Nadi ÖZTÜFEKÇİ
Seçimlerin nasıl sonuçlanacağını henüz bilemiyoruz.
Seçim meydanları ana akım medyada yapılan seçim kritikleri muhalefet tarafında umudun yükseldiğini gösteriyor.
Açıkçası ben de AKP’nin kayda değer ölçülerde oy kaybedeceğini düşünüyorum. Elbette şu ana kadar devam ede gelen gelişmeler ışığında…
Daha bunun manipülasyonları, provokasyonları, kasetleri, şantajları, skandal bilgileri var. Sandık güvenliği, sahte oyu, sahte seçmeni, mükerrer oyu, hileli sayımı, Yüksek Seçim Kurulu, bilgi işlem kaydı, sayım tekrarları, seçim tekrarları ve iptalleri var.
Bütün olasılıkları hesaba katarak sağlam durmak gerekir.
Hiçbirine razı olmadan, seçimlerin demokratik bir şekilde sürmesi ve sonuçlanması için çaba sarf edilmeli.
Öyle, ortaya çıkacak parlamento aritmetiğini de küçümseyerek falan değil, aksine hak ettiği önemi vererek, doğabilecek fırsatları ıskalamadan yaklaşılmalı seçim olgusuna.
Ama parlamento aritmetiğinin de ‘herşey’ olmadığını bilerek...
Aslında parlamento aritmetiğin o ‘herşey’in çok küçük bir kısmı olduğunu, geri kalan önemli bir kısmının 8 Haziran’da oluşturulması gereken 'birleşik muhalefet cephesi' olduğunun farkına varılmalı.
Eğer illa bir aritmetikten söz ediliyorsa bu aritmetik; parlamentoyu da kapsayan ama yaşamın tüm alanlarına yayılmış, hedefi belli, AKP iktidarının salt kendisine değil, misyon edindiklerine de yönelik muhalefet aritmetiğidir. Sadece aritmetiği değil biçimi ve içeriği yani muhalefetin özü söz konusu.
Evet, artık 8 Haziran’ı konuşmanın zamanı geldi.
Şimdiden "böyle bir muhalefet gerekli mi" sorusundan başlayarak, 8 Haziran’ı konuşmalıyız. Oy tercihlerinin iyice netleştiği şu günlerde, oy vereceğimiz partilerin 8 Haziran’a nasıl baktığı önemli.
Kendi açımdan benim tercihim buna göre belirlenecek.
Sadece "iktidara gelirsek" vaatleri benim oy tercihimi belirleyemez. Açıkçası; nasıl iktidar olacakları değil nasıl muhalefet edecekleri benim için daha önemli.
Bunu ne kadar açıklıkla dile getirdikleri, ne kadar samimi oldukları, nasıl ve kime yönelik, kimlerle birlikte bir muhalefet yürütecekleri önemli.
Ve bizler... Oy vereceğimiz partilerden nasıl bir "8 Haziran sonrası tavrı" bekliyoruz?
Bu soruyu kendimize sormalıyız bence. Oy vermenin bir şartı olmalı.
Ve bu soruya verdiğimiz yanıt yüksek sesle dile getirilmeli.
Bu sesi hem oy vereceğimiz parti duymalı hem de "Ak Parti iktidarını yıkmak için" oy vermeye çağırdığımız insanlar duymalı. Hem oy vereceğimiz partiyi, hem de kendimizi şimdiden net olmaya zorlamalıyız.
Ak Parti iktidarını yıkmak için oy vermeye çağırdığımız insanlara karşı borcumuzdur bu.
Ama daha önemlisi kendimize olan saygının da göstergesi.
Oy vermenin bizlerdeki anlamının ne olduğunu; bir biat gereği mi yoksa kendine duyduğun saygı, hak-görev-sorumluluk bilinci gereği mi olduğunu açıklayan bir eylemdir.
Seçimler ile ilgili gelişmelerin geniş kesimlerde yarattığı umuda biraz abartılı bulsam da yaratabileceği muhalefet ortamı açısından ben de katılıyorum.
Ama beraberinde oluşan kaygılarım da var.
Seçimler öncesi AK Parti iktidarına olan muhalefetin balık hafızamızdan ve mahalle trendleri üzerinden oluşturulan biat kültüründen yararlanarak tavsatılmasından kaygılanıyorum. Ustaca yönlendiren algı kampanyasıyla, sofistike tekniklerle "Muhalefet’in muhalefete muhalefet yapması" komedisinin yeniden sahneye konmasından endişeleniyorum.
Hem de çok daha tehlikeli ve etkili bir şekilde.
Birbiriyle kardeş iki yeni "yetmez ama..." kampanyasına dikkat!
Bunlardan biri "yetmez ama bölünmeyelim" diğeri de "yetmez ama süreç" kampanyaları...
Bence her iki kampanyanın da aynı amaca hizmet edeceğini düşünüyorum.
AK Parti iktidarının devamına ve ondan beklentileri henüz bitmemiş olan Küresel Kapitalizmin çıkarlarına...
Çünkü AK Parti; üstlendiği misyonla bütünleşmiş, bir Küresel Kapitalizm projesidir.
Gerçek bir AK Parti muhalefeti aynı zamanda Küresel Kapitalizm adına üstlendiği misyonlara da muhalefeti içerir.
Keza gerçek bir antikapitalist, antiemperyalist mücadele ve sınıf mücadelesi de AK Parti iktidarına ikircimsiz bir muhalefeti içerir.
Yetmez ama evet süreci bu gerçeği gizlemişti.
AK Parti diktatörlüğü; enerjisini küresel kaynaklardan alan demokrasi hologramının yaydığı güçlü, suni ışık körlüğü sayesinde kuruldu.
Şimdi bu sürecin aktörleri ve holigan amigoları büyük bir pişkinlikle AK Parti muhalefeti içerisinde boy gösteriyorlar. Hiçbir niteliklerini ve gerçek niyetlerini terk etmeden, üstelik bir zamanlar hırlaşıp durduklarıyla yaptıkları gizli açık ittifakla güçlenerek.
Yani bu "yetmez ama..." ile başlayan süreçlerde deneyimliler.
Deneyimleri kendilerine prestij ve güç katacaktır. Etki oranlarını artıracaktır.
Karşı çıkmalı, uyanık olmalıyız.
Bizler de bu sürecin sendromlarıyla deneyim kazandık. Bu deneyimin bize kazandırdıkları mücadelemizde yardımcı olacaktır. Yeter ki belleklerimizi diri tutalım. Eski alışkanlıkları olan "yoksa sen....?" yaftalamalarına, yarattıkları mahalle tabu ve baskılarına pabuç bırakmayalım.
8 Haziran’ı şimdiden tartışmaya başlamamız gerekir.
Oy vereceğimiz parti ne olursa olsun, seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bütün bu seçim kampanyaları ve mücadelesinin demokratik verimi 8 Haziran sonrası izlenecek tavırda düğümlenmiştir. Gerçek güç birlikleri ve kırılma noktaları bu tartışmalarda oluşacaktır.
Ama bir şartla.., Kimseyi şimdiden yaftalamadan, potansiyel hain ilan etmeden yürütülmesi gerekir bu tartışmanın.
Zaten burada dikkati çekilen bu kampanyaların kendisidir. Bu kampanyanın etkisinde kalacağı düşünülenler değildir.
Cadı avı başlatmak yerine büyücülüğe karşı mücadele yürütmek gerekir.
Küresel Kapitalizme, onun projesi Ak Parti diktatörlüğüne ve bölgemizdeki gereksinim ve istekleri doğrultusunda yüklediği misyonlara ve bütün bunları örtmek için pişirilmeye çalışılacak yeni "Yetmez ama..." kampanyalarına dikkat!
8 Haziran’ı şimdiden tartışmaya başlamamız gerekir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2018
18.04.2018
7.02.2018
9.02.2017
15.02.2017
27.01.2017
22.01.2017
4.02.2016
11.03.2016
20.11.2015