Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Hep öyle geldiği için hep öyle gideceğine güvenerek kirli işlere bulaşmakta hiç ikircim göstermeyenlerin bugün içine düştükleri hâl-i pür melâl ibretliktir. 28 Şubat’ın günahkârları kirli çamaşırlarını başkalarına yıkatmaya çalışıyorlar. Basında, televizyonlarda süren 28 Şubat tartışmalarında görüyoruz bunu. Bu yıl anmalar bir başka oldu, yüzleşmekten öcü gibi korkanlar dahi kıyısından köşesinden de olsa, kaçak güreşseler de mindere çıkmak zorunda kaldılar.
Acaba ne oldu da böyle oldu diye düşünüyorum.
28 Şubat’ın günahkârları hidayete mi erdiler? Boğazlarına kadar battıkları kire vicdanları mı isyan etti? Ne oldu?
Galiba olan şu:
Artık askerî vesayete yatırım yapmak kârlı bir yatırım olmaktan çıktı. Eski statüko geri gelmez biçimde çözüldü, taşlar yeniden karılıyor, siyaset yeniden yapılanmadı henüz, ama yapılanmak zorunda. Bunu CHP içindeki son kavgadan da anlıyoruz, eski kafalarla, eski tür ilişkilerle artık bu değirmen dönmüyor.
İşlerin eskisi gibi askere “selam çakarak” gitmeyeceğinin anlaşılmış olması her şeye rağmen demokrasimiz için bir kazançtır. 28 Şubat’ta bir çağrıyla cübbelerini kuşanıp Genelkurmay’ın brifing salonlarına koşan yüksek yargı üyelerini, kalemini kapıp koşan yüksek basın mensuplarını, yüksek öğrenim kurumlarının yüksek üyelerini görmüştük. Bu yapı 28 Şubat’la oluşmadı, bütün bir Cumhuriyet tarihimizin üstyapısının ürünüydü bu özneler. Bu insanlar değişmiş, yerlerine yenileri gelmiş değil, demokrasimizin sorunlarının bir bölümü insan malzemesinin büyük ölçüde aynı olmasından kaynaklanmakta. Örneğin yüksek yargı mensupları yaş itibariyle bakılırsa 12 Eylül rejiminin kadrolarıdır ve bu kadroların zihniyetini değiştirebilmesi hayli zordur.
İşte böyle bir yapı içinde en azından işlerin eskisi gibi gidemeyeceğinin, devranın eski devran olmadığının anlaşılmış olması dahi önemli sayılmalı.
Mağdurların yüzleşmesi
28 Şubat’la yüzleşmenin bir başka boyutu var ki, bu çok daha önemli. Post-modern darbenin mağdurlarının kendileriyle yüzleşmesidir bu. Solun bu darbe karşısındaki tutumunun eleştirisine geçen yazımda değinmiştim, tekrar etmeyeceğim.
Bir diğer kesim var ki asıl onların kendileriyle yüzleşmesi gerekmekte, zira bu darbenin gerçek mağdurları onlardı. İslami kesim, eski Refah Partisi ve çevresi, Cemaat 28 Şubat’la samimi biçimde yüzleşmek zorundalar. Necmettin Erbakan, kendisi ve partisi için idam fermanı anlamına gelen, esas tehdidin “irtica” olduğunu söyleyen MGK kararlarının altına imza koymak zorunda kalmıştı. İstemeyerek imzalamış olması 28 Şubat’a direnmediği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Aynı şekilde Fethullah Gülen Cemaati’nin de direnmediği biliniyor. O zamanın koşulları veya kimi gerekçeler öne sürülerek bu yüzleşmeden kaçınmak olmaz.
AKP- 28 Şubat ilişkisi üstüne de yorumlar var. AKP’nin 28 Şubat’ın ürünü olduğu söyleniyor ki, kanımca bu yorum fazlasıyla spekülatif. 28 Şubatçıların AKP’nin yükselmesini istemiş veya bunu öngörmüş olduklarını düşünmek için ortada hiçbir veri yok. En fazla AKP’nin 28 Şubat’ın yan ürünü olduğu söylenebilir. Aksine, AKP’nin yükselişinde askerî vesayet karşısında dik duruşu kimsenin itiraz edemeyeceği çok önemli bir etmendir. AKP çevrelerince bugün, başkalarına 28 Şubat’a karşı tutumları hatırlatılıyorsa bu hatırlatmalar haksız sayılmaz.
Sözünü ettiğim çevrelerin 28 Şubat’la samimi biçimde yüzleşmeleri yalnızca dünle ilgili vicdani bir sorumluluk değil onun ötesinde bir anlama sahiptir. Çünkü burada söz konusu olan demokrasidir, demokratik değişimdir. Başka deyişle karşımızdaki mesele askerî vesayetten ibaret bir mesele değil. Bugün bu vesayet türü büyük ölçüde çözüldü, ama yerine henüz çoğulcu-katılımcı bir demokrasi inşa edilebilmiş de değil.
Böylesi bir demokrasiyi inşa edebilmemiz başta medya olmak üzere kamuoyunu etkileyen faillerin demokratik muhalefet görevini yerine getirmeleriyle mümkün olabilir, iktidarın her yaptığına alkış tutarak olamaz bu.
Dün askerî vesayet karşısında en azından suskun kalmış çevreler bugün kendileriyle kaçamaksız yüzleşmek zorundalar. Bunu yapamazlarsa bu kez de çoğunlukçu vesayetin destekçisi olurlar. Kendisiyle yüzleşmek zorunda olan çevreler içinde TÜSİAD da var, ama Başbakan’ın TÜSİAD’a karşı çıkış tarzı da yanlıştı. Bu sivil kurumun bir açıklamasına katılmayabilir Başbakan ama eğitim gibi herkesi ilgilendiren bir meselede “siz kendi işinize bakın” diyemez. Bu anlayış katılımcı olmayan, çoğulcu olmayan çoğunlukçu anlayıştır ve eleştirilmesi gerekir.
Ne var ki, eğer geçmişle ilgili yüzleşmelerden kaçınılırsa o geçmiş ayağa vurulan pranga olur ve başkalarını eleştiride de ayağınızı bağlar.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012