Markar ESAYAN
Libya ile ilgili son yazımdan sonra, Agos‘ta yazdığımız günlerden beri muhabbetimiz olan Taner Akçam’dan bir mail aldım. Akçam tüm bu tartışmalarda Taraf‘ın çok doğru bir yerde durduğunu söylerken, bana Uluslararası Hukuk’un geldiği nokta ile Libya müdahalesinin ilişkisini hatırlatıyordu.
Türkiye’de Libya tartışmalarında özgürlükçü sosyalist çevrelerin bile “Kan içici emperyalizm” nutuklarına geri döndükleri bu tartışmalar, herkesin akıl ve duygu haznesinde mutlaka bulunduğunu düşündüğüm parçalanamaz çekirdeğe ulaştığımızı anlatıyordu. Bu çevrelerin zamanı donduran kapitalizm-emperyalizm-şeytan Batı analizlerine kendini hapsetmesi, değişim denizlerine açılırken, dönecek tekin bir liman ihtiyacından olsa gerek. Değişim tüm zeminleri kırarken, başladığımız yere dönüp, demir aldığımız limanın yerinde yeller estiğini görmek gerekiyor bazen. Libya tartışması da, Amerikan-Hıristiyan önyargısında hem solcuları, hem de bazı mütedeyyin kesimleri aynı çekirdekte buluşturdu.
Geçen yazımda eksik kalan Libya müdahalesinin uluslararası hukuk boyutuna dönersek...
Bu kavramın ilk şekillendiği yıllarda, hegemon devletler savaş suçlarına sınırlama getirmişler, ama kendi kolonilerinde işlenen suçları kapsam dışında bırakmışlardı. Hegemon güçlerin kolonilerde işlediği ve işleyeceği suçların, geliştirilen “Savaş suçu” kavramının dışında kalması çelişkisi gittikçe taşınamaz oldu. Gelişim bu taşınamaz çelişkinin baskısıyla devam etti. Bugün kendisi de hukukçu olan Barack Obama, ülkesini bu alan içine çekmeye çalışıyor. AB sürecinde de aynı eğilimi görebilirsiniz.
Libya gibi örneklerde ABD, AB veya BM’ye “Sen karışma” diyenler, bu insanlık suçları karşısında ne yapılması gerektiğini tarif etmekle de yükümlü. Kimsenin “Bırakalım ne olursa olsun” demeyeceğini umduğumuza göre, “müdahalenin hangi şartlarda ve kimler tarafından” yapılması gerektiğini söylemek de şart.
Ama hepimiz ziyadesiyle günahlı olduğumuz ve Tanrı da şimdilik bu işlere karışmadığı için herkesi tatmin edecek bir cevap yok. Bunu yine, bu dünyanın günahkâr devletleri yapacak ve hiçbirimiz günahsız değiliz.
Sarkozy’nin işgüzarlığı ile lekelense de, koalisyon güçlerinin Libya müdahalesi BM için el kitabı olabilecek örnek bir uygulamadır. Hukuki zemini de yukarıda kısaca anlattığım gelişimin sonucudur. Üstelik ciddi bir doktrine dayanır. Şöyle ki...
Birleşmiş Milletler’in 2005 yılında kabul ettiği doktrin, R2P (Responsibility to Protect) adını taşır.
Yani “Koruma Sorumluluğu...”
R2P doktrini iki ana prensibe dayanır. 1) Devletlerin bağımsızlığı, sadece sahip olunan hakları değil, sorumluluğu da ima eder. 2) Sivillerin, soykırım, etnik temizlik, insanlığa karşı suçların sınırına giren ciddi tehditlerle yüz yüze olduğu durumlarda, eğer söz konusu devlet bunları önlemekte isteksiz ve-veya yetersiz ise, devletlerin içişlerine karışmama ilkesi, yerini, Birleşmiş Milletler’in kolektif onayı ile koruma sorumluluğu ilkesine terk eder.
R2P doktrini, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve uluslararası insan hakları yasaları ile uyumlu geliştirilmiştir ve tıpkı Cem Boyner’in alkış tuttuğumuz sözlerinde olduğu gibi, insanın yaşamını, özgürlüğünü ve haysiyetini, totaliter, sorumsuz, kırılgan ve kaos içinde olan devletlerin ikincil haklarından üstün tutar.
R2P doktrini BM’ye üç kesin sorumluluk yükler. 1) Önleme. 2) Tepki verme. 3) Telafi etme...
Eğer söz konusu ülkenin gücü kendi içindeki kaosu dindirmeye yetmiyorsa BM, kaynaklarını bu ülkeye yardım için kullanır. Ama ülke yönetimi bunu bilinçli yapıyorsa, çeşitli şekillerde uyarılır ve diplomatik yollarla sorun aşılmaya çalışılır. Ancak bu girişimler yetersiz kalırsa R2P doktrini gereği BM bu ülkeye MÜDAHALE EDER. Müdahale sonrası ise ülkenin gördüğü zararın halli için de BM sorumludur.
R2P doktrini kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bir olgunlaşmanın ürünü... 2001 yılında BM’de ilk kez komisyona sunulduğunda, gerekçe olarak BM’nin 1990’larda Balkanlarda ve Ruanda’da yaşanan soykırımlar karşısındaki başarısızlığı gösteriliyordu. BM kurulduğu ilk günlerden itibaren, büyük devletlerin domine edip etkisiz kıldığı bir kurum olmuştu. 1990’larda da ciddi bir yol ayrımına gelmişti. Dağıtılması bile gündemdeydi.
BM, acı tecrübelerden de ders alarak, bundan sonra oluşacak benzer durumlarda ani ve sorumlu tepkinin yasal ve pratik zeminini hazırlamalıydı. 2001’den, R2P’nin kabul edildiği 2005 yılına kadar üye ülkeler ve sivil toplum kuruluşları tarafından bu doktrin müzakere edildi ve yukarıda özetlediğim prensiplerde konsensus sağlandı.
Türkiye de bu devletlerin arasındaydı tabii...
Müdahaleyi artık NATO devralıyor. Merkez üssü de İzmir oluyor. Türkiye doğru pozisyona yerleşiyor. Verilen ilk tepkilerin şiddetli dozuna Sarkozy’nin manipülasyonu, Haçlı Seferleri sözleri ve Libya’nın bir Müslüman ülke olması neden oldu. Bu solcuların küflenmiş kapitalizm ezberleri ile denk düşünce gösterişli bir söylem oluştu.
Önümüzde sancılı günler var. Suriye, Yemen, Bahreyn ve diğer Ortadoğu ülkelerinde bağımsızlık hareketleri arttıkça, Türkiye güçlü bir oyuncu olarak sıkça yol ayırımlarında bulacak kendini.
Libya tartışmasının bu noktada bize ciddi katkı yaptığını ümit ediyorum.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları


































































































derya saygi
Sevgili Ahmet abi, apolitik ama tamamen duyarsiz olmayan,Tkp kökenli 5 agbiyle büyümüs,ama Atatürk ilkeleriyle can bulmus bir insanim. yazilarinizi firsat bulabildikce hep kafami sallayarak,ictenlikle onaylayarak okuyorum,literatürüm malesef kendi duygu ve düsüncelerimi ifade etmeye yeterli degil. ama hissetme yetenegim var. Atatürkün elestrilmesine karsi durmak ya da yaninda olmak gibi bi derdim yada lüksüm yok. cünki yeterince bilmiyorum. Ama ülkeme benim gibi siradan birinin gözleriyle
derya saygi
bakinca,yüzde 50 nin durumunu görüp,kalan yarininda asla bi araya gelemeyecegini düsününce,sanki geriye tek kalan atatürk semsiyesi gibi geliyo. Tabulastirilmsi,yanlis ve tarafli yorumlanmasi,kutsal gerec haline getirilik tanriymis gibi görülmesi ve üzerinden baski yapilmasi sanirim Atatürkün sucu olmasa gerek. O günün kosullarinda o mucizeyi basardi bence. bu kesinlikle talkdire sayan. Ama arkasai malesef okullarda kurdeleli kizlarin yürüyüs yapip bando mizika calmasindan,ve birilerinin iyi
derya saygi
rant elde etmesinden ibaret kaldi. ha birde filmler moda simdi. bütün bunlari neden yazma geregi duydum inanin ben de bilmiyorum. ama o kadar umutsuzum ki, insan olmanin disinda baska derdi olmayan biriyim,bu düsüncede olan insan sayisi ise cok az. din devlet,para mertebe,köken V.S,bunlarin malesef sonu yok gibi görünüyo. Korkuyorummmmmmmm. sevgilerimle derya.