Mümtazer TÜRKÖNE
Taraflar namluya kendi ideolojilerini sürüyor, nişan alıp hedefi kolluyor.
Çözüm süreci derken, koskoca Türkiye gemisinin sığ sularda geçirdiği yüz yıllık turlardan vazgeçip açık denizlere doğru yelken açmasını konuşuyoruz. Herkes cephanesini de silahını da duruşunu da kendi ideolojik bagajından çıkartıp kuşanıyor. İktidarın siyasal islâmcı içgüdülerinin, çözüm sürecinde Kürtlere Şam’ı göstermesi gibi. İktidar ideolojisi hep sonradan, siyasetin gereklerini-mecburiyetlerini meşrulaştırmak için devreye girer; bu yüzden iki yüzlüdür. Siyasal islâmcılığın itibarının yerlerde sürünmesinin, geniş bir mide şeklinde her şeyi sindirebilmesinin sebebi bu.
Türkçülük, başından itibaren devletin ihtiyaçlarına göre biçimlenmiştir, II. Meşrutiyet döneminde Turancılığa, 1930’larda ırkçılığa yönelmesinin sebebi, İmparatorluk devleti ile ulus devlet icaplarının değişmesinin eseridir. Sol-sosyalist ideolojiler Kürt ulusalcılığı üzerinde derin izler bırakmalarına rağmen, kantarda ağırlıkları kalmadığı için konumuz dışında.
Kürtlerin direnci ve ulusal kimlik edinme çabaları başka bir konu; yukardaki başlık altında bizim konumuz, iktidar tekelini elinde tutan ve hep “Cafer’e bez yetiştirme telaşı” içinde devreye giren islâmcılığın ve köklü bir şekilde dönüşen Türkçü ideolojinin çapraz baskısı altında çözüm sürecinin kimyasını analizden geçirmek.
İslâmcılıktan çözüm sürecine transfer edilen içgüdüsel refleksler
AK Parti politikalarına, bu arada çözüm sürecine etki eden islâmcı refleksler, Suriye’de Kürtlerle uzlaşmak yerine onları, farklı islâmcı fraksiyonların değirmeninde öğütülen ve çapraz baskılar altında ezilen Şam yönetimine biat etmeye zorluyor. İslâmcılar ulus-devletin ne olduğunu bilmez, Suriye’den bir ulus devlet çıkıp çıkmayacağını kestiremez. Araplığı Müslümanlıkla eş tutan bir Suriye-Arap ulus devletini, Suriye’nin karmakarışık sosyolojisinden sadece söylem düzeyinde çıkartmayı becerebilirler. Böyle ulus ile ümmet karışımı bir devlet tasavvurundan da üniter-merkezi bir yapı gün yüzüne çıkmaz.
Bütün ideolojiler gibi islâmcılık da bulunduğunuz yeri ve gideceğiniz yönü tayin eden toplumsal-siyasal bir harita çiziyor. Bir hayat konforu sağlıyor, navigasyonların sağladığı sürüş konforu gibi islâmcıların hayatını kolaylaştırıyor. Ama bu harita, ateş çemberinde şekillenen bölgemizin gerçeklerine uymuyor, yani sizi bir yere ulaştırmıyor.
23 yıllık AK Parti iktidarında islâmcılık, çöllerde yer değiştiren kum tepeleri gibi topoğrafyayı alt-üst eden bir ahlâkî erozyona maruz kaldı. Darü’ll Harp diyerek düşman ilan ettikleri devletin dümenine oturunca, her türlü suistimal peşinen kitabına uydurulmuş oldu. O kadar büyük servetleri edinirken şeytanın arabuluculuk yapmaması olmaz. Ancak alışkanlıklar kolay değişmiyor. Hiç olmazsa göstermelik olarak bu toplumsal-siyasal haritada yön tayin ederken geçmişin muhalif İslâmcılığından kalma tortuları, kalıpları kullanmak zorunda kalıyorlar.
Ölçüsüzlüğün ve ikiyüzlülüğün özetini, bu iktidar marifetiyle yürütülen Türkiye-İsrail ilişkileri veriyor. Gazze için kapıda kameralar karşısında yağıp gürleyenler, arka kapıdan yük gemilerine inançlarına aykırı mal yüklemelerine nezaret ettiler.
Şam’ı Suriye’de Kürtlere kıble tayin etmenin, çözüm dışında farklı sebepleri olabilir. Birincisi, Türkiye’de iktidarın sonunu getirecek çözüm sürecine, Suriye’de Fırat boyunca gerilmiş ipi daha da gerip, üstüne ciddiyetle un sererek engel olmak. Daha ötesine geçerek orada çatışma yaratmak ve Türkiye’deki barış umutlarını toprağa gömmek. İkincisi İslâmcı takıntılar veya tortular: Kürt sorununu Arapları da dahil ederek geniş bir alana yaymanın arkasında da İslâmcı bir nostalji duruyor. İdeolojilerin çıkarları meşrulaştırmak için devreye girdiğini hatırlatarak, bu İslâm ümmetine dayalı çözüm fikrinin İktidarın reel çıkarlarına da uyduğunu söylemeliyiz. Yine de saf bir ideolojik yakınlık duygusunun izleri devrede. Seyyid Kutuplardan, İhvan-ı Müslümîn’e, oradan Hamas’a ve hemen sonrasında HTŞ’ye uzanan bu akrabalık, hiç tartışmasız Türkiye’nin çıkarlarına ve bölge gerçeklerine aykırı bir duygusal tatmin arayışından ibaret.
İktidar medyasına bakın; çözüm süreci üzerine, Erdoğan’ın beyanlarına hamiş yazmak dışında tek bir yorum ve haber bulamazsınız. Talimatsız tek kelime yazmayanların çözüm sürecine sağır-dilsiz olmaları bir tesadüf mü?
Kısaca islâmcılık veya siyasal islâm, çözüm süreci boyunca önümüzdeki en inatçı engellerden biri. Yüzleşilmesi ve enine boyuna tartışılması gereken bir engel.
Devlet Türkçülüğü
Dilleri ve kimlikleriyle baskı altında kalmaktan şikâyet eden Kürtleri en iyi anlayacak olanlar Türkçüler. Bu anlayış bir format atmaktan ibaret. Türkçü bir Türk olarak hissettiklerinizi, kendinizi bir Kürdün yerine koyarak gözden geçirmekten ibaret.
Yıllar önce iki Ülkücü arasında pek de denk olmayan bir tartışmaya şahit olmuştum. Mesele Kürtçülüktü. “Ama adam Kürtçülük yapıyor” diyeni öteki, dayanamayıp, “Ulan puşt, sen de Türkçülük yapıyorsun, adam Kürt tabii Kürtçülük yapacak” diye susturmuştu. Kalın bir kitabı dikkatle okuyup bir sonuca varmaktan daha açıklayıcı ve verimli bir diyalogdu.
Türkçülük 1930’lardan itibaren abartılı şekilde, ırkçılık derecesine çıkarak ulusal kimlik inşa eden bir ideoloji olarak gelişti. Zorla Türkleştirildiklerini iddia eden Kürtler yanılıyorlar, önce Türkler ulus devletin vatandaşları olarak Türkleştirildi. İstanbuI’a göç edip yerleşen bir Yozgatlı veya Çorumlu ile Hakkarili bir Kürdün kimlik değişimi süreci bütünüyle aynıdır. Dünya Savaşı’nı sonra Kurtuluş Savaşı’nı atlatıp cehennemden çıkanlar, Misak-ı Milli de ellerinden uçunca, sınırları içindeki herkesi telaş ve korku içinde Türkleştirmeye giriştiler. Endişenin ve korkunun egemen olduğu bu millî kimlik inşası çabaları boyunca saçma sapan bir sürü şey yapıldı.
Devlet Türkçülüğüne en yakın duran MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çözüm süreci önündeki en sert bariyeri tek hamlede kaldırması, bu Türkçülük türünün adı üzerinde devletin ihtiyaçlarına göre biçimlenmesinin eseri. Devletin ihtiyaçları değişince Türkçü refleksler de kendiliğinden değişir. Mesele devletin bekâsı olunca, düşmanlar da dostlar da müttefikler de devletin durduğu yere göre belirlenir. Rahat-hazırol komutu gibi bir şeydir bu. “Misak-ı Milli’deki gibi Kürtlerle birlikte yol yürünecek!” dendiği zaman Kürtler, Türkler gibi asil ve yüksek seciye sahibi bir millet mertebesine yükselir.
Kürtler, Türkiye’nin müttefiki olarak bölgede uyumlu bir ağırlık merkezi oluşturursa, asırlık korkularımızı yenecek bir özgüveni de belki daha hızlı ve kolay edinebiliriz.
Kalın fırça darbelerinin eseri bu islâmcı ve Türkçü tiplemeleri, sadece çözüm sürecini aydınlatacak basit bir tablo. Kısaca İslâmcılardan, bilhassa ümmet takıntısını bir siyasî ideal olarak sürdürenlerden hayır yok. Ulus devletin Türklük-Kürtlük paradigması değişti; bu değişimden çıkarları zedelenenlerin, 30’ların ırkçılarından daha fazla ulus devlet kalıbına sığınmaları, bu sefer Türkiye dışındaki Kürtleri düşman ilan etmeleri, Suriye’yi bu formata zorlamaları iktidarı kaybetme korkusuna dayanıyor. Türkçülerin ölçüsü basit ve sağlam: Yegâne doğru, devlet buyruğudur. Dün devlet buyurduğu için PKK’ya düşmandı, bugün devlet buyurduğu için Kürtlere saygı ile yaklaşmak zorunda.
Sorun siyasal islâmcılığın tortularında.
Kürtlerin çözüm süreci
Sıkıştıkları coğrafyada Kürtlerin kıblesi, kimlik ve kültür için Diyarbakır, refah köprüsü olarak İstanbul ve Türkiye’nin bütün Batı illeri olabilir. Şam, ancak Türkiye yeterli garanti sağlarsa muhatap olarak yerini alabilir. Suriye’den Kürtlerin de Nusayri ve Dürzilerin de kendilerini güven içinde hissedecekleri merkezî-üniter bir ulus devlet çıkmaz. Şehirli ve bireyleşmiş Araplarla Bedevî Araplar arasında bile uyum sağlanamaz. Ne kadar isteseniz de olmaz. Suriye’nin barışı, istikrarı ve refahı bütünüyle Türkiye’ye bağlı. Türkiye için asıl güvenebileceği ortak, devrini tamamlamış İslâmcılığın hücrelerine kadar işlediği Şam değil, Kürtler olmalı. Bu bir temenni değil; Kürtlerin de sakin kafayla düşündükleri zaman bulabilecekleri yegâne çözüm.
Öcalan’ın basit bir formüle bağlayarak tekrarladığı kavramlar ciddiye alınmalı: Barış, demokrasi ve entegrasyon. Bu yolla Kürtlerin adım adım Birleşik Büyük Kürdistan’ı inşaya koyulacakları endişesi sadece çocuk korkutmak için uydurulan hayalet masallarına benziyor. Kürtler sadece nefessiz bırakıldıkları ve başka çareleri kalmadığı takdirde böyle bir çıkmaz sokağa sapabilir. Kürt ulus devleti, bölgedeki Kürt gerçeğine aykırı. Kürtleri bir Arap ulus devletine, savunmasız şekilde teslim etmeye kalkarsanız, işte o zaman korktuğunuz şey başınıza gelebilir.
Suriye Kürtler için bir fırsat. Egemen olacakları bir toprak parçası edinmek, yayılmacı bir siyaset izlemek için değil; bölgeyi istikrara kavuşturacak, sadece Kürtlere değil bölge halklarına da barış ve güven içinde bir arada yaşamayı sağlayacak fırsatlar ve imkânlar Suriye’de resmî geçit yapıyor. Bu fırsatı kalıcı bir kazanca dönüştürmenin tek şartı ise Türkiye ile güvene dayalı bir ittifak düzenine geçmek. Kürtler Suriye’de Şam hükümeti ile ilişkilerini Türkiye’nin arabuluculuğu ve denetiminde geliştirebilirlerse Ortadoğu tek parça halinde barış denen mucizeyi gerçekleştirebilir.
Hiç tanımadığı-bilmediği ulus devlet kartını Suriye’de çözümü baltalamak için kullanmaya kalkan siyasal islâmcılardan kimse bir şey beklemesin. Ulus devletin iliklerine yerleşmiş Türkçülük, bütün rezervlerini kaldırmış durumda. Tom Barrack’ı takip ederseniz, ABD başta olmak üzere bölgedeki yabancı güçlerin, Netenyahu’ya rağmen barış ve istikrar peşinde çözüm aradıkları görülüyor.
Geriye aktüel siyasî rekabetin üstüne çıkıp kendi kendimizi ikna etmek ve önümüze altın tepside gelen fırsatı büyük kazançlara dönüştürmek kalıyor. Aksini düşünmek bile hayata ve mantığa aykırı.
İslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü - Medyascope
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025