Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
alışma masamın üstünde fırından henüz çıkmış taze ekmeğin iştah kabartan kokusu gibi beni kendine çeken bir kitap duruyor. Sevgili dostum Ahmet Kardam'ın kitabı; "Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan-Direniş ve İsyan Yılları" adını taşıyor (Dipnot yayınevi). Fırından çıkalı henüz üç beş gün oldu. Belgelere dayalı ve tezi olan yoğun bir çalışma bu, ama akıcı dili nedeniyle kolay okunuyor. İçeriği kadar belge sunumundaki titizlik de dikkat çekici.
Kitapta anlatılan Kürt beyinin serüveni 1800'lü yıllarda geçiyor. Fakat okurken sanki bugün anlatılıyor gibi geliyor insana. Zamanın durduğu gibi bir hisse kapılıyorum. Kürtler yine isyanda, devlet politikaları ise neredeyse aynı.
Bir yazımda "politika soğuyunca tarih olur" diye yazmıştım. Ama bizde olamıyor. Çünkü kuşaklar değişiyor ama politikaları var eden sorunlar her yeni kuşağın önüne sanki yeni çıkmış sorunlarmışçasına geliyor. Politika soğuyup ruhunu tarihe teslim edemiyor bir türlü. Dolayısıyla tarih de oluşamıyor, bitmeyen uzun bir "bugün" yaşıyoruz.
Bugüne hapis ruhlar…
Ya da tarihsel zaman mefhumu ortadan kalkıyor, geçmişi bilemediğimiz için onunla yüzleşemiyoruz. Tek boyutlu bir zamana sıkışmışlık bugünün sorunlarının çok boyutlu nedenlerini görmemizi engelliyor. Dünden kurtulup bugünün gerçek sorunlarına gelemiyoruz bir türlü.
Düne hapis ruhlar…
Bugünümüz tarihin, tarih ise bugünümüzün ayağına pranga…
Farkında mıyız bilmiyorum, ama artık bu kısır döngü sonlanıyor, bu pranga kırılıyor. Türk Tarih Tezi yavaştan yavaştan çöküyor. Kendi aydınlanmamızı yaratmaya başladık. Batı aydınlanması, pozitivizmin klişe lafıyla "akla dönüş" değildir; Aydınlanma, tütsüler, kutsallıklar içinde kaybolmuş insanı Ortaçağın tarihsel-zaman dışılığından alıp tarihsel-zaman içine yerleştirmesi, ya da yeryüzüne indirmesidir. Bu olmadan akıl da çalışmazdı zaten. Aydınlanma, insanın nereden gelip nereye gittiğini gerçek zaman içinde merak etmeye başlamasıdır. Cumhuriyetle başlayan "Türk Tarih Tezi" ise ismiyle tezat anakroniktir, zamandan ve mekândan kopuk, gerçekte var olmayan bir "dün-bugün" kurgusudur.
Ahmet Kardam da "nereden gelip nereye gidiyorum" sorusunun peşine düşüp soy kütüğünün izini sürmüş. Beşinci kuşaktan Bedirhan Bey'in torunu olduğunu böylece keşfeden Kardam şöyle diyor: "Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan üzerine çalışma yapmak için her hangi bir akademik amacım olamazdı. Osmanlı arşivlerine girip 800 küsur sayfa belge üzerinde yaklaşık üç yıl süren böyle bir çalışmaya girişmek için Kürt tarihine ama onun da ötesinde Bedirhan Bey'in yaşamına ve mücadelesine özel bir ilgi duyuyor olmam gerekirdi ki, böyle bir şey söz konusu değildi. Kürt kimliğiyle ve Bedirhanlarla ne gibi ilişkim olabilirdi ki? Meğer varmış da benim bundan haberim yokmuş."
Sözünü ettiği üç yıl boyunca yaşadığı heyecanın tanığıyım. Bulduğu her yeni belge üzerine yüz yüze veya telefonla uzun uzun, büyük heyecanlarla konuşurdu. İlgilendiği konuya karşı titizliğini eskiden de bilirdim ama birlikte olduğumuz cezaevi günlerinde "Laclau" dan çeviri yaparken yakından görmüştüm. Ben de böylece henüz kitaplaşmadan onun çevirisiyle "radikal demokrasi" kavramıyla ilk kez tanışmıştım.
Bir yandan heyecanla yeni belgelerin peşine düşmesi öte yandan konusuna karşı titizliğini bildiğim için bu kitap hiç bitmez gibi geliyordu bana. "Bu heyecan ve titizlikle zor bitirirsin" diyordum ama ben yanıldım, o bitirmeyi başardı.
Tarihçi değilim, Kürt tarihi uzmanı hiç değilim ama resmi tarihin peçesini yırtarak gerçek tarihi gösteren araştırmaları tutkuyla izliyorum. Son zamanlarda örneğin Cemil Koçak gibi akademisyenler veya Taraf' yazarı Ayşe Hür gibi araştırmacı-yazarlar bu susuzluğumuza yanıt vermeye başladı. Bir de Ermeni tarihiyle boğuşan sevgili dostum Zakarya Mildanoğlu var. Her sohbette yeni şeyler öğreniyorum ondan.
Gözümü siyasete açtığım gençlik yıllarımdan beri -adını o tarihlerde telaffuz edemesek de- Kürt meselemizin farkında olarak Kürt tarihini merak ederdim ama bu tarihe ulaşmamız mümkün değildi. Çünkü Türkiye'de böyle bir tarih yazımı yoktu. Yok-halkın, yok-dilin nasıl tarihi olabilirdi ki? Daha sonraki yıllar, Kürtlerin tarihiyle ilgili yazılanlara ulaşmaya gayret ettim.
Kırık dökük tarih bilgilerimin ışığında dahi Ahmet Kardam'ın bu çalışmayla, Türkiye'de yasak altında tutulan Kürt tarihinin gün ışığına çıkmasına çok ciddi katkı yaptığını düşünüyorum.
Kitabın tezlerine dokunmadan önce bu katkıyı görebilmek için Kürt tarih yazımının genel durumuna göz atmak gerek. Gelecek yazımda buna değineceğim ilkin.
Soframıza hoş geldin Cizre-Bohtan miri Bedirhan Bey.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Üzgünüm
7.05.2012 - Gerçek muhalefetin ayak sesleri
3.05.2012 - Hasan Tahsin gerçekte kimdi
30.04.2012 - Sıcağı sıcağına...
28.04.2012 - Tarihe doğru uzun yürüyüş
26.04.2012 - Umudun gücü...
23.04.2012 - Dürüstlük üstüne
21.04.2012 - Ölüm sınırına gelindi
19.04.2012 - ‘Silahsız kuvvetler darbesi’
16.04.2012 - Bir dokun bin ah işit...
14.04.2012
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























lucy
ulan diyen terbiyeden muaf yaratik once okudugunu anla sonra yorum yaz
Ahmetaltanfanclub
herkes cemaatin ayagina giderken, cemaat ahmet altanin ayagina geliyor. buyuksun ahmet abi!
Ad Soyad Giriniz...
Ahmet Altan, senin kavrayamadiklarini kavrayan, anlayandir. "Ulan" diye dayilanacagina, bir daha, bir daha oku yazdiklarini...
adil ozcan
ahmat altan sen muhalefet partisi lideri misin.ki hukumeti destekliyorsun sen kimsin ulan.