Murat AKSOY

ERDOĞAN YENİ BİR GEZİ Mİ İSTİYOR?
22.11.2015
1263

 Uzunca bir süredir Erdoğan’ın siyasi meşruiyetini sürdürmesinin tek yolunun toplumsal uzlaşma değil kutuplaşma ve gerilim olduğunu yazıyoruz, söylüyoruz. Aynı zamanda bunun tehlikeli bir yol olduğunu da.

Bu Erdoğan'ın iradi bir tercihi. Çünkü Erdoğan, Arap Baharı’ndan sonra dış politikada, Gezi’den itibaren de iç politikada gücünü ve iktidarının ancak toplumsal kutuplaşma ve gerilimle konsolide edebileceğini düşündü. Her politikasını bu varsayıma göre üretti.    

Dış politikada İslam üzerinden dünyaya yaptığı meydan okumayı, iç politikada AKP’liler dışında kalanlara karşı yaptı. AKP'liler dışındaki herkesi öteki ve düşman görüp, onlara karşı siyasi, kültürel son olarak da ekonomik soykırım uyguladı.

TÜRKİYE'NİN DEĞİL ERDOĞAN'IN KURTULUŞ SAVAŞI

Erdoğan'ın bu politikası, 1 Kasım’da yüzde 49 ile onay aldı. Elbette AKP’ye oy verenlerin hepsinin bu politikaları onayladığını söylemek mümkün olmasa da Erdoğan için bu yüzde 49, kendi politikalarının onayı anlamına geliyor.

Erdoğan, AKP'nin aldığı bu oy oranıyla ekranlarda, meydanlarda sık sık dile getirdiği ve Türkiye için değil kendisi ve yakın çevresi için verdiği “kurtuluş savaşı”na toplumsal destek sağladığını düşünecektir.

Bu desteğin merkezinde, ideolojik temelden ziyade, devlet merkezli ekonomik paylaşımın olduğu ve salt duygulara hitap ettiği için lümpenleşme vardır. Lümpen bir kitlenin İslamı siyasallaştırması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu lümpenleşmenin pek çok örneğini gördük. Erdoğan’ı karşılamaya gelen beyaz kefenli gençler bunun örneği. Ancak bu lümpenleşmenin en tehlikeli boyutunu önce Konya sonra İstanbul’da gördük.

LÜMPENLEŞEN AKP’LİLER

Konya’da bir futbol maçı öncesi 10 Ekim’de Ankara’da IŞİD'in gerçekleştirdiği katliamda ölenleri anmak için yapılan saygı duruşu ıslık ve tezahüratlarla protesto edildi.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Türkiye-Yunanistan maçı öncesi Paris’teki IŞİD katliamında ölenleri için yapılan saygı duruşu da ıslık ve ve tezahüratlarla protesto edildi.

O statlara yansıyan milliyetçilik değil, duygusal yönü ağır basan bir lümpenleşme. Bu, lümpenliğin Erdoğan’dan başlayarak dalga dalga topluma yayılması. Bir tür dünyaya meydan okuma.

Kabul edelim ki bu gidiş sağlıklı bir gidiş değil. Erdoğan iktidarını bu kutuplaşmadan üretse de; bu, Türkiye için büyük bir toplumsal çatışma riski barındırıyor.

Ancak ben bu riskin de Erdoğan tarafından alındığını düşünüyorum. Yanılmayı çok arzu etmeme rağmen Erdoğan'ın uzun süredir siyaseti sokağa itmek istediğini düşünüyorum.

HEDEF SİYASETİ SOKAĞA İTMEK

Önceki yasama döneminde Meclis’te büyük tartışmalara ve kavgalara yol açan Güvenlik Paketi’nin hedefi buydu.

Erdoğan Meclis’i, siyasi partileri yani yasamayı, bağımsız olması gereken yargıyı hatta hükümeti yani yürütmeyi bile işlevsiz kılmak istiyor. Elde ettiği siyasal meşruiyet ile bizatihi siyaseti yok ediyor.

Siyaseti, toplumsal talepleri yok etmek, siyasete sokaktan başka seçenek bırakmamak anlamına gelir.

Toplumsal kutuplaşmayı bu kadar derinleştiren bir anlayışın, yaşanacak toplumsal patlamayı öngörmemesi mümkün mü? Bu kutuplaşmanın sonu Gezi türü bir sosyal paylama olabilir. Ki muhtemelen hedeflenen de bu; devletin şiddet kullanma tekeli üzerinden toplumdaki tüm siyasal tepkileri ortadan kaldırmak.

Erdoğan’ın bu hedefinde kullanacağı devlet gücünün yanında sivil gücün de bu lümpen kitle olacağına kuşku yok.

MURAT AKSOY / HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar