Murat AKSOY
Türkiye'nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı, toplumun neredeyse çoğunluğunun üzerinde uzlaştığı bir konu. Herkes 1982 Darbe Anayasası'nın değişmesini istiyor. Geçtiğimiz haftasonu Abant Platformu tarafından düzenlenen 'Yeni Dönem, Yeni Anayasa' başlıklı toplantıda da bu istek tüm katılımcılar tarafından paylaşılmasına rağmen, yine katılımcılar yeni anayasa yapılması konusunda kimi çekingelerine de ifade ettiler. Elbette yeni anayasa talebinin geniş kesimler tarafından dillendirilmesi teorik olarak elimizi güçlendiren bir veri.
Ama şunu hemen ifade edelim ki, bu kadar farklı kesimden insanın aynı talepte buluşması; talep edilen şeyi 'siyasi' olmaktan çıkarıp 'popülist' bir tartışmaya kurban da edebilir. Bu risk, yeni anayasanın süreçle ilgili en önemli sorunlarından birisidir.
Toplumsal sözleşme olan anayasa, toplumu oluşturan farklı kesimlerinin asgari müştereklerde buluşması ile ortaya çıkacaktır. Ancak Türkiye'deki siyasal ortam bu buluşmayı sağlamaktan uzaktır. Son yıllarda siyasal tartışmalara bakıldığında sert bir kutuplaşmayı hemen görüyoruz. Bu kutuplaşmayı sadece son yıllarla sınırlı tutmak eksik olacaktır. Var olan kutuplaşmanın siyasal damarı 1990'lara kadar götürülebilir. Bu süreci sertleştiren ve görünür kılan AK Parti'nin siyasal olarak rakipsiz hale gelmesidir.
AK Parti'nin bu kadar güçlü siyasal aktör olması, hükümetten bağımsız birçok tartışmayı otomatik olarak bu karşıtlık üzerinden okunmasının yolunu açmaktadır. Örneğin yargının konusu olan Ergenekon, Balyoz vs. davalarını AK Parti ile kolayca ilişkilendirilebilmektedir. Aynı şekilde son yaşanan ve idari sorunlardan kaynaklanan YGS sınavındaki 'şifre' tartışmaları bile AK Parti'ye mal edilerek, siyasal kamplaşma malzemesi oldu.
Kabul edelim ki, muhalefet partilerinin siyasal pozisyonlarını AK Parti karşıtlığı üzerine konumlandırmaları onları siyasetsizliğe mahkûm etmektedir. Bunu 12 Eylül referandumunda gördük. Referanduma 'hayır' diyen partiler, hayır oyunun gerekçesini açıklamak yerine AK Parti ve Başbakan Erdoğan ile kişisel polemiğe girdiler.
Benzer tablo şu an için geçerlidir. 12 Haziran seçimleri görünürde projeler üzerine yürüse de muhulefet için esas olanın AK Parti karşıtlığı olduğu açıktır. Doğal olarak bu karşıtlık toplumda siyasal kutuplaşmayı derinleştirmektedir. Hem siyasal hem de toplumsal düzlemde ortaya çıkan kutuplaşma, yeni anayasa yapım sürecinde aşılması gereken sorunlardan birisidir. Çünkü AK Parti karşıtlığı üzerinde kendini konumlandıran pozisyon, temelde siyasal değildir. Bu pozisyonun kısa vadede toplumsal karşılığı olsa da, orta vadede siyasal karşılığı yoktur. Toplumsal düzlemdeki bu kamplaşma yeni anayasa sürecine olumlu katkı sağlamayacağı da açıktır.
Yeni anayasa yapım sürecini bekleyen bir sorun da oluşacak Meclis tablosuna bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Elbette yeni anayasa süreci sadece Meclis'te bulunan siyasal grupların değil, meclis dışında kalan siyasal partilerin, STK'nın ve anayasa üzerine sözü olan herkesin katılabilmesini sağlayacak mekanizmalar üretmek durumundadır. Ancak bu süreçte esas yükün de Meclis'te olacağı da açıktır. Bu yüzden toplumsal taleplerin mümkün olduğunca Meclis'e yansıması önemli hale gemektedir. Bu yüzden MHP ve BDP'nin Meclis'te olması çok önemlidir. Son günlerde MHP'nin baraj altında kalabileceği olasılığını ciddiye alırsak toplamda yaklaşık yüzde 25'lik bir oy Meclis dışında kalacak demektir. Böylesini eksik temsilli bir Meclis'in anayasa yapma iddiasa iyi niyetli olsa da eksik olacaktır. Oysa yeni anayasa yapacak Meclis'in kuruculuk iddiası ile olabildiği ölçüde geniş bir toplumsal temsile dayanması zorunlu olmasa da, önemlidir.
Bu durumda şu soru daha elzem hale geliyor; MHP'li olsun olmasın 12 Haziran'da oluşacak Meclis yeni anayasa yapabilir mi?
Yazının başına dönersek, AK Parti karşıtlığını temel siyaset yapan parti(ler)in, AK Parti tarafından başlatılacak yeni anayasa yapım sürecine katkılarının sınırlı olacağı açıktır. İki nedenden dolayı. İlki AK Parti'nin 'yapmak' istediği şeyi, kendi varlıklarının 'yapmama' üzerine konumlandırmış muhalefet partilerinin varlığı. İkincisi ise seçim sürecinde daha da artacak olan siyasal kutuplaşma.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar car; bütün partilerin hatta toplumun büyük kısmının yeni anayasa yapılması konusunda konsensüs içinde olması bizi aldatmasın. Çünkü siyaseten farklı noktalarda duranların 'aynı talep' üzerinde uzlaşması, uzlaşılan konuyu, siyaset malzemesi olmaktan çıkarıp, popülist bir seçim malzemesine dönüştürebilir. Yeni anayasayı süreç açısından bekleyen asıl tehlike budur.
Bu oyunu bozacak olan AK Parti'nin samimiyeti ve muhalefetin de siyasete sahip çıkması olacaktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 43 günün kısa hikâyesi
8.02.2019 - Siz bu satırları okurken ben…
23.11.2018 - Hangi devlet sivilleri sever?
20.11.2018 - Yerel seçim sadece yerel seçim değil
16.11.2018 - Sosyal medya politik bir mezarlık mı?
13.11.2018 - Hatırladınız mı geçen ay ne olmuştu?
10.11.2018 - Şimdi değilse ne zaman?
6.01.2018 - Dini dinbazlardan* kim kurtaracak?
3.01.2018 - Kılıçdaroğlu: 'Dünyanın tüm demokratları birleşmeli'
30.10.2018 - Laik Türk’ten Sünni Türk’e üst kimlik
26.10.2018
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
zeynel engin
bunca sözün ardında"eee,şimdi ne olacak?"sorusuna verilecek sağlam ,tutarlı,kabul edilebilir bir cevabınız var mı sayın cemal.meselenin etrafında dolaşmaktan vazgeçip meselenin adını net olarak koysak,daha sağlıklı bir tutum olmaz mı?saygılar