Mümtazer TÜRKÖNE
Yeni Başbakan parti grubuna yaptığı ilk konuşmada, “Fiilî durumu anayasaya uygun hâle getirmek boynumuzun borcu.” sözüyle başkanlık sistemi hedefini öncelikli görev olarak ilan etmiş oldu. Bu cümledeki ‘fiilî durum’ sözünün, çok berrak bir ‘anayasaya aykırılık’ itirafı olduğunu gözden kaçırmamalısınız. Zaten cümlenin içinde ‘fiilî durum’un ‘anayasaya uygun olmadığı’ açık bir kabul olarak yer alıyor. Fiilî durum anayasaya uygun olsa, neden anayasaya uygun hale getirmek için uğraşasınız?
‘Fiilî durum’ sözünün, hukuk okumuş AK Parti kurmaylarının derslerden hatırladığı Latince ‘de facto’ deyimine dayandığı anlaşılıyor. ‘De facto’, zıt anlamlısı olan ‘de jure’ ile birlikte kullanılır, yasaya sığmayan veya uymayan ancak fiilen var olan bir durumu anlatır. Yalnız söz konusu olan yasa anayasa ve ‘fiilî durum’ da devlet yetkilerine dayanınca arkasına sığınacak hiçbir şey kalmıyor. Anayasamızın ‘egemenlik’i düzenleyen 6. maddesi, fiilî yetkiyi de, bu yetkileri kullananları da duvara çiviliyor: “Hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan devlet yetkisi kullanamaz.” Neymiş? Anayasa varken ve egemenlik yetkisi kullanırken ‘hiç kimse’ veya ‘organ’ ‘fiilî durum’u bahane edemez. Bahseden olursa, alır Anayasa’yı kafasına geçirirsiniz. Demek ki bir fiilî durum söz konusu ise sadece bu durumu yaratanlar değil, önlemek için hiçbir şey yapmayanlar da anayasa suçu işlemektedir. Zaman geçer, şartlar değişir, fiilî durum şu veya bu şekilde sona erer; o zaman anayasa suçu işleyenler gelip tek tek hesap verir. Trafik suçu değil, ülkenin tamamını havasız ve susuz bırakan koskoca bir anayasa suçunun, hesabının elbette sorulması gerekir.
Gelelim bu fiilî durumun gündemdeki MHP kurultayı tartışmalarını bloke etmesine. Bahçeli, kendi ‘fiilî durum’unun bir yorumuna dayanarak kurultay tartışmasından çıkışı, tam da Binali Yıldırım’ın adres gösterdiği anlamda ‘fiilî durum’a bağlıyor. Şu cümle üzerinde çok düşünüldüğü ve birkaç kere yeniden yazılıp grup konuşması metnine yerleştirildiği, çapraşık yapısından belli değil mi? Tam olarak adrese teslim bir mesaj: “Başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığında vereceğimiz destek zaman ve şartların ruhuna uygun olacak şekilde yoktur.” Biraz karanlık ve çetrefil, her türlü ‘Şunu mu diyorsunuz?’ sorusuna bir ricat kapısı bırakacak kadar esnek ama yine de mesaj açık: “Zaman ve şartlar uygun olsaydı, yani bize uysaydı bu desteği verirdik. Ancak siz destek vereceğimiz şartları hazırlamadınız, bize yardım etmediniz. Hâlâ zaman var, siz bizi destekleyin, biz de başkanlığa destek verelim.”
Yorum size aşırı kaçabilir ancak Saray’ın fiilî iktidar gücünü, anayasaya rağmen elinde tuttuğu bir ülkede, saray politikasının özünü oluşturan entrikaları bu mesajların içinde arayıp bulmadan gerçekte olup bitenleri anlayamazsınız. Yargıtay kararının gecikmesi, verilen hükümden daha önemli sonuçlar doğurdu. Üç üyenin on dakika sürecek toplantı ile alacağı kararı AK Parti kongresi sonrasına ertelemesi, sadece ve sadece sahne alacak assolistin kaprisi ile açıklanabilir. Siyasî ederi su götürür ancak MHP kurultayının gölgesinde bir AK Parti kongresinin istenmediği çok açıktı. Araya sıkışan çok fazla entrika olduğu, Bahçeli’nin cümlesinde ‘zaman ve şartlar’da saklı üstü kapalı pazarlıktan belli. Bütün mesele dönüp dolaşıp ‘fiilî durum’da düğümleniyor.
Fiilî güç, anayasayı çiğneyen üstün konumunu sürdürebilmek için MHP’den iki parti çıkartmak ve böylece parçalayıp etkisiz hale getirmek istiyor. Bahçeli’nin sıkıştığı durum, bu operasyonun onun tutumuna bağlı olması. Fiili durumu anayasaya uygun hale getirmek, yani partili cumhurbaşkanlığı veya başkanlık sistemine geçebilmek için MHP’nin desteği vazgeçilmez. MHP’deki liderlik tartışmalarına bir muhalefet partisinde liderlik değişimi değil de, başkanlık sistemine geçişin aşaması olarak bakarsanız her şey yerli yerine oturuyor.
Ne var ki entrikalar fiilî durumdan sonuç devşiremiyor. Saray’ın hesabı halkın hesabına uymuyor.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025