Murat Sevinç
İkinci yazı…
‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ sık işittiğimiz bir ifade haline geldi. Pazar günkü ilk metinde, kısa ve son derece basit anlatımlı bir yazı dizisi kaleme alacağımı ve bu dizinin konuyla bugüne dek hiç ilgilenmemiş, buna mukabil merak eden okuru hedeflediğini yazmıştım.
Derdim çok basit: Ne üzerine konuşulduğunu bilmeden, herhangi bir tartışmaya başlamak, sürdürmek ve anlam vermek mümkün olmuyor.
Pazar günü yayınlanan yazının ardından, hemen ertesi gün, Selahattin Demirtaş’ın neredeyse aynı başlıklı bir yazısı ve hükümet sistemi üzerine önerileri yayınlandı T24’te. Yaptığının çok önemli olduğu kanısındayım. ‘Özgür’ muhalif siyasetçiler ABD başkan adayı Biden’ın aylar önceki sözlerine ergen yanıtları yetiştirmeye çalışırken, ‘hapsedilmiş’ bir siyasetçinin sistem önerisi sunması çok anlamlı bir tutum. Okuyacağınız yazı dizisinin sonunda Demirtaş’ın metnini de bir ‘ilk öneri’ olarak değerlendirmeye çalışacağım. Ola ki diğer partiler konuya ilişkin bir şeyler söylerse, onları da yazacağım.
Devam:
İlk yazıda bir konunun altını özenle çizmeye çalıştım: Kavramların ait oldukları düzeyler karıştırıldığında konuyu ‘anlamak’ mümkün olamıyor. ‘Parlamenter sistem’ hükümet sistemlerinden yalnızca biri. Bir siyasal sistemin demokratik olup olmamasıyla doğrudan ilgisi yok. Hiçbir hükümet biçimi (parlamenter, yarı başkanlık ya da başkanlık), zorunlu olarak demokratik siyasal sisteme yol açmayabilir.
Bu nedenle, ‘parlamenter sistem’ ile ‘parlamenter demokrasiyi’ birbirinden özenle ayırmak gerekir. Örneğin Türkiye’de parlamenter sistemin ana ilkesi 1909 anayasa değişikliğiyle kabul edildi, 1924 Anayasası biraz karma niteliği olsa da ‘parlamenter’ sistemi benimsedi; ancak parlamenter demokrasinin az çok yerleşmesi için on yılların geçmesi gerekti.
Aynı durum parlamenter sistemin mucidi İngiltere için de geçerli. Evet, bugün tartışılılan parlamentarizm İngiliz mamulüdür. Peki İngilizlerin tasası neydi de bu hükümet biçimini buldu?
İngilizler bir masanın başına oturup hükümet sistemi oluşturmadı. Parlamentarizmin kuralları yüzlerce yılda, adım adım yaratıldı ve parlamenter demokrasi ancak 20. yüzyılda (oy hakları vs.) tam anlamıyla yerleşebildi. Bu çok uzun tarihi anlatma niyetinde değilim elbette. Bazı önemli nokta ve anlardan söz edeceğim yalnızca.
Tabii önce bir şeyi hatırlatarak:
Neydi ‘parlamenter sistemi’ diğerlerinden ayıran temel ilkeler: 1. Yürütme organı iki başlıdır. Devlet başkanı ve bakanlar. 2. Bakanlar hem tek tek, hem de toplu olarak meclise karşı sorumlu. Yani siyasal sorumluluk bakanlarda.
Ne demek bu? Siyasal sorumluluk bakanlardaysa, elbette yetkinin de bakanlarda olması gerekir. Yani? Yürütmenin diğer başı olan devlet başkanı gerçekte ‘yetkisizdir.’ Çünkü sorumluluk kimdeyse, yetki de ondadır.
Parlamenter sistemin temeli işte bu kadar basit ve anlaşılır.
Dediğim gibi, İngilizler bu hükümet biçimini kâğıt üzerinde oluşturmadı. 1215 Magna Carta ile başlayan macera yüzyıllar sürdü. Bakmayın Fransızların çok devrimci bilindiğine; İngilizlerin irili ufaklı çok sayıda devrimci işi var. Bütün mesele, yeni bir sınıf olarak doğan burjuvazinin, eski düzenin unsurlarıyla (feodalite, hükümdar, kilise) verdiği mücadelede.
Parlamenter sistemin tüm ilkeleri, bu mücadelenin çeşitli ‘duraklarında’ ortaya çıktı. Burjuvazi, yani ticaret yapanlar, sınıfsal karakterlerine uygun biçimde her kazanımını ‘sözleşmeye’ bağladı. Parlamento giderek güçlendi. Onun güçlenmesi demek, eski rejim kurumlarının etkisizleşmesi anlamına geliyordu. Burjuvazi önce hükümdarla birlikte hareket etti, ardından onunla da savaşa girişip galip geldi.
İngiliz burjuvazisi bu yolda her kazanımının kıymetini bildi. Devrimciliği, geleneklerine sahip çıkışından biraz da. Belli bir tarihten sonra artık güçlenen burjuvazinin ‘parlamentosunun’ önünde hiçbir güç duramaz oldu. Bir ara, 1654’te Oliver Cromwell (burada anlatılamayacak uzun bir maceranın ardından) ‘yazılı anayasa’ yapıp (Lordlar Kamarasını lağvedip) cumhuriyete geçmeye kalkıştı, ancak uzun ömürlü olmadı. Ölümünün ardından kısa süre sonra yeni hükümdar tahta çıkarıldı, bir kez daha monarşiye geçildi ve o gün bu gün devam etti. Hatta bir daha önüne gelen devlet biçimini değiştirmesin diye, Cromwell’in başını mezarından çıkarıp meclis binasının kapısına astılar. Geleneklere düşkün derken, abartmıyorum!
17. yüzyıl ortasındaki 1689 tarihli Haklar Bildirgesi, İngiliz tarihini ikiye bölmüş gibidir. O tarihten sonra artık meclisin tartışmasız üstünlüğü söz konusu. İngilizler meclislerinin gücünü anlatabilmek için “Erkeği kadın, kadını erkek yapamaz, bunun dışında her şeye gücü yeter” diyor. İşte parlamenter sistemin tüm ilke ve kurumları bu ‘tarihten’ doğdu.
Meclis güçlüyse, bakanlar doğal olarak ona karşı sorumlu olacaktı. Bu sorumluluk önceden cezai idi. Yani sonunda ölüm vardı. Baktılar ki olacak gibi değil, cezai soruşturma riski belirdiğinde bakanlar istifa etmeye başladı. Yani ‘cezai sorumluluk’ kendiliğinden ‘siyasi sorumluluğa’ evrildi.
Peki, ‘hükümdarın bakanları’ meclise karşı sorumlu olacak olmasına da, koskoca hükümdarı da sorumlu tutacak haliniz yok ya! Ne yaptılar? Çok basit bir ilkeye başvurdular: “Hükümdar hata yapmaz.” Peki hata yapmazsa, sorumluluğu olur mu? Haşa, kim sorumlu tutacak koskoca hükümdarı? Eh bu durumda, siyasal sorumluluğu olmayan birine yetki verilir mi? Verilmez.
Gördüğünüz gibi, iki başlı yürütmenin bir başı olan devlet başkanının ‘sembolik’ hale gelişi özgül tarihlerinin sonucu.
‘Başbakan’ nereden çıktı dersiniz? Yürütme yetkisinin hükümdardan bakanlara geçişini de hızlandıran, matrak bir tarihsel gelişim sonucunda! 18. yüzyılın başlarında Kraliçe Anne çocuksuz ölünce hanedan el değiştirdi ve şimdikilerin atası Alman Hannover’ler başa geçti. İlk iki kral I. ve II. George İngilizce bilmiyordu! Bir süre sonra krallar, bakanların konuşmalarını anlamadıkları için onlardan ayrılmak zorunda kaldı. Bir yanda hükümdar, diğer yanda bakanlar.
Bunun üzerine bakanlar, kendi aralarından güvenilir birini seçip krala göndermeye başladı, iletişimi sağlamak için. İşte o kişi zaman içinde ‘başbakan’ adını aldı. Eşitler arasında birinci! Bu yüzden, parlamenter sistemlerde başbakan ‘amir’ filan değildir. Gücü siyasal konumu ve tabii parti başkanlığından gelir.
Bakanların meclise karşı ‘toplu sorumluluğu’ ilkesi de yine bu gelişmelerin sonucu. Çünkü bakanlar meclise karşı sorumlu olunca, hükümdar kendi bakanlarını meclis çoğunluğu içinden, aralarında iyi geçinenler arasından seçmek zorunda kaldı. Bakanlar ‘türdeş’ hale geldikçe, ‘kurul’ halinde hareket etmeye başladı. Birine yönelen güvensizlik tamamına gösterilmiş sayıldı. Sonuç: Bakanların meclise karşı ‘toplu’ sorumluluğu.
Her kurumu anlatamaya gerek yok tabii. Mesele, parlamenter hükümet şeklinin ana kurallarının nasıl icat edildiğini, her birinin tarihsel kökeni, bir mantığı olduğunu fark etmek.
Demek ki parlamenter sistemin en saf, yani ‘güçlendirilmiş’ hali İngiltere’de. Tümüyle sembolik hale ‘getirilmiş’ bir hükümdar, güçlü hükümet ve onu denetleyen çok güçlü bir meclis. Ve tabii güçlü/sağlam gelenekler, teamüller, bağımsız yargı vs.
Bugün İngiliz parlamenter demokrasisini bu denli prestijli yapan, yalnızca ‘yazılı’ hukuk kuralları ve parlamenter sistemin basit iki ilkesi değil. Yönetenlerin konumunu bilmesi, herkesin meclisin gücünü/üstünlüğünü kabullenmiş olması ve tabii ki yargının itibarı. “Acaba İngiliz hükümeti şu yargı kararını uygulayacak mı?” cümlesinin İngilizcesini kurun ve bir İngiliz’e söyleyin; boş gözlerle bakacaktır yüzünüze.
Gelenekler ve haddini bilme, sistemin demokratik biçimde işlemesinin anahtarlarından biri konumunda. Yanlış anlaşılmasın, ‘taç’ hükümetin başı olarak görünüşte son derece güçlü hiç kuşkusuz. Örneğin hükümdarın yasaları ‘mutlak veto’ etme yetkisi bugün dahi olduğu gibi duruyor. Ancak bu yetki en son 1708’de Kraliçe Anne tarafından kullanıldı!
Yürütmenin iki başından biri olan devlet başkanı konumun farkında. Haddini aşan işler yapmayı ve anayasal değerdeki yasaları ihlal etmeyi aklına dahi getirmiyor. Ya da hiçbir devlet başkanı, “Dur hükümeti kurma görevini canımın istediği milletvekiline vereyim” demiyor. Yapması gerekenleri yapıyor ve o yapması gerekenler, tarihsel süreçte hükümdarların keyfinden bağımsız şekilde belirlenmiş durumda.
Konuya devam edeceğim…
Ezcümle, hükümet sistemlerinden biri olan ‘parlamenter sistemin’ son derece basit kuralları, ‘hukuka’ ve ‘geleneğe’ dayanan ‘diğer’ ilkelere uyulmasıyla, onların ciddiye alınmasıyla ‘demokratik’ biçimde işliyor. Yazılı anayasası olmayan bir toprakta, yazılı olan ve olmayan çok sayıda ilkeye, kurala, hukuka riayet edilmesiyle!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları






































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025