Mustafa Karaalioğlu
İdeoloji, fikir, gelenek, teamül… Hepsi birer sermaye olmakla birlikte siyaseti tarif etmek için tek kelimeye mecbur kalınacak olursa bu kesinlikle, “dil”dir. Siyasetin dili bizatihi siyasetin kendisidir. Üslubu beyan ayniyle insan olduğu gibi; üslubu beyan ayniyle siyasettir. Bununla birlikte siyaset dili, her zaman sükûnet anlamına gelmez ama istisnasız her zaman hakkaniyet ve adalet duygusu içermek zorundadır. Farklılıklara itina etmeye ve ülkede birbirinin zıddına düşünen insanların varlığını kabule mecburdur.
Yerel seçime doğru giderken ve henüz kampanyaların kapağı tamamen açılmamışken bu meseleye bir daha değinmek iyi olacak…
Siyaset dilinin önemi siyasetin bilhassa Türkiye gibi bir ülkede herşeyden fazla tesir kabiliyetinin yüksekliğinden ve dolayısıyla toplum üzerindeki hakimiyetinden gelir. Yani, sokaktaki dili, kahvede, otobüste, işyerinde hasılı her kabalalıkta konuşulanları siyasetin tayin imkanı vardır. Bu, siyasetin gündeminin her zaman sokağın da gündemi olduğu anlamına gelmez. Ama daha önemli bir şey anlamına gelir. O da siyasete gerilim, ayrıştırma, ötekileştirme, empati eksikliği ve düşmanlık varsa herbiri bir siyasal fikre ve partiye ait olan insanların da benzer bir lisan ile konuşması kolaylaşır. Siyaset, takipçilerini olaylara bakışta farklı istikametlere yönlendirirken olaylara bakıştaki kavramları ve yaftalamaları da verir. İster siyasi, ister sosyal, ister de sıradan gündelik bir vakada farklı düşünceyi istemek ve yönlendirmek başka, o düşüncenin kolaylıkla ötekileştirici bir dil ile ifade bulması başkadır. Gayet tabii ki bu, yanlış ve tehlikelidir.
Şikayetçisi olduğumuz kutuplaşma ve toplumsal gerilimin kaynağı bundan başka bir şey değildir. En can alıcı dış meselede de, sıradan gündelik bir ugyulamada da konuşmanın ve tartışmanın hızla “ihanet” “satılmışlık”, “dış güçler”, ”kumpas”, “algı operasyonu” gibi fahiş kavramlara bağlanması en büyük meseledir. Konuşmak yerine yaftalamak, tartışmak yerine itham etmek, müzakere yerine okkalı sözlerle itip kakmak bir hastalık gibi zihinleri sarmaktadır. Aklın, fikrin, bilimin, düşüncenin, araştırmanın, anlamanın mesai değeri olmadığı bir zeminde sürükleniyoruz. Yukarıdan aşağıya, sağdan sola her fırsatta bir komplo teorisi, her sözün peşine bir ithamla yıllar geçiyor. Düşünmek; yani meseleleri her yönüyle akletmek kaabiliyeti kayboldu, kayboluyor. Her fikrin bir karşıtı olabileceği ve o karşıtlığın ihanet, düşmanlık, satılmışlık değil bizatihi düşünce faaliyetinin gereği olduğu unutuldu, unutuluyor. Kimseye faydası olmayacak gerilim dili siyaset marifetiyle, medyaya ve sokağa hakim oluyor.
Öte yandan siyaset dilinin katılığı ve tahammülsüzlüğü siyasetin varlığını da imkansızlaştırıyor. İster iktidar isterse muhalefet kelamı olsun; dediğim dedik çaldığım düdük kabilinden dil aslında siyaset yokluğuna delalet eder. Siyaset sınıfı kendi sermayesini böyle heba ederse, toplum da kendi arasında siyaset konuştuğunu zannederken esasında kavgaya mahkum olur. Meseleleri halletme yöntemi kaybolur ve geriye sadece kamplaşmış ve skor peşinde koşan kitleler kalır.
Meseleyi çözememek büyük bir meseledir ama durduk yerde onları büyütmek akıllı insanların işi değildir.
İyimser olmamakla beraber umarız ki yerel seçimlerin dili siyaset diline yaraşır ve Türkiye meselelerini halledemezse bile birbiriyle konuşabilen insanlar ülkesi olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025