Murat AKSOY
Uludere'de yanlış istihbarat sonucu gerçekleşen operasyonda 35 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu olayın sonrasında ortaya çıkan manzarayı madde madde analiz ettiğimizde; neredeyse Kürt sorununda yapılması gerekenler ortaya çıkmış oluyor.
Uludere'deki felaketin ardından yaşananların hiç şüphesiz kaybedenleri vardır. İlk kaybeden devlet olmuştur. Sadece yanlış istihbarat ile değil, olayın hemen sonrasında bölgede varlığını hissettirmeyerek; PKK'lı olmadıkları halde ölenlerin PKK bayrakları ile defnedilmesine engel olamadığı için kaybetmiştir. PKK bu olayla hak etmediği bir prestij elde etmiştir. Eğer bölgede insanlar bir-iki gün içinde neredeyse devlet-karşıtı bir siyasetin parçası oldularsa bu devletin suçudur.
Devletle birlikte AK Parti de kaybetmiştir. Demokratik açılımı son dönemde sadece güvenlik bürokrasisine havale ederek; insani olan her şeyi devreden çıkararak kaybetmiştir. Oysa son 30 yıllık terörle mücadele tarihi göstermiştir ki, insanı, toplumu merkez alamayan hiç bir çözüm arayışı, projenin başarı şansı olmamıştır. Son dönemde terörle mücadele konusunda belki daha önce yapılmayan pek çok şey yapılıyor olabilir. Ama içinde "insan" yoksa, bu başarılar konjonktürel kalmaya mahkumdur. Bunun için hızla insan ve toplum odaklı demokratik adımlar atılmalıdır. İlk adım da Kürtçe eğitim-öğretim alanında atılması konusunda genel mutabakat vardır.
AK Parti'nin bu konudaki en büyük şansı ise "şimdilik" inisiyatifin hâlâ kendisinde olmasıdır. Uludere'de yaşananlar konusunda AK Parti'nin sorumluları ortaya çıkarması ve dileyeceği özür, yaraların sarılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Yaşananların bir kaybedeni de BDP'dir. Olayın sorumlusunun devlet, ölenlerin ise Kürt olmasının yarattığı durumu BDP, açık biçimde istismar emiştir. Bölgede PKK'nın gövde gösterisine izin vermiş, taziyeye gelen kaymakamın "Ben Kürdüm" çığlıklarına rağmen linç edilme girişimini provake etmiştir. Kürtleri demokratik tepki vermeye çağırırken, demokratik tepkiden çok "kalkışma" çağrısı yapmıştır. İnsanı ve insani olanı siyaset karşısında bu kadar ucuzlatan bir yapı ne kadar siyasi olabilir? İnsan sormadan edemiyor; Silvan'da, Çukurca'da, Tunceli'de, Siirt'te askerler, polis, siviller ölürken neredeydi bu BDP? BDP bu tavrıyla acının ortaklaşmasına da engel olmuştur.
Son olarak, Uludere üzerinden siyaset dizaynı arayışı içinde olanları da unutmamak lazım. Şike yasasında olduğu gibi, Uludere'den sonra da MİT üzerinden AK Parti ve Erdoğan hedef alındı. Öyle gözüküyor ki, hükümetin her tökezlemesinde bu cenahtan aynı tepkileri göreceğiz.
Kaybedenleri çoğaltmak, altına kazananlardan oluşan başka bir liste yapmak mümkün. Ama anlamlı değil. Soru, bu aşamadan sonra çözümün aktörlerinin kim olacağında. Bu aşamada çözümün en güçlü aktörleri, demokrat Kürtler ve Başbakan Erdoğan'dır.
Elimizden geldiği, kalemimizin döndüğü ölçüde hem devlet hem hükümeti kısaca siyaset üzerindeki her türlü vesayeti eleştirdik, eleştirmeye devam ediyoruz. Hilal Kaplan çok önemli bir yazı yazdı ve "özür diledi". Bu özür, insani olarak çok anlamlı ancak siyasi olarak "romantik"tir.
Kürt sorununda giderek ciddi bir yol ayrımına yaklaştığımız süreçte "romantizm"den çok "siyasete", "siyasi akla", o aklı devreye sokacak "kamusal bir harekete" ihtiyacımız var.
Demokrat Türkler gibi artık demokrat Kürtlerin de sesleri daha çok çıkmalı.
Uludere'de meydana gelen felaket eğer Kürtleri devlete ve Türkiye'ye küstürecekse söyleyecek söz yok. Yok değilse, artık daha yüksek sesle konuşması gereken demokrat Kürtlerdir. Bize düşen de, onların seslerini kamuoyuna daha yüksek sesle ulaşmasını sağlamaktır.
Çünkü Uludere'de meydana gelen olay, ne Türkiye'nin ne Türklerin ne de AK Parti'nin Kürtlere ve Kürt sorununa bakışını değiştirmiştir. Türkiye'nin ve Türklerin büyük kısmı gibi AK Parti de bu sorunun çözülmesini istemektedir. Ancak Uludere'de meydana gelen olay, BDP ve Kandil'e güç vermiş ve güven tazelemesi yol açmış görünmektedir. Karayılan'ın açıklamaları bunun işaretidir.
Bu talihsiz olay demokrat Kürtleri küstürmemelidir. Barış için daha çok talepte bulunmalı ve şiddete ve örgüte daha açık mesafe almalıdırlar. Onlar sustukça onların yerine sadece Kandil konuşuyor. Kandil konuştukça, demokrat Kürtlerin sesi kısılıyor.
Bu süreçte önemli diğer aktör ise Başbakan Erdoğan'dır, Erdoğan hâlâ sadece Kürt sorununun çözümü için değil demokratikleşme için de Türkiye'nin en büyük şansıdır. Bu şans, onun hâlâ "devletli" olmayan "Kasımpaşalı" ruhudur. Erdoğan bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da kimsenin beklemediği anda yeni adımlar atablir.
Erdoğan'ın bunu yapmasının önündeki tek engel çevresini saran "yeni bürokratik elitler"dır. Onların da "Kasımpaşa" ruhunun önünde durmaları zor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018