Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
“Birlik ama nasıl birlik” başlıklı yazıma hayli ilgi oldu. Ayrıntılara dikkat gerektiren zor bir konuya değindiğim halde. Konuyu daha da açmaya hizmet edecek, geliştirici fikirler ve sorular da geldi. Bunları sonra ele alacağım. Okuduğunu anlamadan yapılan saldırılar da oldu kuşkusuz. Fakat görülüyor ki Kürt sorunu ve demokrasi meselemize artık siyah-beyaz bakmayanlar artıyor. Bu çok sevindirici.
Demokratik Özerklik Bildirgesi Kürt özgürlük hareketinin mahiyetini açıklayan bana göre ilk derli toplu deklarasyondur. Yapılan analizlerde katılmadığınız yanlar, eleştirdiğiniz noktalar, eksikler bulabilirsiniz, benim de var; ama önemli olan bu hayli uzun olan bildirgenin özet olarak ne dediğidir.
Buradaki fikirlerin daha önce de işlendiğini söylemiştim, bildirgenin farkı bunun Kürt özgürlük hareketinin siyasi deklarasyonu, yani resmen bir tutum açıklaması olmasıdır. Yazmıştım, bu bildirge “kendi geleceğine karar verme hakkının” kuvveden fiile çıkarılmasıdır, deklare edilmesidir. Bu deklarasyon ayrılmanın ilânı değil ama ayrı bir topluluk iradesinin varlığı gerçeğinin kabul edilmesini resmen isteyen bir talepnamedir. Statü talebidir.
Ayrı oluşun tarihsel kökleri
Bildirgede, “Geniş bir konsensüsle kurulan Cumhuriyet’e egemen olan milliyetçi-ulusalcı kesim hem Kürt halkı ve sol-sosyalist kesimi, hem de İslamcı-muhafazakâr kesimi Cumhuriyet’ten dışlayarak katı bir biçimde tekçi ulus-devlet çizgisini hâkim kılmıştır. Tabii ki bu, büyük sancılarla pratikleştirilen bir süreç olmuştur. Bu durum demokratik ittifakın bozulduğunu ve hegemonik sürecin esas alındığını açıkça kanıtlamaktadır. Hâlbuki TBMM, 1922’de yapılan gizli oylamada 63’e karşı 373 oyla Kürtler için özerkliğe dayalı bir meclis kurulması kararını kabul etmişti. Bizzat Mustafa Kemal, 1924 başlarında Kürtler için muhtariyet öngören açıklamalar yapmıştı” saptamasından sonra “İttihatçı zihniyet, Kürtleri hem devletten hem toplumdan dışlayarak, toplum olmaktan çıkarmayı hedeflemiştir. Uzun yıllar boyunca sürdürülen bu politika sonunda ‘Kürtler var mı yok mu’ sorununa dönüşmüştür. Kürtleri, Cumhuriyet’in kurucu unsuru olmaktan çıkarıp yokluk sürecine sokmanın ne denli dehşet verici bir yönelim olduğunu birazcık empati yapan herkes anlayabilir. Bu nedenle Kürt sorunu bir bölünme sorunu değil, yokluk sürecinden çıkma, halk olarak varolma ve tekrar tarihe yaraşır stratejik dost, ortak ve kardeş olma konumuna ulaşma sorunudur” deniyor.
Öne sürülen talep açık; yeni bir toplumsal sözleşme yapmanın zorunlu olduğundan söz ediliyor. Yani karşımızdaki mesele yerel yönetimlerle sınırlı idari bir çözüm talebi değildir.Talep siyasidir. Cumhuriyet’in üstüne oturacağı yeni bir demokratik sözleşme için siyasi çözüm talep ediliyor. Çözüm için yol nedir?
Açık siyasi müzakereler
Karşımızda tarihsel bir fırsat var. Bugün yeni bir anayasa yapma hemen her siyaset ve halk tarafından zorunlu görülüyor. İkincisi, sivil ve demokratik yeni bir anayasa yapabilmenin önünü tıkayan askerî vesayet adım adım sökülüyor. Üçüncüsü, son seçimlerde TBMM’nin temsil kabiliyeti öncekilere oranla hayli yükseldi. Ve nihayet, Kürtler seçim barajı ve fiili engellemelere rağmen seçimlerde ayrı ve bağımsız varlıklarını kanıtlayarak Meclis’e girdiler. Kısacası demokratik bir müzakere ortamı için her şey var. Tek engel çatışma ve askerî operasyonların sürmesidir.
Çatışma meselesine ise yeni bir pencereden bakmak gerekiyor. Farklı bakabilmek için, Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün etnik sorunların çözümü, ayrılıkçı topluluklarla ilişkilerin geliştirilmesi deneylerinin aktarıldığı İngiltere toplantısına katılanların bizlere aktardıkları önemliydi.
Çatışmalara rağmen müzakere yapabilmeyi başarmak ve sürdürebilmek gerekiyor. Mutlak anlamda çatışmasızlık hayal edilmemeli. Silahların susması elbette müzakereler için bulunmaz nimettir. l990’lı yıllardan buyana PKK ve Öcalan tarafından bu ortam birkaç kez tek taraflı ateşkesle yaratıldı ama devlet bunları değerlendirmedi. Şimdi çatışmalı ortama yeniden girildi. Buna rağmen demokratik çözüm için müzakere talebi ciddiye alınmalı.
Demokratik çözüm derken bundan ne anladıklarını bildirge önemli bulduğum şu görüşle açıklıyor: “Bu temelde gerçekleşen çözüm, devlet olmayı hedeflemeyen, devletin uzantısı ve alternatifi de olmayan sivil toplumun demokratikleşmesini, yani demokratik toplumu esas alan çözüm modelidir. Demokratik çözüm ilkesinin zıttı, iktidarcı-devletçi çözüm zorlamalarıdır. İlke olarak demokratik çözüm, iktidar paylaşımıyla uğraşmaz, hatta iktidardan uzak durur.”
Hayata geçirmeleri kendileri için çok zor da olsa bu demokrasi anlayışı desteklenmesi gereken bir anlayıştır.
Sözün özü, ortada devlete/hükümete müzakere çağrısı vardır. Yanıt vermek durumunda olan şimdi devlettir, AK Parti iktidarıdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012