Murat AKSOY
Okmeydanı’nda bir akrabasının cenazesine katıldığı Cemevi’nin bahçesinde vurulan Uğur Kurt’un ölümü sonrası başlayan protestolar iki gündür sürüyor. Mahalle iki gündür neredeyse abluka altında. İlan edilmemiş bir olağanüstü hal var Okmeydanı’nda.
Bir önceki yazıda bildiğimi düşündüğüm Okmeydanı’nın 1970’lerden bu yana değişimi yazdım. Gelen tepkiler üzerine bir noktaya bir kez daha dikkat çekmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Okmeydanı’nın bulunduğu lokasyon, rant değeri olarak son 10-15 yıl içinde çok yükseldi. Bunun farkında olan çevreler, bölgeyi güvensizleştirmek için sürekli kriminalize bir hal yarattılar. Bu hal, 2000’lerin başından itibaren devam ediyor.
Hedef göçe zorlamak
Emniyetin bölgedeki kontrollü şiddeti esas olarak; güvensizlik duygusu yaratmak ve mahallenin özellikle mal sahiplerini göçe zorlamayı hedeflemektedir. Son kertede hedef bölgede kentsel dönüşüm planı ile bölgeyi artan rant değeri üzerinden dönüştürtmektir.
Halk on yıllardır bu korku ile yaşıyor. Bölgenin geçmişten gelen politikliği halkın ve özellikle gençlerin, kentsel dönüşüm hedefleri başta olmak üzere devlet şiddetine karşı örgütlenmesini kolaylaştırmış durumda. Ancak şunu da hemen ifade eldim ki, mahallenin bütün politik yoğunluğuna ve duyarlılığına rağmen 30 Mart’taki muhtarlık seçimini politik adayların varlığına rağmen politik olmayan bir Sivaslı aday kazandı.
Ancak artık Okmeydanı’nı sadece bu yönü ile tanımlamak eksik bir okuma olur. Okmeydanı Gezi’den itibaren başka bir sembolik anlam ifade ediyor. Berkin Elvan’ın ölümünden sonra mahalle başta iktidar olmak üzere özel bir mücadele alanı oldu. Ve bu Uğur Kurt’un ölümü ile sembolik anlam daha da güçlendi.
Devlet bildiği oyunu sahneye koyuyor
Bildiğimiz bir devlet geleneği olarak kriz dönemlerinde ilan edilen düşman üzerinden meşruiyet devşirme stratejinsin son yıllarda bir kez daha devreye girdiği açık. Bu devlet geçmişte komünizmden İslamcılığa kadar farklı kesimleri düşman ilan etmiş ve devlet imkanlarını bu kesimlere karşı kullanmıştır.
Ancak son yıllarda yaşanan süreçte devletin sadece Alevileri öteki kabul ettiği bir yanılsamadır. Hele hele Okmeydanı üzerinden Alevi-Sunni gerilimi üzerine konuşmak bile resmin tamamını görmemek demektir.
Evet Gezi’den itibaren Aleviler, devletin ötekisinden sadece birisidir.
Sorun alevi-sünni gerilimi değil
Alevilerin ötekileştirilmesi, Türkiye’de yaşanan kutuplaşma içinde sade bir yüzdür. Bu ötekileştirme devleti yöneten AK Parti’nin son yıllarda siyaseten tercih ettiği kimlik siyasetinin bir sonucudur. Başbakan Erdoğan’ın Gezi’den itibaren siyaseten kullandığı dilin, kimlik politikasının en açık kamusal ifadesidir.
Siyasal kimliğinizi Sünni bir yorum üzerinden kurguladığınızda; kendi dini yorumunuzun dışında kalan herkes neredeyse “öteki” oluyor. Bu sadece din referansı ile Aleviler değil, dini yorum farkı ile Gülen cemaati de, diğer toplumsal kesimlerde artık AK Parti’nin ötekisidir. Ve bu, bir durum, bir sonuç değil tersine Başbakan Erdoğan’ın bizatihi siyasi tercihidir. Ve buradaki meşruiyet için tüm dayanak, plebisiter açıdan oy ve sandık başarısıdır.
Bu kaçınılmaz olarak içe kapanan, sertleşen bir AK Parti seçmen kitlesini karşımıza çıkarır. Oysa bu seçmen kitlesi farklı nedenlerle AK Parti’ye oy vermiştir. Yaşanan süreç onları sekter birer AK Partili olmaya zorlayan bir baskı sürecini de ima eder. Bu açıdan AK Parti en büyük kötülüğü AK Partili seçmen olmak üzerinden muhafazakârlara yapmaktadır. Elbette AK Parti tabanında parti ve Başbakan Erdoğan ile kendileri arasında özdeşlik kuran gruplar yok değildir. Ama örneğin yerel seçimler yüzde 43 AK Parti oyunun hepsinin aynı olduğunu söylemek gerçekçi değildir.
AK Parti ve ötekiler
Türkiye’nin yaşadığı bu süreci sadece Alevi-Sünni gerilimi üzerinden değil, son yıllara kadar aşıldığını düşünerek sevindiğimiz yaşam tarzı üzerinden laik-antilaik; demokratik değerlere saygı açısından demokratik cumhuriyet ile otoriter cumhuriyet arasında ve Türk-Kürt gerilimi üzerinden okumak mümkündür.
Tüm bu karşıtlıklar, 1990’larda Kemalist devletin seslendirdiği“Refah Partisi (RP) ve ötekiler” karşılığının bu kez; AK Parti’nin nüfus ettiği devletin İslamcı Kemalist bir yorum üzerine “AK Parti ve ötekiler” olarak tezahür etmesi halidir. Bu açıdan yaşanan süreç zihinsel bir süreklilik açısından aynı otoriter zihniyetin devamıdır.
Elbette Alevilik-Sünnilik bir dip dalgası olarak Türkiye’de bir gerilim aksı olarak hep var oldu. Bunun inkâr etmek mümkün değil. Ama Okmeydanı özelinde yaşanan olayları Alevi-Sünni gerilimi ile okuma; Türkiye’nin büyük resimde yaşadığı toplumsal ve siyasal kutuplaşmayı bilerek ıskalamak olur.
@murataksoy
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018