Markar ESAYAN
“Son dönemlerde kutuplaştık biraz tabii. Bunu çözmeliyiz. Türk insanını çok seviyorum. Başka bir örneğimiz yok dünyada. Dünya da bizim farklılığımızı anladı. Vesayet istemediğimizin farkına vardı. Üzerimizde bugüne kadar hep askerin baskısı vardı. Bu kalktı artık çok şükür. Hükümet bir şey yapardı. Askerin işine gelmez baskı yapardı. Ülke sağcı mı solcu mu belli değildi. Sol kalkarsa sol indirilir, sağ kalkarsa sağ indirilirdi. Seçimlerden sonra da, bu yeni dönemde de artık iyice ortaya çıktı ki, bu ülkenin çoğunluğu Müslüman ve Müslüman hayatı yaşıyor. Olayımız bu. Karşı tarafın kızmasının, dövünmenin alemi yok. Bu topraklarda o söyledikleri gibi ‘laiklik de elden gitmez’, gitmedi de. Kimse korkmasın. Ülkemizin gerçeklerini kabul edersek hepimiz daha mutlu olacacağız. Ben mesela, okullarda Atatürk sevgisini otomatikman pek çok çocuk gibi aldım bünyeye. Ama Peygamberime de âşığım, ne var bunda!”
Bu sözler Sabah gazetesinin Pazar ekinde Mazhar Alanson’un verdiği mülakattan. Sosyal medyada bu sözleri üzerine ciddi manada lince uğramış Alanson. Alanson ki, hiçbir siyasal kesim ayırt etmeden herkesin gönlüne girmiş, sanatçı sıfatını hak etmiş bir duayen. O da bu linçten kurtulamamış.
Tabii sosyal medyayı hafifsememekle birlikte, sanal ortamda olup bitenlerin toplumu tam olarak yansıtmayabileceğini de akılda tutmakta fayda var.
Ben de bu söyleşide neyin bu kadar tepki çektiğini anlamaya çalıştım ve zurnanın zırt dediği iki durum tespit ettim. Krizi çıkaran cümle Alanson’un Hz. Peygamberi de, Atatürk’ü de sevdiğini aynı cümle içinde telaffuz etmiş olması. Bu durum, dikotomik, yani zıtlıklar dünyasında yaşayanlar için kabul edilemez bir durumdur. Ya orada, ya da burada, ya oraya ait, ya da buraya ait olmak zorundasındır.
Alanson zıtlıkları bulanıklaştırıcı bir cümle kurduğunda, birçokları altlarındaki zeminin çekildiğini hissetmiş olmalı. Alanson mesela sadece Hz. Peygamberi sevdiğini, hatta Atatürk’ten hazzetmediğini söylese eminim daha az tepki alırdı. Çünkü bu zıtlıklar dünyasını besleyen bir tutum olurdu. Oysa Alanson, normalleştirici bir cümle kuruyor ki, radikal kesimler bundan hiç hazzetmezler.
İkinci nokta ise, Alanson’un her kesime, özellikle de laikçi kesime seslenen, itibarlı bir sanatçı oluşudur. Söz, onun öznesi ile tamamlanır çünkü. Alanson böyle konuşmakla sanat camiasına/topluma “kötü” örnek olmuş, onlara “kormayın” demiş mukavemet ve tahkimatı zararlandırıcı bir iş yapmıştır. Kırk yıllık solcuların ABD Türkiye’yi tehdit ettiği için keyiflendiği bir savrulmada, o savrulmanın bedeli bu kadar büyükken, yani hiçleşmekken, Alanson’un bu sağduyulu sözleri onların sırtında bir hançer hissi vermiş olmalıdır.
Ne yapalım; bu da bizim hikayemiz. Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Böyle böyle normalleşeceğiz işte.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019