Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Bazı konularda otuz sene öncesine dönmek can sıkıcı. Bir yandan değişimden söz edelim, öbür yandan değişimin motor gücünü görmeyelim, olur şey değil. Başbakan “KCK operasyonları devam edecek” dedi ve bu operasyonları eleştirenlere KCK’nın ne olduğunu bilip bilmediğimizi sordu. Herkes kulaktan dolma bir şeyler biliyor fakat acaba bilmemizin ve bildiklerimizi tartışabilmemizin koşulları var mı? Yani fikir özgürlüğü var mı?
KCK’yı bırakalım, esas mesele daha geniş planda Kürt sorununu tartışabilmemizin, korkusuzca, özgürce tartışabilmemizin koşullarına sahip miyiz?
İki yazıdır üstünde durduğum Kürt sorununun çözümü için model oluşturmak fikri üstüne birçok soru geldi, açmam isteniyor. Ama önce soralım, acaba bugün yeni koşullarda Kürt sorununun çözümünde her tür çözüm formülü yasal bir kovuşturmaya uğramadan tartışılabilir mi?
Sanmıyorum. Örneğin bugün yasal kovuşturmaya uğrama kaygısı duymadan ne federasyon, ne eyalet sistemi ne özerklik tartışmaları yapılabilir. Bırakalım yazıp çizmeyi etrafımda gördüğüm tedirginliği söyleyeyim: Telefon konuşmalarında Kürt sözcüğü geçmemesine özen gösteren insanlar var, konuşurken birbirlerini uyarıyorlar, bilgisayar üzerinden dinleme takibine uğramamak için.
Acaba iktidar, iktidara yakın yazarlar bu tedirginliğin farkında mı?
Sanmıyorum. Çünkü ne yazık ki, eski ama eskimemiş olduğu görülen en eski sopaya sarılıyorlar. “Sınırsız fikir özgürlüğü olmaz” bayat lakırdısına.
Siyasi hayatımız bu düşüncenin demokrasi ile bağdaşmaz olduğunu anlatmakla geçti. Yeniden başa dönmek insanda derin bir bıkkınlık, bezginlik duygusu uyandırıyor. Hele internet devrimi içinde olduğumuz bu yeni çağda. Gerekçeler de aynı bayat gerekçeler. Özgürlük sınırsızsa bir başkasını öldürme özgürlüğü de özgürlük olarak görülebilir mi? Şiddeti övmek de fikir özgürlüğü içine girer mi?
Bu mantık sosyal psikolojide “yanlış sağduyu” denen, “akarsu pislik tutmaz” deyişindeki gibi sıradan mantığın ürünüdür. Sağduyu her zaman yanlış değildir, eğer tarihsel bir bakışın birikimini yansıtmaktaysa, “alma muzlumun âhını, çıkar aheste aheste” deyişindeki gibi.
Tarihsici değil ama tarihsel bakış açısı bugünü gelişme içinde görmemize yardım eder. Özgürlük kavramı sınırlar icat olduğu için keşfedildi. Özgürlük mücadeleleri sınırlar çekildiği için sınırlara karşı yükseldi. Tersi değil. Sınırlar hâlâ önümüzdeyken şimdi kalkıp bir de özgürlüklere sınır aramak, sınır çekmeye çalışmak, bu mantığı meşru saymak serbestî ile özgürlüğü birbirine karıştıran tarih dışı bir mantığın ürünü olabilir.
Elbette hiç kimse başkasını öldürme serbestîsine sahip değildir ama bunun özgürlükle bir alakası yoktur. Kanunda ölüm cezasının olmasını “özgürlüğe konulmuş haklı bir sınır” olarak mı göreceğiz? Bir insanı kanunla öldürmenin bile insan haklarına aykırı olduğunu bugünün gelişen insan hakları bilincimiz söylüyor, yoksa kanunlarda ölüm cezası varken idam haklıydı bugün kanunlardan çıkarıldığı için artık haksız anlamına gelmez bu; dün de haksızdı bugün de, ama bu insani gerçeği şimdi kavramış oluyoruz. İnsanın yaşam hakkı önüne konulmuş engeli ancak şimdi kaldırabiliyoruz. Tarihsel bakış böyle bir şey.
Azınlık hakları, topluluk hak ve özgürlüklerine de böyle bakmak gerek. Osmanlı idari yönetimi içinde Kürdistan özerk bölgesi vardı, bugün mevcut yasalar ya da yasaların bugünkü uygulanışı bu sözcüğü bölücülük sayıyor diye bu sınırlamayı haklı ve meşru mu sayacağız? Fikir özgürlüğünün sınırsız olmayacağını varsaysak bile bu sınırı kanunlar mı belirleyecek? Kanunlar belirlemeyecekse tartışmaların kanunlarca engellendiği koşullarda demokratik bir fikir ortamından nasıl söz edebileceğiz? TMK’da 301’de makyaj yapmakla sorun çözülmüş olacak mı?
Az gebelik olmaz
Fikir özgürlüğü ya vardır ya da yok, az kuru az pilav gibi ortası olmaz. PKK ye karşı askerî operasyonun fikir özgülüğüne sınır çekerek götürülmesi kabul edilemez, bu makine bir kez çalışmaya başladı mı nerede duracağı belli olmaz. Hele yasal olarak kurulmuş, parlamentoya 36 milletvekiliyle girmiş bir partinin, BDP’nin parti okulunu potansiyel suç mahalli olarak göstermenin ve bunu güya şiddete karşı olma argümanıyla açıklamanın inandırıcı hiçbir yanı yok.
Bu can sıkıcı eskinin tekrarıyla karşı karşıyayken Halil Berktay’ın, Taraf’ın altını çizerek verdiği yazısı sıkıntımı daha da arttırdı. “Biz de BDP okulunda ders vereceğiz” diyerek son tutuklamalara tepki gösteren aydınların bildirisine Halil’in karşı çıkışını haklı bulmadığım gibi gerekçeleri de hiç ikna edici değildi.
Steril devrimciliğin haklı eleştirisi insanı öbür uca, steril demokratlığa savurmamalı diye düşünüyorum.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012