Mümtazer TÜRKÖNE
“Siyasetçi ütmekle meşguldür” sözünü, altına “Bülent Arınç” yazıp “vecizeler” veya “özlü sözler” kitaplarına almalıyız. Bu kadar berrak bir itirafa kolay rastlanmaz.
“Ütmek” tabirini yeni nesil pek kullanmıyor. Çocukken miskette günün hasılasını hesaplarken, “kaç misket üttün?” diye sorardık. “Ütmek” işin içinde şansın bolca rol oynadığı kazanca deniyor: Kumarda veya oyunda kazanmak, “ütmek” oluyor. “Ütmek”in doğası gereği bir de “ütülmek” var. Tabirin argo kullanımının asıl kaynağı da bu anlamında saklı. “Ütülmek”, yolunan tavuk veya kaz gibi mahlûkatın üzerinde kalan ince tüyleri ateşe tutup yok etmek demek. “Yolmak” göstere göstere, zorla yapılan bir iş; “ütmek” için ise daha ince teknikler gerekiyor. Meselâ acemi adamı pavyonda kaz gibi yolarlar. Kumarda veya oyunda ise üterler.
Demek ki Arınç bize zekâ ve incelik gerektiren bir oyundan bahsediyor. Siyaset mesleğinin bu kadar çıplak, bu kadar dürüst tanımını kolay kolay bulamazsınız. Önemli olan işin sonunda kimin üttüğü, kimin ütüldüğü. Peki, o zaman AK Parti bu seçimleri “üttü” ise “ütülen” kim?
Arınç “siyasetçi ütmekle meşguldür” sözünü, “Cemaat’e hem hakaret edip hem de oylarını nasıl istediniz?” sorusuna cevap olarak veriyor. İki taraftan “üten” AK Parti olduğuna göre, Cemaat “ütülen” mi oluyor? Bunun için Cemaat’in de ütmekle meşgul olması gerekir. Öyle olmadığına göre?
AK Parti gibi kitle partileri birbiriyle çelişen çıkarları uzlaştırır ve mümkün olan en geniş kitlelere ulaşmaya çalışır. İktidara gelince de devletin ekonomik araçlarını “arpalık” olarak dağıtır ve sonra kendisi de bu arpalıklardan beslenir. Partiler çıkarları uzlaştırıp daha büyük bir çıkar birliği kurarken, cemaatler kalpleri telif etmenin peşindedir. Kimse bir cemaatin, bir tarikatın kapısını çıkar için çalmaz. Tersine o kapıda kendisinden beklenen feragat ve fedakârlıktır. Siyasetçi gücün peşindedir; öbürü gönülleri fethetmenin. Kuvvet baş eğdirir ama kalplere hükmedemez.
Siyasî partinin, Cemaat’e açtığı savaşın tek hesabı ütmek olmalı. Kime karşı? Herhalde “ütülmek” ile işi olmayan Cemaat’e karşı değil. Erdoğan bu seçimlerde, üzerine çöken yolsuzluk yükünü boşaltmak için Cemaat’e saldırdı. Partizan medyası ile işlek propaganda gücünü kullanarak, bu savaşın ateşini yükseltti. Şartlar, silahlar ve amaç denk olmayınca kendince “ütmüş” oldu. Erdoğan, Cemaat’i, sesini yükselteceği, tek taraflı olarak suçlayacağı ve yolsuzluk ithamlarını boğuntuya getireceği bir araç olarak kullandı. Cemaat yerine diğer partilerle uğraşsaydı, aynı randımanı sağlar mıydı?
Erdoğan’ın Azerbaycan ziyaretinde Aliyev’e Türk okullarını şikâyet etmesini, Cumhurbaşkanlığı seçimini “ütme” hesabının aynı minval üzere devam edeceği şeklinde okumamız lazım. Bir Başbakan, ülkesine büyük kazançlar sağlayan bu okulların aleyhinde neden diplomasi yürütür ki?
AK Parti’nin Siyaset Akademisi’nde dersler verdim; Cemaat’in hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki okullarını dolaştım. Her iki tarafı da yakından gözleme ve anlama fırsatı buldum. AK Parti iktidar tutkalının bir arada tuttuğu bir çıkarlar koalisyonu. Bu çatının altında yer alan her bir ferdin bir çıkar hesabı var. Bırakın gücü elinde tutmayı, elinde tutanlara yakın olmak bile çoğu insan için dünya nimetlerinin başında geliyor. Önünüzde kocaman bir kapı açılıyor ve gördükleriniz sizde alışkanlık yapıyor. Cemaat’te ise siyasî partilere taban tabana zıt bir dünya mevcut. Cemaatler mensuplarından sadece fedakârlık bekliyor. Dünyanın pek çok yerinde bu okullarda görev yapan öğretmenler modern çağların zühd ve takva tecrübelerini biriktiriyor. Hesapsız, kitapsız, çıkarsız... Partiyi ve Cemaat’i bir terazinin iki kefesine yerleştirmek ve sonra da “üten”e, “ütülen”e bakmak akla ve vicdana sığar mı?
Başbakan, Aliyev’e Türk okullarını şikâyet ederken, aslında cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası yürütüyor. Bu yöntemle ikinci defa ütebilir mi? Hem kaplanın doyması, hem de ceylanın sağ kalması mümkün mü?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025