Murat Sevinç
İzmir’deki grev, son günlerin gündemi. Sosyal haklar konusunda yıllardır yazıp çizen ve ‘öğrendiğim’ insanlardan biri olan Aziz Çelik hoca, iltifat edip benim eski bir yazımı sosyal medya hesabından paylaşmış. 2021 tarihindeki bu yazının başlığı ‘Grev haktır…‘ idi. Konu üzerine bir kez daha iki satır yazmak niyetindeydim. Bugün Aziz Hoca’nın satırlarının altındaki yorumları ve gösterilen tepkiyi görünce, o iki satır şart oldu.
Kürsü arkadaşım Dinçer Demirkent’le konu üzerine dertleşirken, söylediklerimi ‘eşitlik korkusu’ ifadesiyle tanımladı, böylece yazıya başlık da bulmuş oldum, Dinçer’den izin alarak.
Her dönem 1982 Anayasası faslına başlarken, öğrenciye 12 Eylülcülerin dört-beş sayfalık meşhur darbe bildirisini, hemen o cuma günü Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlanan bildiriyi okuyorum, bazı satırların altını çizerek. Ve her dönem bir kez daha 12 Eylülcülerin ne denli başarılı olduğunu fark ediyorum. Yalnızca kurdukları hukuk sistemiyle, mevzuat düzeniyle değil, yarattıkları siyasal-sosyal koşulların ürünü hâkim zihniyetle de. 12 Eylül darbesi bir yurttaş tipi yaratmak istedi ve doğrusu hayli durgun zekalı olduğunu düşündüğüm ‘beşi bir yerde’ amacına kısmen ulaştı. ‘Kısmen’ deyişimin nedeni, sonraki yıllarda toplumsal muhalefetin deli gömleğini yırtmak için gösterdiği çaba. Söz konusu emeği görmezden gelmemeli, buna mukabil darbecilerin hangi değerleri ve kavramları, hangi duyguları unutturabildiğini de kavramalı. Bunu yalnızca gericiliği besleyerek, yalnızca mevzuatla-anayasayla yapmadılar, ‘hatırlatma’ ihtimali olan kim var kim yok ezdiler, öğüttüler.
Sosyal haklar ve hak mücadelesinin saygınlığı, meşruiyeti ‘unutturulmaya’ çalışan değerlerden biri. 1961 Anayasası’nın armağanı olan, devrin solunun sahiplendiği ve bir tarihten itibaren sağı çok rahatsız eden, sosyal haklar. 1961’i itibarsızlaştırma 12 Mart’ta başladı, 12 Eylül’le tamamlandı. İşte Kenan Evren’in darbe günü yaptığı konuşmada bu itibarsızlaştırma çabasını satır satır görmek mümkün. O darbe konuşması 1982 Anayasası’nın ‘dibacesi’ gibidir, iki yıl sonra kabul edilecek anayasanın ‘devleti yurttaşa, patronu emekçiye karşı koruyan’ bir metin olacağının habercisidir. Nitekim tam da böyle bir anayasa olmuş, Korkut Boratav hocanın ifadesiyle “Sermayenin karşı saldırısı” o gün başlamıştır.
12 Eylül, evet, ‘eşitlik korkusunu‘ özene bezene yarattı. O güne dek çok mu parlaktı halimiz, bu başka mesele. Ancak 12 Eylül yürürlüğe koyduğu ekonomi siyasetiyle ve toplumu dönüştüren muhtelif fiilleriyle kamusal siyasetin özü olan eşitlik mücadelesini anlamlı, saygıyı hak eden bir çaba olmaktan çıkardı ve kamucular ‘eski kafalılık’ torbasına atıldı. Hikâye “Benim memurum işini bilir” ile başladı, doludizgin neoliberal yaygaracılığın siyasal İslam durağında geldiğimiz yer burası. Devlet süt mü üretirmiş, kumaş mı üretirmiş, feşmekan mı satarmış, sosyal tesis mi olurmuş… Önümüz yaz, havlu serecek ücretsiz temiz bir sahil arayacak ahali. Bulamayacak.
İşte mabadımızı ücretsiz yerleştirebileceğimiz bir metrelik deniz kıyısı bulamamakla, 12 Eylülcülerin yarattığı toplum ortalamasının ideolojisi ve son yıllarda başımıza gelen hemen her şey arasında sıkı bağlar var. Siyasal İslamcılar eşitlik düşüncesinden hiç hazzetmez, gel gör ki kendisini muhalif safta tanımlayanların neyi kadar içselleştirdiği de belirsiz.
Kendisini Kürt ile eşit görmeyen Türkler, kadın ile eşit görmeyen erkekler, farklı cinsel yönelimleri dışlamayı marifet zannedenler, hiçbir iş ve gelecek güvencesi olmamasına karşın işçi ile eşit olmadığı vehmiyle yaşayan beyaz yakalılar vs. Bu halde olup inatla solda konumlandığını düşünmek hakikaten garip. Yaşam tarzına indirgendi ideoloji sanki. Solculuk Standartları Enstitüsü Müdürlüğü’ne gerek yok kuşkusuz, evlerden ırak, ancak ‘sol değerler’ denilen bu kadar göreli değil ki! Ne bileyim, hiç olmazsa dostlar alışverişte görsün kabilinden ‘kapitalizm ve kapitalizmin şimdiki aşaması’ üzerine biraz kafa yormak gerekmez mi?
İzmir’deki greve tepki gösteren ve işçiye öfke duyanların muhtelif gerekçeleri var. Kimi iktidarın ekmeğine yağ sürüldüğünden, kimi yüksek ücret talep eden işçi şımarıklığından, kimi belediyenin çok işçi çalıştırmasından, kimi CHP içindeki kavganın uzantısı oluşundan, kimi AKP belediyelerinde böyle işler olmadığından dem vuruyor. Aziz Çelik’in Birgün’de yayınlanan ve eleştirilere yanıt veren, işçilerin ‘gerçek’ talebini gayet güzel anlatan makalesini buraya bırakıyorum.
Yanıtlanması kolay eleştiriler biryana… Asıl sorun, yaşananın bir hak mücadelesi olduğunun görmezden gelinmesinde ve biraz daha gelir sahibi olmak isteyen bir emekçi gruba yönelik ölçüsüz kızgınlıkta. Ortada bir pasta olduğu ve işçiler o pastadan daha çok pay alırsa kendilerine düşen payın küçüleceğini varsayıyor tepki gösterenler. Oysa ortada varsaydıkları gibi paylaştırılan bir pasta yok. Pastanın neredeyse tümü bir avuç insanın elinde. Dökülen kırıntılar için birbirini ezen yoksulların halini seyrediyorlar. Yoksulluğa mahkum edilmiş bir yurttaş, yekdiğerinin hak mücadelesine tahammül edemiyor. Pasta zulalayanların en çok istediği şey. Bir de, nasıl olur da o kadar ücret talep eder ve benim gibi bir ‘okumuşla’ aynı zaviyeye çıkmak isterler, tepkisi var. Eşitlik korkusu bu işte.
Cevaben, bir önceki yazıda yer alan ve Aziz Hoca’nın alıntıladığı bir satırımı yinelemek isterim: Neden bir belediye işçisi, benden daha az gelirle, daha yoksul bir yaşam sürmeli? Nedir benim özelliğim? Okuma şansı bulmuş olmam mı? Güzel de, ben o yoksul emekçinin vergisiyle okudum ve derdim tasam vergisiyle okuduğum insandan çok daha konforlu bir ömür sürmek mi olmalı? Gelir düzeyi yaşamdaki tek sermaye midir?
Yukarıdaki satırları aptalca, ahmakça bulan çok insan var, biliyorum. Aptalca şeyler savunmanın fazlaca zararlı olduğu kanısında değilim. Bir ömrümüz var, bizlerinki de böyle geçsin.
Yazı, ‘eşitlik’ konusunda hep hatırladığım ve sevdiğim bir anıyla bitsin…
Yıllar yıllar önceydi. Mülkiyelilerin kuruluş yıldönümlerinde balo düzenleme adeti vardır, gözünüzde büyümesin, biraz kalabalıkça parti diyelim. O akşam epey şöhretli bir kadın sanatçı şarkı söyleyecekti. Önemli biriydi, ancak belli bir saatten sonra biraz eğlenmek isteyenler için yanlış tercihti. Nitekim, şarkılarını söylerken istediği sessizlik bir türlü sağlanamadı. Bunun üzerine bir ara şarkısını yarıda kesti ve “Ben pavyon şarkıcısı değilim, dinlemeyeceksiniz neden davet ettiniz!” diyerek yüzlerce insanı haşladı. Salon buz kesti. Sonrasında azar işitmiş çocuklar olarak susup dinlemeye çalıştık, belki pişman olduysa da toparlayamadı. Şarkılarını bitirdi ve ayrıldı. Hocam sahneye çıktı, eline mikrofonu aldı ve “Bizim için dürüstçe, ekmek için yapılan her meslek eşittir ve saygındır, şimdi sizden pavyon şarkıcıları için bir ‘hurrraa’ çekmenizi istiyorum” dedi ve tüm salon bu davete uydu. Unutamadığım bir andı.
Eşitlik iyi bir şeydir. Eşitliği savunmak iyi bir şeydir. Ekmek mücadelesi saygın bir mücadeledir. Örgütlü toplumsal mücadele bu nedenle hayatidir. 12 Eylül’ün panzehri budur. Aksi her tutum pasta sahiplerinin çıkarınadır.
Not: Özgür Özel’in, sosyal demokrat bir partinin genel başkanı sıfatıyla grev üzerine yaptığı açıklama son derece doğru, aklı başında. Kutlamak gerekir. Şöyle demiş: “Sendikal örgütlenme bizim arkasında durduğumuz bir haktır. Bu hakka ve bu hakkın doğurduğu yasal, anayasal hakların kullanımına söyleyecek hiçbir sözümüz yoktur… Kimse bizden greve çıkmış işçiye laf söylememizi beklemesin… Nezaket, kurallar ve kanunlar çerçevesinde ilerleyeceğiz. Bir çözüm mutlaka bulunacaktır.“
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları

























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025