçlar için giyotinler kurulur, kelleler uçurulur, sokaklar kana bulanır. Kötücül düşmanı ve en önemlisi de onların karanlık zihniyetlerini yok etmek, ancak radikallik göstererek mümkün olacaktır. Dolayısıyla, geçen salı günü “demokratik vatandaşlık” ve “Çocukların radikal suç örgütlerine yönelmelerini engellemek”le ilgili iki rapor AKPM’de görüşülürken radikallik çok fazla kötülenince Kürkçü rahatsız olup konuşmasında bu açıklamayı yapmak zorunda kaldı.
Kürkçü veya Kerestecioğlu gibiler, şahıs olarak değil ama stereotip olarak benim ilgimi çekiyorlar. Çünkü giyindikleri kimlik, eyleme biçimleri ve kullandıkları kavram setleri, bir stereotip olarak elit/Türk sosyalistlerinin acıklı durumunu ortaya koyuyor.
Bugün PKK’nın en çok da Kürtleri hedef alan şiddetine örtü çekmek üzere bir misyoner olarak yollara düşen bu yaşları epey olgun insanların trajedisi nedir? Nasıl bu hale geldiler?
Sanırım yaşadıkları sürede bir Fransız veya bir ekim devriminde rol oynamış olamamak, askerin garnitürü olarak, seçilmiş hükümetlere karşı devirmecilik oynarken, arkadaşları ölürken, olay mahallinin hemen yanındaki samanlıkta şüpheli biçimde bulunmak...
Tüm bu genel ve şahsi nedenler, böylelerini mesela PKK’nın misyoneri olmaya itiyor. Son demlerde bir PKK Kuzey Kore’si kuruluşunda rol oynamak, ilgi görmek, önemli hissetmek ne kadar direnebilecek bir tekliftir ki?
Hele hele kafanızda “siyasi amaç” ile “şiddet yöntemleri” arasındaki bağı koparmamışsanız, bu yüzleşmemişlik hali, Sokrat’ın dediği gibi üzerinde düşünülmediği için boşa harcanmış bir ömre tekabül eder.
Bu durumun öfkeyi, kibri besleyeceği ortada. Bu saatten sonra da bir “gestalt switch” yaşamaları beklenemez.
Ergenlik hepimizin sempati beslediği bir çağdır; ama hiç bitmeyen bir ergen tavrı, bet bir şey haline geldiği gibi, topluma, evrensel kavramlara ve değerlere zarar verme tehlikesiyle genelin meselesi haline gelir.
Eğer bir ülkede çok zor şartlarda denenen üç barış sürecine ihanet eden, duraklarda evlerine gitmeyi bekleyen insanları öldüren bir vahşi örgütü aklamaya çalışıyor ve bunu mevkilerin gücünü kullanarak yapıyorsanız, aklınızdaki artık sapıkça olduğu kabullenilmiş hak mücadelesi/şiddet bağı çalışmaya devam ediyorsa, işte bu hepimizi ilgilendiren bir tehlikedir.
Türkiye’deki Kürtlerin sırtındaki en büyük yük/bela PKK ise, bu belanın daha da bulaşıcı hale gelmesine yol açan bu elit/Türk zihinsel hastalığı önemsemeliyiz. Kibirli, nihilist ve öfkeli bir küçük sınıf, tarihin çöplüğüne giderken, yeni nesilleri onların “altın vuruş”larından korumak öncelikli görevimiz olmalı.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019