Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Bugünün tarihiyle iki endişeli taraf oluştu; Bir tarafta "endişeli modernler var, öbür tarafta "endişeli değişimciler." Ortak payda "endişe." Her ne kadar ortak payda "endişe" ise de kaynağı itibariyle her iki endişenin farklı olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Yazımın başlığına "endişeli demokratlar mı" yoksa "endişeli özgürlükçüler mi" desem diye bir duraksama yaşadım önce. "Bir tarafta endişeli modernler, öbür tarafta endişeli demokratlar oluştu" desem öbür tarafın demokratlığını tartışıyormuşum gibi bir algı doğuracaktı, herkes herkesin demokratlığını, özgürlükçülüğünü tartışabilir elbette ama bu yazımda benim muradım bu değildi. Sonra bana en doğru gelen ifade olarak yazımın bu başlığını seçtim. Endişeli değişimciler…
Kimler bunlar?
Ahmet Şık'ın basılmamış kitabının da toplanması, bilgisayarlardan basılmamış kitabın taslaklarının silinmesi olayı ile tepe yapan gelişmelerden dolayı ifade ve basın özgürlüğümüzün çiğnenmesini içine sindiremeyen, kaygı duyan, bu gelişmelerin arkasında ne olduğunu anlayamadığı için bu gidişattan endişelenen, ama aynı zamanda en baştan beri Ergenekon davalarının açıldığı tarihten bu yana derin devlet üzerine giden her adımı amasız, fakatsız "ikircimsiz" destekleyenlerdir.
Bizleriz…
Eski Genelkurmay başkanının "kâğıt parçası" dediği Ergenekon davalarının önemli belgelerinden birinin altındaki imzanın yaş mı kurumu olduğu tartışılırken "acaba yanılır mıyız" demeksizin ortadaki bulgulara bakarak bu belgeyi karartmak isteyenlerin karşısında durmuştuk. Yeraltından silahlar çıktığında yine eski Genelkurmay Başkanının parmak sallayarak tehditler yağdırarak LAW silahına boru dediği zaman da karşısına dikilmiştik.
Bunlar ve bunlar gibi kaynak bilgisi bizim elimizde olmayan tekil olaylarda tereddüt etmeden taraf oluşumuzun çok mantıki nedeni vardı. Çünkü önümüze gelen tekil kanıtlar derin devlet ve bir askeri darbe planlarıyla ilgiliydi. Tekil kanıtlarda yanılmış olmak mertek gibi ortada duran gerçeğin varlığını ortadan kaldırmazdı.
Yani, Ergenekon davalarına fasa-fiso diyenlerin tarafında değildik.
Değildik, olamazdık da çünkü varolan kırık dökük demokrasiye bile tahammül edemeyip Türkiye'yi yine onlarca yıl geriye götürecek olan ve 28 Şubat postmodern darbesiyle başlayan süreçte işaretlerini somut gördüğümüz karanlık girişimler vardı. AKP AB'ye üyelik sürecinde kararlı adımlar attığı sırada önünü kesmek isteyenler vardı. 2004-2005'e kadar demokratik reformlar hızlı ilerlerken , "AKP şeriat getirecek" çığlıklarıyla, Cumhuriyet mitingleriyle bu gelişme köstekleniyordu. Başörtülü diye genç kızlarımız üniversite kapılarından geri çevriliyor, okuma özgürlükleri ellerinden alınıyordu. Kürt açılımı ilân ediliyor ama karşısında ulusalcı/milliyetçi yükselen bir dalga buluyordu. Anayasa mahkemesi, yüksek yargı seçilmişlerin, parlamentonun üstünde vesayet kuruyordu.
Türkiye'nin yakaladığı fırsat olan, kökleri tarihin derinlerine uzanan muazzam değişimci dinamik köreltilmek isteniyordu. Biraz Türkiye tarihi bilen ve önyargılarının kurbanı olmamış sağduyulu herkes bu fırsatın hem değerini takdir edebilir hem eğer önü kesilirse ülkemizin neler kaybedeceğini bilebilirdi.
Mücadele statüko ile değişim arasındaydı.
Sosyal değişim hele ekonomik, kültürel, ideolojik her alanı içine alan kertede derinse tedirginlikler yaratması kaçınılmazdır. Gündelik yaşamda da her zamanki alışkanlıklarımızı değişime zorlayan yeni durumlar doğduğunda tedirginlik duygusuna kapılırız. Türkiye siyasi tarihinde alışık olmadığımız bir siyasi çizgi İslamcı geleneklerden gelerek kendini değiştirmiş, yenilemiş bir siyasi parti, AKP eliyle bu derin değişim yaşanınca karşımıza, alışık oldukları yaşam tarzının değişeceği kaygısını duyan "endişeli modernler" çıktı. Oysa AKP'nin doğuşu ve iktidar olması bizzat bu nesnel değişimin bir ürünüydü. AKP değil yalnızca İslamcı hareketlerin, Siyasi İslam'ın etkin rol almadığı bir sosyal/siyasal değişimin mümkün olamayacağını bilenler için orada şaşıracak bir durum yoktur. Aynı şekilde Kürt özgürlük hareketinin yükselmesi de tarihsel gelişim süreci içinde bir rastlantı değildir.
Aynı nedenlerle değişime ayak direyen statükonun karşı-direncinin doğması da beklenmedik bir durum sayılamaz.
Bizi şaşırtmayacak bir başka durum ise kendini açıkça "muhafazakâr demokrat" olarak tanımlamış AKP'nin değişim sürecinin bir noktasında duraksamasıdır. Son yıllarda AKP reformlarda duraksamıştır. O tarihlerden itibaren de "endişeli değişimciler" ortaya çıktı ve son gelişmelerle birlikte bu çevre genişledi. Yalnız AKP içinde değil, AKP çatısı altında olmayan İslami çevre içinde de endişeli değişimcilerin hiç de az olmadığını da eklemek gerek. Bu gidiş böyle sürerse endişeli değişimciler çevresi daha genişleyecektir. Bunu esas olarak seçimlerden sonra daha iyi göreceğiz.
Altı çizilmesi gereken nokta, önümüze gelen tekil olayları reform sürecinin hız kesmeden sürdüğü dönemdeki gibi görmeyeceğimiz, bu olayların derin devlet veya Ergenekon davalarıyla ilgilerini peşinen görmek isteyeceğimizdir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012