Metin Gürcan
Bu yazımda, ABD’nin Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan ve Ocak ayında yayımlanan Küresel Trendler 2030: Alternatif Dünyalar (Global Trends 2030:Alternative Worlds) [1]başlıklı raporun bir özetini kendi yorumlarımı da katarak sunmak isterim. Gelecek hakkında düşünmek için iyi bir çerçeve sunan bu rapora göre dünya 2030 yılına doğru belirsizlik ve kestirilemezlikle dolu bir dönüşüm süreci içinde. Öncelikle bu dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini anlamak için her biri “tektonik kayma” yaratma potansiyeline sahip “Megatrendler’i” konuşmak gerekiyor. Mega trendleri, “tarihin akışı içindeki sebepleri hemen görünür olmayan ve zamana yayılan, uzun vadede kalıcı sonuçlara yol açan önemli küresel eğilimler” olarak tanımlamak mümkün. Bahsedeceğim trendler aslında bugün var olmayan eğilimler değil fakat önümüzdeki 15-20 yıl içinde bu trendlerin daha da ivme kazanacağını söylemek mümkün. Rapor bu megatrendleri dört kategoride inceliyor:
-
Bireyin Güçlenmesi,
-
Gücün Dağılması,
-
Alternatif Demografik Modeller
-
Yemek, Su, Enerji Kıtlığı.
Megatrendler bize 2030’larda bir dönüşümün gerçekleşeceğini işaret ediyor ancak bu dönüşümün ne yönde olacağını sadece megatrendlere bakarak anlamak mümkün değil. Ancak, “Yön belirleyici Dinamikler” ile megatrendleri bir arada düşündüğümüzde, 2030 yılında nasıl bir dünyada yaşayacağımız hakkında fikir sahibi olabiliriz. Değişimin yönünün belirleyicisi olacak bu dinamikleri rapor altı ana kategoride inceliyor:
1- Krize Yatkın ve Kırılgan Küresel Ekonomi,
2- Yönetişim Açığı,
3- Potansiyel Çatışma Artışı,
4- Geniş Ölçekli Bölgesel İstikrarsızlıklar,
5- Yeni Teknolojilerin Etkisi,
6- ABD’nin Rolü.
Mega-trendler
1) Bireyin güçlenmesi:
Mega-trendler arasında ilk ve en önemli olanı bireyin güçlenmesi. Yoksulluğun azalması, orta sınıfın genişlemesi, eğitim ve teknoloji imkanlarına erişimin artması, hiper-bağlantılı dünya, bilginin bedava ve hızla yayılması ve sağlık hizmetlerinin gelişmesi gibi sebeplerden ötürü önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde bireyler ulus-devletlere ve kurumlara kıyasla daha da güçlenecek. Bireyin güçlenmesi bir yandan küresel ekonominin genişlemesi, gelişmekte olan ülkelerin büyümesi, yeni iletişim ve üretim teknolojilerinin yaygınlaşması gibi alanlarda olumlu bir trend. Ancak diğer yandan bireylerin nükleer, biyolojik ve kimyasal yıkıcı ve ölümcül silahlara erişiminin kolaylaşacağı yakın gelecekte bireyin güçlenmesinin terör, organize suç vb. yıkıcı yan etkileri da söz konusu. Yani kısaca bireyin ulus-devletlere kıyasla gücünün artmasının hem yaratıcı hem de yıkıcı etkileri olacak.
Özelikle yer kürede orta sınıfın gelişmesi birçok dönüşümün kaynağı olacak. Orta sınıfta en büyük genişleme Asya’da Çin ve Hindistan’da yaşanacak. Öngörülen şu ki; gelişen orta sınıf bir tektonik kayma yaratacak ve tarih boyunca ilk kez dünyanın büyük çoğunluğu fakirlik çekiyor olmayacak. Fakirliğin azalması özellikle bireylerin güçlenmesine ve yönetişim alanında daha talepkar olmasına yol açacak. Yönetişimde bir aktör olarak yer almaya başlayan güçlenmiş bireyler çatışma çözümü alanında da önemli bir rol oynayacak. Bunun yanında, küresel orta sınıfın genişlemesi toplumların değerlerinde dönüşüme ve bunun sonucu olarak sosyo-politik değişim isteğine yol açacak. Tarihsel olarak bakıldığında, yükselen orta sınıfın politik alana yansıması ya popülizm ve otoriter yönetim tercihi ya da daha çok demokrasi talebi olarak kendini gösterecek. Bu iki uç arasındaki salınım genellikle ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre değişim gösterecek. Ülkelerin ve bireylerin ekonomik gelişmişlik düzeyinin en büyük belirleyicisi eğitim imkanlarına erişim düzeyleri olacak. Yani artık ‘gelişmiş’ gelişmekte olan’ ve ‘az gelişmiş’ gibi tüm ülkelerin içine konduğu sepetler yerine ‘demokrasiler’ ve ‘diğerleri’ şeklinde sınıflandırılacak.
Bireyin güçlenmesini tetikleyen bir diğer unsur da iletişim teknolojilerinin kullanımı olacak. Bu teknolojilerin yaygın kullanımı özellikle gelişmekte olan ülkelere yeni kabiliyetler kazandıracak. 2030 yılında, teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak sağlık olanaklarında da gelişmeler yaşanacak fakat zengin ve fakir ülkeler arasındaki ortalama yaşam süresi farkı bu süre içerisinde daralmayacak. Sonuç olarak bireyin güçlenmesi ile ilişkili bütün bu etmenler çatışan ideolojileri içinde barındıran bir dünya düzeninin oluşumuna yol açacak. Çünkü Batı artık tek güç olamayacağı için bu bölgenin değerlerini yansıtan seküler Batılı modernite anlayışı uluslararası sistemde tek seçenek olarak kalmayacak. Devlet tarafından din ve topluma atfedilen rol tartışmaların merkezini oluşturacak. Bir diğer önemli tartışma da milliyetçilik fikri etrafında şekillenecek. Özellikle Doğu Asya gibi sınır çatışmalarının var olduğu bölgelerdeki devlet ve içinde etnik azınlık barındıran Türkiye gibi kırılgan devletlerde bu tartışmanın görülme olasılığı daha yüksek olacak.
2) Gücün dağılması
Gücün ulus-devlet merkezli sistemden siber aleme, informal ağlara dağılımı 2030 yılında büyük bir etki yaratacak. Çünkü bu yeni dağılım Batı’nın uluslararası arenadaki geleneksel hegemon pozisyonunu sarsacak ve Asya’nın global ekonomide ve dünya politikasındaki ağırlığını arttıracak. Öncelikle artık karşımızda Washington, Londra ve Brüksel’den oluşan farklı görüş ve yaklaşımlarda 3 farklı Batı olacak. Bu nedenle yakın gelecekte sık sık ‘Hangi Batı?’ sorusunu soracağız. Yine gücün dağılması kapsamında gözlemleyeceğimiz bir trend de şu olacak: BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) olmak üzere ‘diğer ülkelerin’ güç kazanması. ABD ve Avrupa’dan diğer ülkelere özellikle ekonomik ve sosyo-kültürel alandaki güç transferi nedeniyle 2030 yılına gelindiğinde dünyada ekonomik ve kültürel anlamda hiçbir ülke hegemon güç olmayacak. Ancak savunma/güvenlik alanında durum farklı. 2015 rakamlarına göre yaklaşık 1.6 trilyon dolarlık küresel savunma/güvenlik pazarında ABD (700 milyar dolar) ve Avrupa Birliği (toplamda 300 milyar dolar) yani Batı 1 trilyon dolar (toplamın %63’ü) savunma harcaması ile hala lider. Batının (ABD+Avrupa) savunma/güvenlik alanındaki bu hegemonyasını 210 milyar dolarlık savunma harcaması ile Çin, 90 milyar dolar ile Rusya, 55 milyar dolar ile Hindistan ne kadar kırabilir bilemiyoruz. Ama şu bir gerçek ki 2030’a kadar Batı’nın savunma/güvenlik alanındaki küresel hegemonyasına yönelik özellikle Çin, Rusya ve Hindistan’ın ne tepki vereceği çok önemli. Bir projeksiyona göre 2060’ye doğru Çin ile ABD’nin savunma bütçelerinin eşitleneceğini söyleyelim. Burada asıl soru ABD’nin Çin’e nasıl yaklaşacağı. Acaba ABD Çin’i ekonomik açıdan ‘ehlileştirilebilecek’ ve küresel ticarete entegre edilebilecek bir Pazar olarak mı görüyor (Bir an için 1 milyar Çinlinin Apple ürünleri kullandığını düşünsenize) yoksa güç kullanarak önce caydırılıp sonra mutlaka durdurulması gereken küresel bir güç adayı mı? Çin şu ana kadar küresel bir güç olma iddiasında olmadığını sürekli vurguladı ve niyeti varsa da başarılı şekilde bunu gizledi. Ama Çin’in Asya-Pasifikte artık yavaş yavaş dişini gösterdiğini ve bunun da Tayvan, Güney Kore, Japonya ve Avustralya gibi ABD müttefiklerini ürküttüğünü söyleyelim.
Artık yeni dönemde uluslararası ilişkilerin belirleyicileri komplike, çok cepheli, sınırları belli olmayan devlet ve devlet dışı aktörlerin oluşturduğu ‘aktör-şebeke paketleri’ de devletler kadar önem kazanıyor. IŞID, El Kaide, Hamas, Hizbullah gibi devletimsi yapılar yanında küresel kaçakçılık şebekelerinin başını çektiği bu ‘Aktör-şebeke paketleri’ yeni aktörler olarak karmaşık yapılarından ötürü devlet karar alıcılarını çok rahatsız etmeye devam edecek. Devlet dışı aktörlerin güçlendiği bu yeni dönemde, özellikle bu aktör şebeke paketlerine uygulanan gücün meşruiyeti, kısa vadede sorun çözen ama uzun vadede daha çok sorun yaratan ‘kaba güç’yerine ortak rıza ve ikna süreçleri ile ‘erdemli güç’ kullanımına kayacak. 2030’lara giderken askeri güçle sorun çözen ve düşmanın fiziki varlığını/iradesini yok etmeyi hedefleyen geleneksel yaklaşımlar yerine rızayı hedef alan ve toplumsal meşruiyeti hedefleyen güç kullanımlarının istikrar ve huzur üretme şansı olacak.
3) Demografik dönüşüm
2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusu yaklaşık 8.3 milyarı bulacak ve bu dönemde ülkelerin demografik modellerinde üç ana trend belirleyici rol oynayacak;
- Yaşlanma :
60 yaşın üstündeki nüfusun artması ile beraber dünyanın nüfusu her geçen gün giderek yaşlanıyor. Beş yıldan az bir süre içerisinde dünyada her beş insandan biri en az 60 yaşında olacak. Ortalama yaşam süresinin 2050 yılı itibarı ile gelişmiş dünyada 83 yıl, ve az gelişmiş dünyada 72 olacağı öngörülüyor. Bugün ise ortalama gelişmiş ülkelerde 78, gelişmemiş ülkelerde ise 67. Bu rakamların 1950'de 66 ve 42 olduğunu bilmek size ilginç gelebilir. Yakın gelecekte, yaşlı nüfusun genç nüfusa oranı mevcut durumun neredeyse iki katına çıkacak ve 60 yaşın üstündekilerin toplam sayısı 810 milyondan yükselerek iki katına çıkacak ve 2 milyar sınırına dayanacak. Yaşlanma, dünyanın belirli bölümlerini çok daha erken etkileyecek, dönüşen nüfuslara en çarpıcı örnek Japonya. Japonya’da yaşlı nüfusun çalışan nüfusa (15-64 yaş) oranı şu an zaten yüzde 38'in üstünde ve bu oranın 2050'de neredeyse yüzde 70'e ulaşması beklenmekte. Avrupa ülkeleri ve Rusya da yaşlanma konusunda riskli ülkelerden. İlginç şekilde dünyanın en genç nüfusu eski kıta Afrika.
- Göç (iç ve dış)
2030 yılına gelindiğinde; değişen ekonomik olanaklar, ülkeler arasındaki gelir dağılımı eşitsizliği, hızlanan globalleşme, doğal kaynaklara erişim olanaklarında (özellikle kuraklık) değişkenlik ve artan şehirleşmeden ötürü hem iç hem dış göç hız kazanacak. Bu göçler kontrollü olmazsa çatışma, insan hakları ihlalleri, emeğin sömürüsü ve insan ticareti gibi istenmeyen sonuçlar doğurma riski taşıyacak.
Avrupa ve Doğu Asya ülkeleri- ekonomik üretkenlik ve gayri safi milli hasılanın artışında gerileme ya da duraksama riski taşıyacak. Ekonomik duraksama veya gerilemeden ötürü bu ülkelerin askeri yatırımları da minimuma inecek. Her ne kadar bu durum genellikle çatışmayı ve toplumda uyuşmazlık oluşması riskini minimize edecek gibi görünse de bu ülkelerde ikamet eden göçmenlerin topluma entegrasyonu gerçekleşmediği takdirde sosyal uyum problemleri ortaya çıkabilir ve sonucunda gerici politikalar yükselişe geçebilir. Öte yandan genç nüfusa sahip ülkelerin askeri ve sivil çatışma ihtimali yüksek kalmaya devam edecek. Bu dönemde çatışma riskini arttıracak bir diğer demografik trend de etnik azınlıkların ve bölgesel nüfusunun toplam ülke nüfusunda genç kalması olacak. Bu trend özellikle; Pakistan, Afganistan, Hindistan, Türkiye ve İsrail’de görülecek. Burada size bir TUİK verisi paylaşmak isterim. Edirne’nin yaş ortalaması 36 iken Siirt’inki 20.
- Kentleşme
Dünya nüfusu hızla kırsal alanlardan kentlere kayıyor. 2030’da dünyada her 5 kişiden 3’ü kentlerde yaşayacak. Şu anda dünyada 10 milyon ve üstü nüfusa sahip 20 megakent varken 2030’da bu rakam 30’u bulacak. Lagos, Karaçi, Kahire ve Dakka gibi mega kentlerde düzen kurmanın ve hizmet sağlamanın ne kadar zor olduğu şimdiden görülüyor. Bu nedenle kentleşmeye paralel olarak kentlere gelen göçmenlerin ‘kentlileşmesi’ arasındaki makas açıldıkça daha çok kentleşme daha çok kaos, yönetişim sorunu ve çatışma olarak kendini gösterecek. (Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn vb)el ekonomik sisteminaos ve çatışmayor. Bu nedenle kentleşmeye paralel olarak kentlere gelen
4) Yemek, su ve enerji kıtlığı
Dünya nüfusundaki hızlı artış ve genişleyen orta sınıfın tüketim alışkanlıkları, 2030 yılına gelindiğinde yemek, su ve enerjiye duyulan talebin 50% oranında artmasına sebep olacak. Fakat, küresel ısınma ve dünya nüfusunun yaklaşık 8.3 milyar insana ulaşması bu artan talebin karşılanması noktasında çeşitli sıkıntılara yol açacak. Ama bu demek değildir ki, dünyada büyük bir kıtlık yaşanacak. Eğer politika yapıcılar ve özel sektördeki iş ortakları proaktif davranırsa kaynaklara erişim dünya için bir problem olmak zorunda kalmayacak. Kaynakların fiyatında meydana gelecek artıştan ötürü, bu dönemde ithalata dayalı ekonomiler ile yeni gelişen büyük marketler arasındaki makas genişleyecek.
Yön belirleyici dinamikler
1) Krize yatkın ve kırılgan küresel ekonomi
2030 yılında global ekonominin ana belirleyicileri, farklı hızlarda büyüyen bölgesel ve milli ekonomiler olmaya devam edecek. Farklı hızlarda büyüyen ekonomiler iki olası sonuca yol açacak; ya bildiğimiz anlamda küresel ekonomik sistemin çöküşü veya birden fazla ekonomik güç merkezinin oluşumu ile gelen yıkıcı denge. Ülkeler için en büyük risk hızla yaşlanan nüfus olacak. Bu trendden en çok Avrupa, Amerika -diğer ikisine göre bir nebze daha iyi durumda olması muhtemel- ve Japonya etkilenecek. Genç nüfus avantajına sahip olan Hindistan ve Brezilya ekonomik anlamda daha iyi bir performans sergileyecek. Fakat Çin ve Hindistan için başka riskler ihtimal dahilinde olacak. Her ne kadar nispeten genç nüfusa sahip olsa da, hızlı yaşlanma bu dönemde Çin’i tehdit eden unsurlardan bir tanesi olacak. Bir diğerinin de olası ekonomik büyümesini yavaşlatma riski taşıyan orta gelir tuzağı olacağı öngörülüyor. Hindistan’ın büyümesini tehdit eden unsurlar da Çin’den çok farklı olmayacak fakat Hindistan hem genç nüfus oranının Çin’den fazla olması hem de yönetim şeklinin demokrasi olması sebebiyle bir adım önde olacak.
Alışılmışın aksine 2030 yılına gelindiğinde global ekonominin gidişatını gelişmiş ülkelerin değil gelişmekte olan ülkelerin performansı belirleyecek. Bu dönemde özellikle; Kolombiya, Endonezya, Nijerya, Güney Afrika, Güney Kore, Meksika ve Türkiye’nin başarı veya başarısızlıkları dünya ekonomisinin işlemesinde kilit bir role sahip olacak.
a. Yönetişim açığı
2030 yılında bir yönetişim açığı oluşup oluşmayacağı öncelikle devletlerin ve uluslararası organizasyonların hızlı gelişen değişimlere ayak uydurup uyduramamış olmasına bağlı olacak. Megatrendlerde belirtildiği gibi orta sınıf genişlerse, hukukun üstünlüğü ve hükümetlerin meşruluğu konuları daha fazla önem kazanacak. Öte yandan teknolojinin gelişmesi devletler dışında üçüncül aktörlerin siyasi arenada aktif rol almaya başlamasıyla sonuçlanacak ve bu şekilde artan aktör sayısı hem yerel hem de uluslararası karar verme süreçlerini zorlaştıracak.
Bu dönemde yönetişim boşluğu, yaşanan hızlı politik ve sosyal dönüşümlerden ötürü uluslararası arenadan önce iç siyaset düzeyinde hissedilecek. Yönetişimde istikrarsızlığı en çok otokrasi ve demokrasi arasında gidip gelen devletler ile gelişmişlik düzeyi yönetim biçimiyle uyuşmayan devletler yaşayacak. İlk kategorideki ülkeler; Sahra Altı Afrikası, Güneydoğu Asya ve Orta Doğu ülkeleri, 2030 yılına gelindiğinde hala demokrasi ve otokrasi arasında gidip gelmeye devam ediyor olacak. İkinci kategorideki ülkeler yani demokrasi açığına sahip ülkeler; Çin ve Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn vb), demokratikleşme gerçekleştiremedikleri takdirde uluslararası sistem için bir risk olarak kalacaklar.
Yerel siyasetin yanında, yeni teknolojilerin kullanımı da yönetişime etki edecek. Daha önce de bahsedildiği gibi teknoloji kullanımının yaygınlaşması ve erişimin kolaylaşması bireyleri güçlendirecek. Arap Baharında görülen örgütlenme tipi bu dönemde daha da kolay bir hal alacak. Ancak bu teknolojiler sadece kişilerin perspektiflerini geliştirmesine veyahut da otoriteye karşı ayaklanmasına yardımcı olmayacak aynı zamanda partizanlık ve milliyetçilik gibi yıkıcı sonuçlar doğurabilecek fikirlerin de yayılmasını kolaylaştıracak. Ayrıca teknolojiye erişimin kolaylaşması terör, uyuşturucu ve insan ticareti, bilgi hırsızlığı gibi suçlara karışmış yasa dışı örgütlerin de faydasına olacak. Teknolojinin yaygınlaşmasının hükümetler nezdinde bir diğer sonucu da hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerine yapılan vurgunun artması olacak. Özellikle otoriter rejimlerde, halk hükümete bu ilkelere uyması için daha fazla baskı uygulayabilecek. Uluslararası düzlemde de eşitlik ve adillik ilkeleri en çok tartışılan konular olacak. Bu ilkeler ile ilgili gelişmekte olan ülkeler için en büyük sorunlar; Amerika’nın seçkinci liberalizmi, Batı’nın otoriter rejimlere destek vermesi, nükleer silah kullanımında çifte standart, insan haklarını ve uluslararası hukuku çiğneyen eylemler olmaya devam edecek. Eşitlik ve adillik ilkelerinin uluslararası sisteme uygulanması için baskılar artacak.
Yönetişimin yönünü belirleyecek bir diğer dinamik de yeni idari yapılar olacak. 2030 yılına gelindiğinde politik manzara bugünkünden çok daha karmaşık olacak. Megaşehirler ve bölgesel gruplaşmalar güç kazanırken dönüşüme ayak uyduramayan ülkeler ve uluslararası kuruluşlar güç kaybedecek. Kentsel alanın ekonomik gelişimi sebebiyle, şehirler gelecekte bugünden daha önemli bir rol oynayacak. Öte yandan bölgesel entegrasyonun artması ile bölgesel yapılanmaların önemi artacak. Ve bu dünya düzenin bölgesel yapılanma üzerine kayma ihtimalini doğuracak. Ayrıca bu dönemde IMF, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Dünya Bankası gibi kuruluşlar yeni dünya düzenine ve değişen ekonomik hiyerarşiye uyum sağlamak için büyük dönüşümler geçirecek.
b. Potansiyel çatışma artışı
Ne yazık ki 2030’a doğru ülke içi çatışma riski azalırken, ülkeler arası çatışma riski uluslararası sistemdeki değişikliklere bağlı olarak artıyor. Ülke içi çatışma riski nüfusun yaşlanmasının da etkisiyle dünya genelinde azalırken genç nüfusa sahip etnik azınlıkları barındıran Türkiye, Lübnan, Tayland gibi ülkelerde bu risk artacak. Genç etkin azınlık barındırmanın yanında yetersiz doğal kaynaklar ve bu kaynaklara erişim sorunu Sahra Altı Afrikası, Güney ve Doğu Asya’da ülke içi krizlere sebep olacak.
Öte yandan ülkeler arası çatışma riski uluslararası sistemin parçalı hale gelmesi, ana aktörlerin hesaplarındaki değişiklikler, su ve diğer doğal kaynakların kısıtlı olması, ulaşılabilir hale gelmiş geniş yelpazeye -bio terör silahları, siber enstrümanlar vb.- sahip savaş gereçleri sebebiyle artacak. Bu dönemde Çin süper güç olma amacını birinci önceliği yapacak ve bu durum global arenadaki güç çekişmesine taşıyacak olursa küresel bir çatışma ihtimali yüksek. Çin’in Hindistan’ı çevreleme politikası ve nükleer silahlanma alanında Pakistan’la işbirliği yapması Hindistan ve Çin arasındaki gerilimi sıcak tutacak. Rusya’nın bu dönemdeki stratejik hesapları uluslararası sisteme entegre olup olmama kararına göre değişecek. Avrupa’nın konumunu güç kullanma ve askeri müdahale konusundaki kararı belirleyecek. Savunma anlamında daha kooperatif bir Avrupa insani müdahalelerde önemli bir rol oynayacak. Çatışma riskini en çok arttıracak faktör ABD’nin dünya güvenliğini sağlama görevinden vazgeçmesi olacak. ABD bu kararı verdiği takdirde çatışma riski çok artacak.
Bu gelişmeler ışığında olası bir savaş bugünkünden farklı olacak ve birden fazla savaş şeklini içinde barındıracak. Gelecekteki savaşla bugünkü savaşın ortasını Küresel Selefi-Cihadçı yapılar ile Hamas, Haşdi Şabi be Kudüs Gücü gibi devlet destekli örgütlerle yaşanan çatışmalar oluşturacak. Bu dönemde küresel aşırıcı Selefi akımların nasıl bir dönüşüm içinde olacağı ve başta ABD ile Rusya’nın ‘İslamcı Terör’ ile mücadelede öne çıkaracağı da önemli.
c. Geniş ölçekli bölgesel istikrarsızlıklar
Bu dönemde bölgesel çatışmalar etrafına sıçrama ve güvenlik problem yaratma riski taşıyacak. Orta Doğu’nun geleceğini ülkelerin demokratikleşip demokratikleşmemesi, Israil-Filistin sorununun gidişatı ve İran’ın nükleer silaha yaklaşımı belirleyecek. Siyasal İslam ve demokrasi uyumu bir şekilde yakalanabilirse ve İsrail-Filistin sorununun çözümü için ortak hareket etme kararı alınırsa bu, bölge için olumlu sonuçlar doğuracak. Fakat İran’ın nükleer silahlanma konusunda atacağı adımlar ile milis güçleri ile ‘Şii ideolojisini’ ilgi alanına yayma çabaları bölgemizin uzun süre istikrarsız olmasına neden olabilir.
Güney Asya’da istikrarsızlık Pakistan, Afganistan, Hindistan ve Çin sonucu oluşacak. Afganistan ve Pakistan’da yavaş büyüme, gıda fiyatlarında artış, enerji kıtlığı ve en önemlisi genç nüfusun yüksek işsizlik oranı bu ülkelerde yönetişim zorlukları yaratacak. Hindistan ekonomik olarak gelişse de eşitsizlik, alt yapı eksikliği ve eğitim sistemindeki eksiklikler birer sorun olarak kalacak. Bu gelişmeler sonucunda Asya çok kutuplu bir hal alacak, bölgede çıkar çatışmalara meydana gelecek, ülkelerde karşılıklı güven duygusu sarsılacak. Çin’in güçlenmesi diğer ülkelerde korku, Çin’de milliyetçilik yaratacak. En çok tartışılan konulardan birisi ABD’nin Asya-Pasifikteki varlığının nasıl olacağı.
Avrupa’yı bu dönemde Avrupa Birliği içerisindeki politik ve ekonomik krizler tehdit ediyor olacak. Bu krizlerin yenilmesi halinde Avrupa dengeleyici görevini üstlenecek.
Rusya’yı da gelecekte iki farklı senaryo bekliyor olacak. Uluslararası sisteme entegre olup, serbest piyasa ekonomisine uygun üretim yaparsa sonuç ‘istikrar’ olacak. Fakat entegrasyonu başarısız olur ve daha liberal demokratik bir düzene geçemezse dünya için bir Rusya’nın revizyonist tutumu bir risk faktörü olmaya devam edecek. Latin Amerika ve Sahra Altı Afrikası’nda bölgesel dayanışma artacak ve bu da bölgelere stabilite getirecek.
d. Yeni teknolojilerin etkisi
Bu dönemde dünyayı dört teknolojik alan şekillendirecek: Bilişim Teknolojileri, Otomasyon ve Üretim Teknolojileri, Doğal Kaynak Teknolojileri ve Sağlık Teknolojileri. Bilişim teknolojileri, devletler ve insanlar için nasıl kullanıldığına bağlı olarak avantaj veya tehdit olacak. Bu teknolojiler ile büyük miktarda veri kolaylıkla depolanabilecek ve analiz edilebilecek. Her ne kadar avantajlı bir durum gibi görünse de devletler bu verileri vatandaşlarını izlemek ve kısıtlamak için kullanırsa, vatandaşların bu teknolojilerin yasaklanması için devletlere baskı uygulama ihtimali olacak. Bunun yanında, sosyal ağ oluşturma da yeni teknolojiler vasıtasıyla kolaylaşacak. Bu, bireyleri güçlendirirken yasadışı grupların da destekçi toplamasına hizmet edebilecek.
Gelişen otomasyon ve üretim teknolojileri güvenlik bağlamında düşünüldüğünde büyük bir tehdit oluşturma riski taşıyacak. Özellikle uzaktan kontrol edilebilen insansız hava araçlarının üretiminin yaygınlaşması büyük çaplı şiddet uygulayabilme gücünü devletlerin tekelinden çıkaracak. Bu yeni araçlar insanın kullanımını gerektirmediği ve uzaktan kontrol edilebildiği için yasadışı gruplar tarafından büyük rağbet görecek.
Öte yandan, kısıtlı doğal kaynakların üretimini veya yeniden dolanımını sağlayabilecek kaynak teknolojileri dünyada çatışma riskini azaltma anlamında önemli rol oynayacak. Özellikle su ve enerjinin üretiminin sağlanması dünyada stabilitenin korunmasına büyük fayda sağlayacak.
Sağlık teknolojilerinin gelişmesi, dünya nüfusunun ortalama yaşam süresini uzatacak. Bu durumda en büyük sorun ekonomik büyümede duraksama ve yaşlıların yaşam kalitesinin sağlanması olacak. Diğer yandan, nüfusun yaşlanması tarihsel olarak çatışmanın da azalmasını işaret ettiği için bu anlamda faydalı olma ihtimali doğacak.
e. ABD’nin rolü
Amerika’nın uluslararası düzenin yenilenmesi sürecinde yeni partnerlerle çalışıp çalışamayacağı dünyanın geleceğinin belirlenmesinde büyük önem arz edecek. Her ne kadar dünya düzeni çok kutuplu bir hale gelecek ve gelişmekte olan ülkeler ABD’den hızlı büyüyecek olsa da ABD büyük güçlerin arasındaki birincil yerini koruyacak. ABD’nin bu dönemdeki rolü öncelikli olarak kurduğu ortaklıklara ve uluslararası krizleri yönetme becerisine ya da isteğine bağlı olarak değişecek. Vereceği kararlara ve dış faktörlere bağlı olarak ortaya çıkma ihtimali en düşük olan sonuç uluslararası düzende ABD’nin yerini başka bir ülkenin alması olacak ki bu 2030’larda pek de mümkün görünmüyor.
Bakalım bu megatrendler ve yön belirleyici dinamikler ışığında Türkiye 2030’lara nasıl ilerleyecek ve gelecekteki daha karmaşık sorunlarla nasıl baş etmeye çalışacak?
[1] Raporun tamamına ulaşmak için bakınız: https://globaltrends2030.files.wordpress.com/2012/11/global-trends-2030-november2012.pdf (erişim 6 Şubat 2017)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2021
9.09.2021
11.08.2021
5.04.2021
2.01.2021
16.03.2020
23.11.2019
31.08.2017
12.08.2017