Metin Gürcan
15 Temmuz Askeri Kalkışması’nın üzerinden bir yıl geçti. Şu an nerede olduğumuzu anlamak için yeni bir sivil-asker ilişkileri resmi çekmenin zamanı geldi. Bunun için önce kısa bir durum tespiti yapıp, sonra bu alandaki başat aktörlerin algıları, tutumları ve duruşlarını özetleyip, müteakiben madde başlıkları halinde tespitlerimi, tahmin ve önerilerimi sıralamak niyetindeyim.
Şu an ‘Durum’ ne?
Şu an sivil-asker ilişkileri açısından durum ‘karışık.’ Çünkü her şey birbirinin içine girdi ve kördüğüm oldu (veya bu kördüğümü biz yarattık). Artık hiç kimse TSK’nın içinde FETÖ’nün yuvalandığı imtiyaz ve otonomi alanlarının olduğu ve 15 Temmuz’la çürüdüğü tescillenen ‘eski düzene’ dönmek istemiyor. Bu konuda kafalar net. Ama ‘yeni düzene’ dair de kafamızda net bir resim de yok. Herkes ‘neyin’ ve ‘niçin’ yapılması gerektiğini kendi siyasi meşrebi ve hayat görüşü açısından sıralıyor ama yeniye dair beyin yakan ‘NASIL’ sorusuna gelince kafalardaki resimler hala sisli.
- Acaba NASIL bir orduya ihtiyacımız var? Acaba realist bir tutumla TSK’nın şimdiki teşkilat yapısı, kullandığı harp silah/gereçleri, şu anki personel kaynağına bakarak mı bu soruya cevap vermeliyiz (yani eldeki köfteye göre mi ekmeği ayarlamalıyız) yoksa idealist bir tutumla kafamızda ‘olması gereken resme’ göre mi bir ordu tasarlamalıyız (yani hayalimizdeki ekmeğe yetecek kadar mı köfte pişirmeliyiz?)
- Acaba genç askerlerimizin, özellikle ordu içindeki yönetici elitler olan subayların kafasına NASIL bir işletim sistemi yüklemeliyiz? Askeri eğitim sistemini NASIL dizayn etmeliyiz?
- Acaba bir daha 15 Temmuz’lar yaşanmaması için askerlerimizin kalplerini ve beyinlerini ele geçirmesinler diye NASIL bir Denetim/Yaptırım mekanizması kuracağız? Bu mekanizma askeri mi sivil mi olmalı?
Yukarıdaki sorulardan anlaşılabileceği gibi siyaset/ideoloji kokan ‘Niçin’ sorusundan oldum olası hazzetmem. Benim derdim daha teknik, daha eleştirisel ve bu konularda cevaplanması daha zor olan ‘Nasıl’ sorusu.
Ve ne yazık ki 15 Temmuz’un üzerinden neredeyse bir sene geçmesine rağmen ‘nasıl’ sorularına verebildiğimiz cevap sayısına bakınca ortada pek de iç açıcı bir resim yok.
Şimdi Aktörler ve mevcut pozisyonları
Askeri Bürokrasi: TSK’nın 15 Temmuz Sonrası Kaçan Dönüşüm İştahı
Son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nın iç dinamikleri ve ordudaki hakim gruplar arasındaki güç mücadelelerine dair yazılar medyada sıkça yer alıyor. Bu yazılara baktığımda ülkenin aşırı siyasallaşmış ikliminde TSK içindeki asıl mücadelenin siyasi görüşleri açısından ‘Ülkücüler’, ‘Avrasyacılar’, ‘Muhafazakarlar’ ve ‘NATO’cular’ gibi farklı gruplar arasındaki güç/çıkar mücadelesi olduğunu vurgulayan yorumlara rastlıyorum. Bu yorumların gerçeklik payı var ama bence TSK içindeki asıl mücadele bu değil. Yani 15 Temmuz sonrasında TSK içindeki asıl güç mücadelesi ‘siyasi görüş’ açısından değil ‘DÖNÜŞÜM konusundaki duruş’ açısından. 29 Nisan 2017’deki yazımda[i] da vurguladığım gibi TSK içindeki asıl güç/çıkar mücadelesi simbiyontlar, pragmatistler ve reform yanlısı dönüşümcüler (eskiyi ihya etmeye çalışan öze dönüşçüler ve yeni bir model peşinde koşan ilerlemeci dönüşümcüler) arasında yaşanıyor. Ancak askeri elitleri siyasi görüşe değil de dönüşüme yönelik tutumları açısından analize başladığımız zaman TSK hakkındaki tartışmayı ‘depolitize’ ederek toksik siyasi zeminden teknik zemine çekebileceğimizi ve bu sayede de ‘Nasıl’a dair farklı projeler, modeller ve yaklaşımlar tartışabileceğimizi düşünüyorum.
Bana ‘askerle sivil siyaseti ayıran en temel fark nedir?’ diye sorsanız ‘belirsizliğe’ yönelik tutumları derim. Sivil siyaset için belirsizlik bir dereceye kadar risk ama son tahlilde ‘fırsat’ demekken asker için belirsizlik her ahval ve şartta başı ezilmesi gereken bir numaralı düşmandır. Sivil belirsizliği yönetmeye çalışır, asker ise yok etmeye. Bu nedenle askerlerin büyük çoğunluğu statüko’ya tapınır, yenilikten ve reformdan nefret eder, arşive sadıktır, yeni yol/yöntem bulmaya değil eskiyi takibe odaklanır, dönüşmekten, reformdan korkar. 15 Temmuz sonrasında da böyle oluyor. TSK kurumsal refleksle ‘ESKİYE’ yani 15 Temmuz öncesine dönmeye çalışıyor. Ama sivillere bir uyarım: TSK bu davranışı siyasi bir bilinçle yapmıyor. Modernist, Weberian paradigmayla kurulmuş, bürokratik, sert ve hiyerarşik her modern dünya ordusunun gösterdiği bir REFLEKS bu. Yaşanan kurumsal şok sonrası eski statükoya dönme refleksi.15 Temmuz sonrası yaşanan tasfiyelerle TSK içindeki statüko’ya tapan, TSK ile parazitel ilişki kuran, hayat felsefesi ‘ne kadar az iş o kadar iyi’ olan simbiyontlar’a gün doğdu. Her devrin adamı olan ve kendi kariyerini önceliklendiren pragmatistler de 15 Temmuz sonrasında kazananlar arasında. Bir yazımda ’15 Temmuzla FETÖ’cüler en çok TSK içindeki dönüşüm konusundaki istek ve kapasiteye zarar verdi’ demiştim tam da bu yüzden. 15 Temmuz sonrasında nispeten entelektüel gelişmişlikleri düşük simbiyontlarla, aşırı siyasallaşan pragmatistlerin devri başladı ve neticede TSK’nın dönüşüm/reform konusundaki iştahı kaçtı. Nasıla kafa yoran çoğu ilerlemeci dönüşümcü tasfiye edildi, öze dönüşçü dönüşümcülerin büyük kısmı ise hala küskün veya öfkeli.
Bir tespitim: ‘15 Temmuz sonrasında TSK’nın ‘dönüşüm konusunda kaçan iştahı’ şu an ‘Avrasyacı, Ülkücü, Muhafazakar, Natocu’ şeklinde köpürttüğümüz siyasi tartışmalarımızdan çok daha önemli.
Sorum gene bir nasıl sorusu: TSK’nın dönüşüm konusundaki iştahı NASIL açılacak?
Unutmayın TSK yeni bir ‘şeye’ dönüştürülemezse eskiye döner. Bunu da istemiyoruz. O nedenle bu sorum çok kritik. Lütfen düşünün: TSK’nın dönüşüm iştahı nasıl açılacak?
Sivil Bürokrasi: Askerler sanki 15 Temmuz olmamış gibi davranıyor
15 Temmuz sonrasında TSK’nın içindeki dönüşüm istek ve kapasitesi de uçup gittiği için sivil bürokrasi dönüşümle ilgili ‘nasıl’ sorularını cevaplamak zorunda. Ama sivil bürokraside iki şey gözlemliyorum:
- Askerlerin kurumsal bir refleks olan ‘eskiye ya da 15 Temmuz öncesine’ dönüş çabalarını siyasi bir okumayla ‘Bu askerler eski otonomi/imtiyaz ve haklarını muhafaza etmeye çalışıyorlar. Asker 15 Temmuz sanki hiç olmamış gibi davranıyor’ şeklinde algılıyorlar. Bu algının sonucu da 15 Temmuz sonrasında askerlerle beraber çalışan sivil bürokraside askere yönelik artan kırgınlık, hatta öfke mevcut. Sivil bürokrasi 15 Temmuz sonrasında askerin yeni bir ‘şeye’ dönüşmesi gerektiğini anlayamayıp, eskiye dönmek istemesinden şikayetçi ama bana ‘Sivil yeniye dair nasıl sorularını cevaplayan bir model, yaklaşım öneriyor mu?’ diye sorarsanız buna ‘Hayır’ derim. 15 Temmuz’un üzerinden bir sene geçti ama ben hala ‘Nasıl bir Askeri Reform’ konusunda kafamdaki soruları cevaplandıran bir kitap, rapor, akademik çalışma okumadım. Toksik siyasetten zehirlenmiş gazete köşe yazıları, op-ed’imsi yazılar arasında bile bu konuyu irdeleyen yazı yok denecek kadar az.
O zaman yönetmemiz gereken ilk risk alanı ortaya çıkıyor:
- Askerlerin 15 Temmuz öncesine dönme reflekslerinin törpülenmesi, TSK’nın dönüşüm konusundaki iştahının açılması ve 15 Temmuz sonrasında TSK içinde ‘aranan adam’ haline gelen ve kurum içine ‘STATÜKO’ pompalayan simbiyontlar ile kontrolsüz şekilde siyasallaşan pragmatistlerin sivil bürokrasi tarafından yönetilmesi zaruriyeti.
- Diğer risk alanları da şunlar:
1. Türkiye’de 15 Temmuz sonrasındaki sivil-asker ilişkilerinin giderek ‘Cumhurbaşkanlığı (saray)- asker ilişkilerine’ dönüşmesi ve 15 Temmuz’a çare olarak önerilen ‘tekelci sivilleşme’nin yani tüm sivil gözetleme (monitoring) ve denetleme (oversight) mekanizmalarının tek çatı altında toplamanın yaratacağı risk. Eskiden askerde olan ‘gücü’ yani yumurtalarımızı ayrı ayrı sepetlere koymak yerine hepsini tek bir ‘sivil sepete’ koyunca gücü askerden sivile transfer etmiş ve sivil-asker ilişkilerinde bir sivilleşme sağlamış oluyoruz ama bu ‘gücün farklı aktörlere dağıtılmasını/yayılmasını’ amaçlayan demokratikleşme demek değil.
2. Manisa’daki asker zehirlenmesi ardından yazdığım yazıda[ii] da vurguladığım gibi 15 Temmuz sonrasında Genelkurmay Başkanlığı makamının gücünün/etkisinin hem TSK içinde hem de sivil muhatapları nezdinde hızla ve kontrolsüz şekilde zayıflaması, bu zayıflamaya paralel olarak bir güç boşluğu oluşması. Ne yazık ki Milli Savunma Bakanlığı (MSB)’nın TSK içindeki ve TSK ile ihale vb. nedenlerle iş tutan sivil tüzel kişiler nezdinde gücü/etkisi Genelkurmay Başkanlığı’nın zayıflaması nispetinde artamadı. Genelkurmay Başkanlığı’nın özellikle Kuvvet Komutanlıkları üzerinde azalan etkisi ve 15 Temmuz sonrasında hem TSK’nın dönüşümü hem de yeni bir sivil-asker ilişkileri mimarisi konusunda ‘lokomatif’ rolü üstlenmesi gereken MSB’nin bu rolü bir türlü üstlenememesi ayrıca önemli. MSB’nin bu sorunu TSK içinde özellikle personel, teadarik, lojistik, bütçeleme asker alma-acemi eğitimi vb. cari (günlük) konuların güç boşlukları, harekat, istihbarat gibi alanlarda koordinasyon eksiklikleri, planlama ve stratejik öngörü konusunda ise entelektüel kapasite eksikliği anlamına geliyor.
3. 15 Temmuz sonrasında TSK içindeki bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünen dönüşümcü askerlerin sayıları çok azaldı. Bu askerlerden sivil bürokrasiye yardımcı olmak isteyenler de statüko yanlısı simbiyontlar ve pragmatistlerle bir kısım öze dönüşçü tarafından ‘sivile yalakalık’ hatta ‘hainlikle’ suçlanıyor. Hal böyle olunca sivil bürokrasiye yardımcı olmak isteyen az sayıdaki asker kurum içindeki ‘mahalle baskısına’ yenik düşüp, pusuyor ve siniyor.
4. TSK içinde pek çok nitelikli/uzman personel çok fazla dikkat çekmemek ve FETÖcü damgası yememek için dönüşüm konusunda model, yaklaşım önermekten, ‘Nasıl’a dair sorulara kafa yormaktan, çözümlerini çevreleri ile paylaşmaktan çekiniyor. Bu da kurumu statükocu bir atalete sokuyor. TSK’nın dönüşümü ve ‘nasıl bir sivil-askeri ilişkileri’ konusunda ‘lokomatif’ aktör olması gereken MSB bu rolü yeterince oynayamadığından 15 Temmuz’un üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ordu ve sivil-asker ilişkileri alanında Türkiye’de sayıları belki de 60’ı geçmeyen akademisyen/uzman/eski askerlerin katılımı ile çalıştaylar, toplantılar ve etkinlikler düzenlenemiyor.
5. Yeni dönemde ivedilikle kurulması gereken ‘asker-sivil entegrasyonu (dikkatinizi çekerim asker-sivil işbirliği değil daha çok iç içe geçmişlik kokan entegrasyon) siyasi bagajlarımız ve toksik siyaset yüzünden bir türlü kurulamadı.
6. TSK’nın başta yurt içinde ve yurt dışında terörle ile mücadele, sınır güvenliği vb. cari görevlerinin yoğunluğu nedeniyle ‘cariye yapışması’ TSK’nın geleceğinin planlanması ve gelecek tasarımına yoğunlaşmasını engelliyor, kurum içinde stratejik miyopi yaratıyor.
7. TSK ve askerler hala siyasal ve popüler tartışmalarımızın tam ortasında. Şu aralar ‘TSK hakkında siyaseten ne hissettiğimiz’ ‘nasıl düşündüğümüzden’ çok daha önemli. Bu da ister istemez TSK’nın dönüşümü ve sivil-asker ilişkilerini siyasi bir pozisyon almadan, safını seçmeden tartışamaz hale getiriyor.
Sonuç olarak 15 Temmuz’un üzerinden bir yıl geçti ama ‘Nasıl bir ordu, nasıl bir sivil-asker ilişkileri’ konusunda hala elimizde kuşatıcı ve ortak rıza üzerine kurulmuş bir ‘resim’ yok. Toksik siyaset ve magazinsel yaklaşımlar resim altenatifleri konusundaki tartışmayı zorlaştırıyor. Ankara’da askeri bürokrasinin dönüşüm konusundaki iştahı kaçtı, sivil bürokrasinin elinde ise ‘iştah açıcılar’ yok.
‘Ordunun demokratik (gücün dağıtılması) ve sivil kontrolü (gücün sivile transferi), etkinliği (verilen siyasi hedeflere ulaşma derecesi) ve verimliliği (hedeflere en az kaynaktan en çok çıktıyı alarak ulaşmak), toplumsal meşruiyet (ordu-toplumun birbirine benzeşmesi ve ordunun toplum nezdindeki meşruiyeti), ordunun uluslararası itibarı ve caydırıcılığı prensipleri arasındaki Altın Oran’ı NASIL tesis edebiliriz?’ sorusunun cevabını hala arıyorum. ‘Buldum’ diyen varsa haber versin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2021
9.09.2021
11.08.2021
5.04.2021
2.01.2021
16.03.2020
23.11.2019
31.08.2017
12.08.2017