Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Geriye çekilip o günleri bir film şeridi gibi yeniden seyretmeye çalıştım. Otuz yıl öncesine, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin yapıldığı güne, günlere gittim. Düşüncelerimi bağlayıp zihnimi serbest bıraktım, gözümün önüne gelecek ilk film karesinin hangisi olacağını merak ederek gözlerimi yumdum.
12 Eylül filmi o kadar uzundur ki her bir karesi ayrı bir senaryonun konusu olabilir. O nedenle üstüne çok şey yazıldı ve daha da yazılacak. Özellikle insani boyuttan bakarak yazılmalı. En az üç kuşak bu darbeden doğrudan etkilendi zira. Demir pençenin hedeflediği insanlar, o günün gençleri ve onların ana-babaları ve çocukları olmak üzere üç kuşak doğrudan etkilendi. Acılı binlerce ayrı yaşam öyküsü, cezaevlerinde, sürgünde geçen binlerce ayrı serüven doğdu. Bunlar daha da yazılmalı.
İçimdeki seçici binlerce film karesinden acaba hangisini seçecek diye gözümü yumup bekledim. Eşimle birlikte elimizde küçük bir valizle evimizin kapısını kimseler duymasın diye usulca kapatıp merdivenlerden bilinmeyene doğru süzülüşümüz canlandı hafızamda. Bu sessizce süzülüşten sonra kendi evimize bir daha dönmeyecektik. İçimiz buruk, anılarla dolu eşyalarımızı da bırakarak, geriye bakmadan kapıyı çekip çıkmıştık. Kendi topraklarımızda kimliklerimizi gizlemeksizin serbestçe yaşayabileceğimiz günlerin geri gelmesi için uzun yılların geçmesi gerekecekti.
Hafızamda canlanan o kare büyüdü büyüdü bütün bir Türkiye oldu. Elinde küçücük valizler, çantalar veya eli boş bir sürü insan, çoğu da genç insan evlerinden çıkıp ya da alınıp bilinmeye doğru gidiyorlar. Sağa sola, yukarı aşağı doğru kaçışan insanlar. Tepede ise onları avlamaya çalışan şahinler, akbabalar. 2011 yılının eylülünde 1980 yılının 12 Eylül’ünü düşündüğümde kafamda canlanan film karesi bu oldu.
Belirsizliğe doğru koşuşan insanlar
İçimdeki seçici binlerce farklı film kareleri içinden acaba bu kareyi neden seçmişti? Ardından bu soru düştü aklıma, bunu düşünmeye başladım. Galiba buradaki psikolojik faktörü “belirsizlik” ögesi oluşturuyor.
Hayatın kendi doğal akışı içindeki belirsizlikler güzeldir aslında. Geleceğin nasıl olacağını bilebilmek hayatımızı ilginç kılmaz, tersine monoton yapar. Beni rahatsız eden şey bu değil, tepede birilerinin, binlerce insanın geleceğini belirsizliğe sürükleyen belirlemeciliğidir. Beş general oturup darbe yapmaya karar vermişler, sonra da darbenin koşullarını hazırlamış, sayısız insanın ölümüne neden olmuş sonra da darbeyle iktidara el koymuşlar; ardından demir pençelerini ülkenin boğazına geçirmişler, genç, yaşlı, çoluk çocuk binlerce insanın bugününü karanlığa boğup geleceklerini ise belirsizliğe sürüklemişler...
İşledikleri cinayetlerin hesabını sorabilmek için önce asıl sorulması gerekeni sorabilmek lâzım. Asıl sorulması gerekeni soramadığımız sürece 12 Eylül’ün hesabını soramayız. Asıl soru ne?
Bu hakkı nereden alıyorsunuz?
Milyonlarca insanın geleceklerini belirsizliklere itme hakkını bu beş general nereden aldı? Bu nasıl olabilir? Nasıl kabul edilebilir? Bugün hâlâ “35. Madde olsun olmasın bu hak bizim” diyebilen generallerin olduğu yerde 12 Eylül ruhu henüz söndürülememiş demektir. Fakat asıl mesele Ergenekon-Balyoz davalarını küçümseyen veya kerhen onaylayan sivillerin varlığıdır. Onların olduğu yerde 12 Eylülcü ruh her zaman kendini besleyecek kan damarları bulur kendine.
Zaten sözüm yalnız askeriyeye değil, asker olsun sivil olsun milyonlarca insanın geleceğini belirleme hakkını ister din, ister devlet, millet, ister zenginlik, refah, sosyalizm ve hatta isterse insancıllık adına olsun belirleme hakkını kendinde bulan seçkin azınlıklaradır.
Her birimiz geçmişimizden ve topumuz 12 Eylül’den ders çıkarmakla sorumlu isek, kendi adıma çıkardığım ders kendi geleceğimi hiç kimseye emanet etmemektir. Ne bir iktidara, ne bir partiye veya gruba, ne de bir inanca, ideolojiye, ne de çoğunluklara. Bunun adı özgürlükçü demokrasidir. Bu yaklaşım, özgür bir seçmeyle bir inancı, bir ideolojiyi, bir siyasi partiyi, bir grubu seçmeme engel değil kuşkusuz.
Kanımca, 12 Eylül’den de geçmişten de çıkarılacak en önemli ders mükemmel gelecek için bugünün iyisini feda etmemektir. Feda etmeye hazır olduğumuz anda mükemmeli temsil iddiasında olan birilerine geleceğimizi teslim etmiş oluyoruz.
İyi arayışı içindeki hayatın belirsizlikleri güzeldir. Bunun koşulu ise halkların, toplulukların, bireylerin kendi geleceklerini belirleme hakkına koşulsuz sahip olmasıdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012