Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Lisede edebiyat-kompozisyon derslerinde, durup dururken cümlenin ortalık yerinde sevdiğim ya da bence önemli olan bir sözcüğün ilk harfini ‘B’üyük yazardım. Farkında olmadan olurdu. Bu yüzden çok uyarılmıştım. Çok gençtim, bugünkü gibi “Neden olmasın” diyemiyordum o zaman. Dilbilgisi kuralları dikiliyordu karşıma. İlginçtir edebiyata, sözcüklere âşık olan ben dilbilgisi dersini hiç sevmezdim. Hâlâ da öyleyim.
Sözcüklerle aramda, ruhani, mistik bir bağ oldu hep. “Temaşa” sözcüğüne bayılırım. “Muhteşem” sözcüğü de öyle; Hem sözcüğün yarattığı imgenin gücü hem müzikalitesi nedeniyle çok severim ama az kullanırım. Tüketmemek için.
“Sen ki” Muhteşemdi.
Ahmet Altan’ın bu yazısında bilinmeyen hiçbir şey yok. Ne gizli bir sırrı ifşa ediyor ne de müthiş bir yorum getiriyor. Olanı olduğu gibi söylüyor. Yazının gücü de burada zaten, yalın hakikati dile getirmesinde. Ama bunu ancak bir sanat ustasının üstesinden gelebileceği güçlü fırça darbeleriyle yapıyor.
Son yıllarda konuşmalarımda döne döne Anadolu kültürünü, düşünce tarzını, ruhunu, felsefesini anlatıyorum ama bu yazıdaki şiirsellik her şeyi çok daha iyi anlatıyor.
Bin beş yüz yıllık bir medeniyeti 433 vuruşta temaşa ediyorsunuz. Temaşa, dünyayı dışarıdan seyretmek değil, seyrettiğinle hemhal olmak, onun ruhunu paylaşmak, seyre daldığınız çiçeğin koklamadan kokusunu duymak, onda yeniden doğmak anlamınadır. Seyrettiğinin gizine varmak, dilini çözmektir.
Bu topraklardan o kadar çok “büyük” gelip geçmiştir ki, bu yüzden hiç biri tek başına “büyük” kalamamış.
Hiçbir kültür öbürünü asimile edememiş ama birbirine yabancı da olmamışlar, etkilemiş ve birbirinden etkilenmişler. Yani bu topraklarda ender rastlanılır bir ebrulaşma doğmuş. Mozaik benzetmesi anlatmadığı gibi çok kültürlülük nitelemesi dahi bana durumu anlatmada yetersiz görünüyor. Aynı zamanda büyük ve sayısız acılar da yaşandı bu topraklarda, büyük kıyımlar da oldu.
Büyük acılar, büyük sevinçler, yeni fikirler, büyük aşklarla yoğrulmuş bir insanlık tarihi.
Bu yüzden bu topraklara en yabancı bitki “kibir”dir.
Ama maalesef bir ayrık otu gibi bitiyor da kibir. Çünkü geçmişe özcü yaklaşıyor, bugün yaptıklarımızdan gurur duyamadığımız için kibrimize geçmişten malzeme taşıyoruz. Geçmişi kültürleştiremiyoruz bu yüzden.
Kültürleştirmek, onu “Sen ki” tadında işleyip bugüne taşımaktır.
Geçmişiyle, tarihiyle en fazla övünenlerden biri olan başbakanın Avrupa’ya kibirli kafa tutuşuna bundan daha yerine oturan bir yanıt düşünemiyorum. Aynı ekolden gelip başbakanın bu anlamsız çıkışı karşısında uyarıcı olması gereken yazarlar ise kahve dövücünün hınk deyiciliğini yapıyor.
Türkiye’nin insan hakları dosyası ortadayken...
Sözde kendine bağlı Genel Kurmay Başkanına “yerini bil” diyemezken Avrupa’ya haddini bildirmeye kalkışmak kalkışanın “azametli” görüntüsünü hiç de sahici kılmıyor.
Bu toprakların çocuklarına kibir nedenli yabancıysa “Büyük devlet romantizmi” de o derece yabancıdır.
İmparatorluk gelenekleri üzerine kurulan ulus-devletlerde “Büyük devlet romantizmi” ara ara nükseden kronik bir hastalık gibi. Siyasette romantizm şiirsellikle hiç ilgisi olmayan bir durumu niteler. Şoven milliyetçilikleri, ben merkezci, devletçi otoritarizmi besleyen, gerçeklikle bağını yitirmiş romantik bir gelecek kurgusudur bu.
Yeni anayasa panellerinden birinde 12 Eylül dikta anayasasının “Başlangıç” bölümünü eleştirirken, eğer yeni anayasada bir başlangıç bölümü olacaksa “Yüce Türk devleti, Yüce Türk milleti” sözleriyle başlayan değil, bu topraklarda yaşayan halkların hakikatini veren, bu toprakların kültürler, medeniyetler yatağı oluşundan çıkan edebî bir anlatım olmalıdır önerisinde bulunmuştum.
Ahmet Altan “Sen ki” yazısını o günlerde yazmış olsaydı, bu yazıyı okuyup, yeni anayasanın girişinde işte böyle bir anlatım yer almalıdır derdim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Üzgünüm
7.05.2012 - Gerçek muhalefetin ayak sesleri
3.05.2012 - Hasan Tahsin gerçekte kimdi
30.04.2012 - Sıcağı sıcağına...
28.04.2012 - Tarihe doğru uzun yürüyüş
26.04.2012 - Umudun gücü...
23.04.2012 - Dürüstlük üstüne
21.04.2012 - Ölüm sınırına gelindi
19.04.2012 - ‘Silahsız kuvvetler darbesi’
16.04.2012 - Bir dokun bin ah işit...
14.04.2012
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























hamdi şahin
Oh be ! İşte duymak istediğim ses ve cesaret! Moralim geri geldi...
Hrac Madooglu
Uyuyan bir devi uyandirdilar. Ozlemistik Sayin Altan.