Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları

Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tüm Yazıları
Altüst
14.04.2011
1569

12Haziran seçimleri için açıklanan milletvekili adaylarıyla ilgili yorumlara bakıyorum; yorumlar diyorum zira çok azı hariç adayları tanımıyorum. Adayların kimlikleri önemsiz değil kuşkusuz ama “zayıf temsil” sisteminin hâkim olduğu, vekillerin vekâlet yetkilerinin yani halkı temsil güçlerinin çok zayıf kaldığı, lider sultasının hüküm sürdüğü bizdeki güdük parlamentarizmde kimlikler belirleyici değil. Adaylar tablosunun bütününe baktığımda şunu görüyorum:

Hepsinde bir “ortak bölen” var, değişim zorlaması...

Değişen adaylıklar tablosu bunu yansıtıyor. CHP askerci parti olmaktan çıkmaya çalışıyor; MHP merkez sağa yerleşebilmek telâşında; AKP salt Meclis çoğunluğunun programını uygulamaya yetmediğini görüyor ve daha profesyonel bir kadro yaratmayı hedefliyor. Yükselen kadın hareketinin bütün partiler üzerindeki etkisi de çok açık.

En bariz değişim ise BDP’de

DTP milletvekillerinin Meclis’e dönüşünde ilân edilen “Türkiye partisi” olma hedefi beni çok heyecanlandırmıştı ama BDP kuruluş kongresini izlediğimde buna hazır olmadıklarını görmüştüm. Marjinal solla sınırlı ittifaklar çerçevesinde kalınarak bu olamazdı. Bu nedenle son açıklanan “Demokratik Blok” da ilgimi çekmemişti. BDP’nin şimdi farklı Kürt çevrelerine açılımı, İslâm olgusunu dikkate alıyor olması Türkiye partisi olma hedefine gecikerek de olsa yeniden döndüğünü düşündürüyor. Desteklenmesi gerekli olumlu bir açılım bu.

Kısacası dünyada ve bizde dipten gelen güçlü değişim hiçbir partiyi hiçbir siyasi hareketi rahat bırakmıyor. Kimse durduğu noktada duramıyor, durmak için tutunduğun dal da elinde kalıyor. Bunun belki en çarpıcı örneğini TÜSİAD’ın yeni anayasa konusundaki ibretlik tavrında gördük.

Değerli dostum İshak Alaton’un gerek Anayasa gerekse Kürt sorununun çözümü konusundaki sağduyulu ve cesur duruşu ve sözlerinin de kamuoyu için kafa açıcı olduğu kadar TÜSİAD çevresi için de sarsıcı olduğuna hiç kuşkum yok. Cem Boyner’in duruşu da öyleydi.

Galiba değişimin yarattığı bütün bu durumları en iyi açıklayan bir sözcük var.

ALTÜST...

Fırından yeni çıkmış bir dergimiz var. Adı bu... Derginin başlığı büyük harflerle yazıldığı için ben de öyle yazıyorum.

Batman dönüşü İzmir’de bir dostumun elinden kaptım ve ancak okuyabildim. (Batman deyince önceki yazımda bir düzeltme yapmalıyım. Yazıyı yetiştirme telâşıyla Anayasa panelinin konuşmacıları arasında Erol Katırcıoğlu’nun adını atlamışım, Erol’dan özür dilerim)

Bu derginin işlev açısından kendi kafamdaki yerini ve yine kendi kafamdaki önemini açıklamak istiyorum.

2000’li yılların başından beri yazı ve konuşmalarımda, bizdeki değişimin üç tarihsel dinamiğini sayarken İslamcı hareket, Kürt hareketi ve entelektüel-aydın hareketi olarak özetliye geldim. Bugün vardığımız noktada bu analizimin yanlış olmadığını görüyorum. Başından beri AK Parti’yi güncel değişimin bileşenlerinden biri olarak gördüm ama bu konudaki daha ilk yazımda bir sınıra varacaklarını da söyledim. Değişimde duraklayacakları noktada diğer iki faktör önemli olacaktı. Entelektüel-aydın hareketine değinmelerimi izleyen cümlelerimde, değişen, kendini yenileyen sola olan ihtiyaca hep vurgu yapmıştım.

2000’li yıllardan bugüne bizi taşıyan süreçte politik gelişmelere aktif müdahale anlamı taşıyan üç stratejik olgu ortaya çıktı ve açık biçimde değişim dalgasına ivme kattı. Devletçi-askerci-statükocu güçlü dirence karşı moral üstünlük kazanmamızı sağladı. 1) Ergenekon davalarının açılması ve siyasi iradenin bu davaların arkasında durması 2) PKK-Öcalan ekseninde Kürt halkının, bütün baskılara, tehditlere rağmen özgürlük direnişinin dalga dalga yükselişi. Sonuçta, bu sorunun askeri yöntemlerle çözülemeyeceğinin generallerce açık itirafı 3) Bir mucize gibi Taraf gazetesinin tam zamanında ortaya çıkışı ve parmak sallayan askere parmak sallayarak demokratik kamuoyuna tabulara dokunma cesareti vermesi, merkez medyanın akıl karıştırmalarına karşı hakikatin sesi olması.

Değişime ivme veren bu üç somut olgu nihayetinde değiştirici başka bir somut sonuç da doğurdu: “Yetmez ama evet” hareketi ve kısmî anayasa değişikliği için halk oylaması. Yüzde 58 gibi son derece değerli bir sonuç alındı. Boykotu da evet hanesinde görüyorum ve bu oran çok daha yüksek.

Bütün bu yeni gelişmeler demokratik ve sol kamuoyunda zaten varolan ayrışmayı daha da derinleştirdi. Bu kaçınılmazdı. Zira, Kemalist devletle hesaplaşma tarihimizin dayattığı bir yüzleşme.

Bu ayrışma ve yarılma süreci yeni ve hayırlı bir ürün doğurdu... ALTÜST Dergisi.

Başarı dilerken derginin ilk sayısını gelecek yazımda biraz daha tanıtmak istiyorum.

[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)
  • cengiz

    cengiz

    9.10.2012 17:05

    fena değil

  • Ad Soyad Giriniz...

    Ad Soyad Giriniz...

    9.10.2012 10:45

    SAGOLUN

Yazarlar