Mümtazer TÜRKÖNE
Siyaset heyecanlı bir tempoda yürüyor. Heyecan bir duygudur, başka duyguları da açığa çıkartır. Siyasî rekabetin kişiselleşmiş duygusal tonlamaları kalın bir tortu tabakası oluşturup, nesnel şartları ve derin-kalıcı izleri saklıyor. Aslında kişiler ve kişilikler bu duygusal tonlamalar altında bize sınırlar çiziyor. Olacakları, mümkün olanı göstermiyor; tersine imkânsız olanlar hakkında fikir veriyor.,
Davutoğlu, bir Erdoğan değil. Erdoğan, borsada işlem gören bir anonim şirketin çoğunluk hissesini elinde tutan en büyük ortağı; Davutoğlu ise CEO’su. Halka açık bir şirketin patronu ile CEO arasındaki ilişkiyi hisse senedi sahipleri belirler. Davutoğlu bu görev için parlak bir isimdi; şirket kazandırmaya devam ederse patron sesini çıkartamaz. Öbür taraftan şirketin başarısı CEO’nun bağımsızlığına bağlı. Müdahaleler altında istediği gibi yönetemeyen bir CEO’nun başarı şansı yok.
Davutoğlu AK Parti hükümetlerinin başından itibaren politikaları üzerinde ağırlığı olan bir teorisyendi. Modernleşme döneminde Osmanlı ordusunda iki tür subay vardı: Mesleğe nefer olarak başlayıp, gösterdiği yararlılıkla paşalığa kadar yükselen okuması-yazması olmayan “alaylı” subaylarla, Harbiye’den yetişme, sevkü’lceyş bilen, bir topun namlusunun sinüs ve kosinüsünü hesaplayabilen eğitimli subaylar. Erdoğan çekirdekten yetişme bir alaylı, Davutoğlu ise çok iyi eğitim almış ve eğitim vermiş bir mektepli. Biri sezgileri ve içgüdüleriyle hareket ederken öbürünün zihninin gerisinde mutlaka sistemli bir teori işliyor. Bu teori Erdoğan’ın başında bulunduğu partinin ve iktidarın arkasında zaten duruyordu; şimdi sahibi doğrudan pratiğini de ilk elden yapacak.
Davutoğlu isminin ilan edildiği toplantıda yaptığı teşekkür konuşmasında “12 yıllık restorasyon hareketi”nin devam edeceğini söyledi. Erdoğan “restorasyon”un ne anlama geldiğini, yaptığı işin bir restorasyon işi olduğunu -bu tabiri bugüne kadar hiç kullanmadığına göre- bilmiyor olmalı. Kuvvetli siyasî tarih bilgisi olmayan ve bu tabiri eski eserlerin onarılması olarak anlayan AK Parti kurmayları da Davutoğlu’nun muradını anlayamaz. Fransız Devrimi’ni, Napolyon Savaşları’nı sonrasında Avusturya şansölyesi Metternich’in mimarı olduğu Avrupa Uyumu’nu ve 1815’ten 1848’e kadar devam eden dönemin Restorasyon Dönemi olduğunu bilmeden, Davutoğlu’nun uzmanı olduğu alana ait bu kavrama ne anlam yüklediğini ve dolayısıyla Türkiye’ye nasıl bir yön tayin ettiğini çözemezsiniz. “Van minits”in karşısına “restorasyon”u yerleştirmek, Erdoğan-Davutoğlu farkını anlamak için size bir fikir verebilir. Biri tesadüf eseri yerine oturmuş bir meydan okuma, öbürü ise teorik bir çözümlemenin ve sistematik bir düşüncenin ürünü. Devlet restore (ihya) edilecek. Peki nasıl ve neye göre? Bu soruların hepsinin cevabı yeni Başbakan’ın zihninde mevcut.
Teorik düşünce her zaman başarılı sonuçlar vermez. Tarihi filozoflar değil politikacılar yapar; her iki nitelik nadiren aynı kişide bir araya gelir. Davutoğlu’nun bugün adı bile unutulan “sıfır sorun” politikasına bakarak onu peşinen mahkum edenler, belki de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı hatırlamalı. Tarihçiler der ki, padişah kellesini almasaydı, Viyana bozgunu sonrası devletin girdiği muhatarayı düzeltecek olan yine oydu. Bin yıllık bir devletin restorasyonunda bu örnekler yabana atılmamalı.
Duygusal travmalar unutulur, kırgınlıklar geride kalır. Bugünün keskin düşmanlıkları Erdoğan’ın iktidar tekeli oluşturma ve otokratik bir düzene geçme çabalarının ürünüydü. Yürümeyen yolsuzluk soruşturmaları ve bu soruşturmaları engellemek için uydurulan “paralel devlet hayaleti”, Erdoğan’ın niyetlendiği ama başaramadığı bu otokrasinin finans ayağının ürünleri. Davutoğlu Erdoğan için bu otokrasiyi “restore” eder mi? Davutoğlu’nun restorasyondan anladığı çok farklı. Peki, Davutoğlu kendi otokratik yönetimini oluşturabilir mi? Davutoğlu’nun çok iyi bildiği siyasî realizm, bu ihtimalin imkânsız olduğunu söylüyor. Yakın dönemde siyasette çok ortaklı bir şirketin çoğunluk hissesi olan patronu ile CEO’su arasındaki ilişkiyi takip edeceğiz. Bu ilişkinin biçimini iki taraf değil, piyasa beklentileri belirleyecek.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025