Murat AKSOY
Türkiye pek çok çelişkili durumu aynı anda yaşıyor.
Medyanın büyük bir kısmında Türkiye’de her şeyin yolunda olduğu yazılırken, siyasi iktidara eleştirel bakan medya gruplarında durumun pek parlak olmadığı ifade ediliyor.
Hangisi gerçek?
Anlaşılması ve izah edilmesi zor bir durum.
2000’li yılların ortasında kimi köşe yazarları Türkiye’yi sosyolojik olarak okurken “iki Türkiye” olduğunu yazmışlardı köşelerinde.
Bugün Türkiye’ye baktığımız sadece sosyolojik değil, siyasi, ekonomik, kültürel, sanatsal ve başka pek çok alanda “iki”den çok Türkiye olduğunu söylemek mümkün. Dahası bu farklı Türkiyeler arasında makas giderek açılıyor.
Toplumsal kesimler birbirinden uzaklaşıyor, giderek içe kapanıp gettolaşıyor. Türkiye, bu gettolaşan toplumsal grupların toplamına dönüşüyor. Bu durumun en doğal sonuçlarından birisi toplumun da hastalanması.
YENİ SİSTEM İLE DAHA ZOR
24 Haziran seçimleri ile birlikte hukuki olarak da meşru hale gelen Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi de, ülkede var olan durumu normalleştirecek, toplumu iyileştirecek gibi görünmüyor.
Tam tersine yeni sistem, var olan durumu daha da kesif hale getirecek. Çünkü, bu sistem salt kendini destekleyenler üzerinde meşruiyet sağlama amacında.
Peş peşe yayınlanan kararnameler ile devlet kurumsal olarak yeni bir forma dökülürken hareket noktası, toplumsal talepler ve ihtiyaçlar değil kendi ihtiyaçlarına uygun “hızlı karar almak ve uygulamak” oluyor.
Oysa Türkiye’nin bugün temel sorunu hızlı karar alıp uygulamak değil “doğru kararları almak ve uygulamak”.
Hızlı karar ile doğru karar arasındaki temel fark ise alınan kararların toplumun ne kadarının yararına olduğudur.
Yeni sistem ile rafa kalkan tam da budur yani toplumun çoğunluğunun yararının öncelenmesi ikincildir.
ELİNDEKİNİ KAYBETMEMEK İÇİN…
Siyasi iktidara yakın olanlar ile şimdilik onun ideolojik ortağı olan MHP’liler için var olan sistem sorun olmayabilir.
Bu kesimler sahip oldukları ekonomik, sosyal ve siyasal statüleri sürdüğü sürece bu sistemi sorun olarak göremeyip, desteğe devam edebilirler.
Ama bu düzeninin sürebilmesi, siyasal ve ekonomik bir rasyonelitenin değil, devletin “şimdilik” üretebildiği rantın dağıtılması ile mümkün olabilir.
2014 yılından itibaren Merkez Bankası bilançolarında “kaynağı belirsiz” gelir kalemi olarak görülen rakamlar da, taşıma suyu ile değirmen döndürme çabasıdır ki, bu da ilanihayet sürecek değildir.
Bu durum kısa vade için sorun olarak görülmeyebilir ama bu durumun yarattığı tahribat, orta vadede Türkiye’nin pek çok alanda kaybetmesi, içe kapanması ve fakirleşmesidir.
Bundan etkilenecek ise tüm Türkiye’dir, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdırlar.
Bu açıdan Türkiye, bütün olarak “dibi görmedi”. Bunun için biraz daha beklemek gerekecek.
RAKAMLARIN DİLİ
Türkiye son yıllarda demokrasiden, özgürlükten, temel haklardan, hukuktan kısaca demokratik kazanımlardan tavizler veriyor.
Birbirinden çok farklı alanlarda uluslararası kurumlar, bu konuda tespitler yapıp yayınlıyorlar.
Türkiye pek çok alanda irtifa kaybediyor. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, şeffaflık, hukukun üstünlüğü gibi alanlardaki değerlendirmeler bunu gösteriyor.
“Bu değerlendirmeleri yabancılar yapıyor, onların değerleri bizim değerlerimizle bağdaşmıyor”, “onlar zaten bizi kıskanıyor” türünden savunmalar; uluslararası demokratik norm ve değerler referans alındığında anlamlı değildir.
Bu tür savunmayı yapanlar, kendi norm ve değerlerini, biricik üst norm olarak kabul ediyorlarsa, bunun, uluslararası alanda bir karşılığı olmadığının bilinmesinde fayda var.
Son olarak uluslararası derecelendirme kuruluşları ekonomik durum ve görünüm üzerine yayınladıkları raporlarla sorunları tespit edip bir anlamda yapılması gerekenleri de söylemiş oldular.
OHAL’İN KALKMASI YETMEZ
Farklı alanlarda uluslararası kurumların yaptıkları değerlendirmelerin Türkiye için başta ekonomik olmak üzere somut sonuçları vardır.
Türkiye’ye doğrudan yatırım amaçlı yabancı sermaye gelmediği gibi var olanların da bir biçimde çıktığını; uluslararası şirketlerin Türkiye ofislerini, mağazalarını kapattıkları haberlerini okuyoruz.
Sadece bu değil, yerli yatırımcılar da ekonomik davranmanın rasyonalitesi içinde daha güvenli buldukları yerlere gidiyorlar.
Elbette bütün bu tablonun en somut sonucu ise Türkiye’nin ekonomik açıdan risk priminin yükselmesi ve borçlanma maliyetinin sürekli artışıdır.
Dövizin yükselmesi, borsanın düşmesi, faizlerin artması bu gelişmelerle doğrudan bağlantılıdır.
OHAL’e son vermek bu koşullarda tek başına anlamlı değildir. Çünkü sorun artık yapısaldır. Sorun demokrasinin kurum ve kuralları ile tasfiye edilmesidir. Bundan dönülmediği, toplumsal barışma, kucaklaşma yolunda adım atılmadığı sürece var olan sorunlar çözülmeyecek ne yazık ki daha kötüye gidecektir.
SİYASETİ TASFİYE EDEN SİYASET
Türkiye’de demokratik zemin, siyasi alan bizatihi bu alanı genişletme iddiasıyla kurulan siyasi iktidar tarafından daraltılmıştır. Bu haliyle Türkiye demokrasisi içinden çıkılması güç bir türbülansın içine girmiştir.
Bugün Türkiye, örneğini 1990’larda gördüğümüz temelde “yaşam tarzı” temelinde “kimlik siyasetinin” ürettiği bir karşıtlığın içine sıkışmıştır.
Bir yanda iktidar olmayı siyasi başarı değil ontolojik sorun olarak gören bir siyasi anlayış. Diğer yanda ise demokratik kazanımları korumak, hak ve özgürlükler gibi değerleri korumak ve güçlendirmek için iktidar olmak isteyen bir anlayış var.
İlk anlayışın gücü devlet imkan araçlarında; ikinci anlayışın gücü ise toplumun kendi siyasal güç ve iradesindedir. Bu iradenin kullanılmasında elimizdeki en güçlü araç bizatihi siyasetin kendisidir.
YENİ AKTÖRLER ŞART
Ancak sorun şu ki, mevcut koşullar ve siyasal sistem ne yazık ki ikinciler için pek çok imkanı yok etmiş durumdadır.
Bunun içindir ki, siyaseti yeniden ayaklarının üzerine dikecek, demokrasiyi türbülanstan çıkaracak olan şey, var olan siyasal partilerden çok yeni siyasal aktörler ve yeni siyasi anlayış olacaktır.
Bu aktörler ve siyasi anlayış ya var olan siyasal muhalefeti dönüştürecek ya da bu muhalefeti aşan yeni siyasallaşma üreteceklerdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018